ELLERİ SİLAHLI ADAMLAR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

ELLERİ SİLAHLI ADAMLAR

Nazar Erişkin

Elektrik konusu bu ara beni de ziyadesiyle elektriklendiriyor. Geçen gün yayında bu konuyla ilgili hararetli hararetli konuşuyordum. Göz ucuyla gelen mesajlara baktım. Bir izleyicinin “sen de kafayı Kıb-Tek’le bozdun anlaşılan, başka bir şey konuşmuyorsun” minvalinden mesaj gönderdiğini gördüm. Böyle durumlarda soğuk kanlı olmayı başaran ben; bir anda hislerime yenildim, elbette saygı sınırlarında kalarak, iki çift kelamı esirgemedim. Düşünsenize, para basması, yatırım yapması, en azından bize yetmesi beklenen kurum, son dönemde yönetilememe, kasti hasar yaratma ve  zarara uğratma konularında şaibelerle; ihtiyacı karşılayamama yanında geçen yılı tekrar yaşar mıyız endişesi ve adrese teslim alımlarla konuşuluyor seyirci de kalkıp bunu sorguladığım için beni takık olmakla suçluyor… Ben kafayı Kıb-Tek’le bozmadım orası kesin de birileri bizimle kafa buluyor hem de öyle böyle değil çünkü son dönem yaşadıklarımızın başka türlü bir izahı olamaz. Bir kaç örnek vermek farz oldu…

Geçtiğimiz hafta bazı gazetecileri çağırarak düzenlediği basın toplantısında Ünal Üstel, Türkiye ile yapılan yeni protokolü ve neden TPIC’ten alım yapılacağını anlatırken son dönem yaşananları anlatıyor. Kendisi basın toplantısında isim kullandığı için ben de yazmakta bir beis görmüyorum, Hayati Özok’la yaşanan süreci aktarırken Üstel; Özok’un yoğun baskı aldıklarını söyleyip süreci tamamlamadan çekildiklerini anlatıyor. Konuşmanın devamından anladığım ne Üstel merak edip “baskı mı, kimden hangi konuda baskı gördünüz?” sorusunu Hayati Bey’e soruyor ne de özel davetle basın toplantısına katılan gazteciler Üstel’e. Yani diyen dediği ile kalıyor. Sonuçta kimse bu önemli soruya yanıt aramıyor. Süreç akıp gidiyor ve bildiğimiz gelişmeler yaşanıyor. Bacaya takılacak filtredir, navlundur, kükürt değeri 3.5 mudur 1 midir, o konulara hiç girmiyorum. Sonuçt TPIC’ten doğrudan alım yapılıyor, Türkiye hem navlunu ödüyor hem de bakım onarımı yapıyor. E son protokolle AKSA’ya olan borcu da ödüyor. Pardon ama bu “eşit egemen devlet” ve O’nu yönetenler ne yapıyor. Galiba hep bir ağızdan “hani bana, hani bana” diyor! Her şeyi bir bir Türkiye ve kurumlarına devredeceksek, ikide bir yaptığımız seçimlere, bunca bakana bürokrata  personele ne gerek? Bence buna da iyi bir izahat gerek.


Diğer bir açıklama; yine o basın toplantısında (davetli bazı gazeteciler için düzenlenen, bizlerin ise olup bittikten sonra haberdar olduğumuz) AKSA konusunda geldi. Ünal Üstel dedi ki; AKSA ile devam edilecek ama kira bedeli maliyetler tekrar gözden geçirilip yeni sözleşme yapılacak. Sözleri okuyunca anlayamadım döndüm tekrar okudum. Alım garantili sözleşmesi ve son derece avantajlı konumu nedeniyle bu şekilde devam edilemeyeceği, zamanında UBP’li bakanlar tarafından da açıklanmış AKSA ile yola devam edileceği, böyle kısaca geçiştirilecek bir konu mudur? Kaldı ki 2024 yılında bitecek sözleşmesinden takriben 18 ay önce masaya oturulması gereken şirketle, kamouyunun bilgisine gelen bu yönde bir görüşme olmamışken, bu karar hangi saiklerle alınmıştır, bence açıklanmaya muhtaçtır. Davet edilmediğim için katılamadığım katılmadığım için soramadığım bir diğer soru da budur. Çok basit bir alışverişte bile, girdiğiniz bir mağazada bir ürünü çok beğenip ücreti neyse vereceğinizi söyledikten sonra pazarlığa oturduğunuzda alacağınız sonuç ne ise AKSA ile görüşüldüğünde varılacak sonuç da odur. Ticari bir işletme olan AKSA, elbette bugünkü koşullarda denklemden çıkamayacağının bilinciyle eli güçlü bir şekilde hâlâ denklemdedir. Bu şartlar altında da Türkiye’den bu çarpık ilişkinin devamı için daha çok 900 milyonlar gelir!

 

BÜYÜK SİLAHLI ADAMLAR Vs. BİR AVUÇ CANINI KORUMAYA ÇALIŞANLAR

Malumunuz büyük av başladı! Programda söylediğimde avcılar çok öfkeleniyor. Hatta bir ara topluca protesto yapmayı düşündükleri haberi gelmişti. Benim için onurdur, beklerim. Söylediğim şu: AV CİNAYETTİR. Geri adım atmak adetim değildir, çünkü av ne spor ne kültür olsa olsa cinayettir. Elbette bunu duymak bir avcının hoşuna gitmeyecektir. Çünkü onlara göre katilin kim olduğu belli bu denklemdeki sıfatları, onların kabul edebileceği cinsten değildir. Merkezi sinir sistemine sahip, düşünebilen, karar verebilen, canı yanan, hisseden herhangi bir canlıyı hayattan koparmanın adı cinayettir. Hele hele orantısız güç kullanımı ile yani kendini kurtarmak için var gücüyle koşan ya da uçan bir canlıyı öldürmek için ateşli silah kullanmak olsa olsa kalleşliktir. Av sezonu bitiminde ormana terkedilen ya da ağaca asılı bulunan köpeklerden bahsetmek dahi içimi burkuyor. “Köpeğime gözüm gibi bakarım, av merakıma laf söyletmem” diyen herkes bilmeli ki; bahsettikleri gibi bir av-avcı ilişkisini etik olarak günün koşullarnda kabul etmek imkansız. Kaldı ki silahsız, araçsız, ekipmansız bir şekilde, doğada bir başlarına kalmaları; çıplak elle bir canlıyı öldürmeleri mümkün değilken, taşıdıkları silahlardan aldıkları güçle, zaman zaman yerleşim yerlerini dahi tehdit eden; aslında dolaylı yoldan bireysel silahlanma yanlısı bu “kültür” eksik olsun!

BİR BEN EKSİK KALMIŞTIM BEN DE AYRIŞTIRACAĞIM: ONLAR VAR YA ONLAR…

Gözümün içine bakarak gülümseyen ve ben bir şey söylemden “iyi günler” , “günaydın”, “iyi akşamlar” diyenler sadece onlar artık; Afrika’dan ülkeye gelenler. O kadar fazla ötekileştirildiler ki; kurunun yanında yanan yaş odunlar misali tek tipleştirildiler ki. Oysa yolda yürürken, orada burada kazara göz göze geldiğimde gayri ihiyari söylediğim bu basit kelimlere ya yanıt alamıyorum ya da sinirli bir çabuklukla geçiştiriliveriyorum nicedir. Farkındayım pek çok olumsuzluk içinde debeleniyoruz da, bir küçük hoşluk mutlandıracak belki; yok ona da izin vermiyoruz… Ama onlar, yok mu şu Afrikalılar, ben henüz bir şey demeden, birlikte yaşamanın en temel yazılı olmayan kurallarından biri olan bu davranışı bonkörce sergiliyorlar. Neyse ki, hâlâ… Teşekkür ederim.

TPIC’ten doğrudan alımın bugünün konusu olmadığına dair belge. Dönemin Maliye Bakanı Birikim Özgür’e 2015 yılında Türkiye’den gönderilen yazıda, o dönem murad edilenler aktarılıyor... Ancak dönemin hükümeti ve KIB-TEK yönetimi isteneni kabul etmiyor. Yıllarca ihale usulüyle yapılan alımların kimisinde ihaleyi TPIC de kazanıyor. Aradan yıllar geçiyor ve bugün UBP-DP-YDP hükümeti TPIC ile doğrudan alım için anlaşıyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar