Ekonomik krizin ötesinde bir şey bu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Ekonomik krizin ötesinde bir şey bu

Bugün en zengin diye düşündüğümüz ülkelerin dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizle aslında neyle karşı karşıya kaldığını farklı bir açıdan değerlendirelim.
Anlatacaklarımın komplo teorisi olup olmadığına siz karar verin.

Komplo, kelime itibariyle kötülüğü çağrıştırıyor ama gidilen yol insanlık için kötü de olmayabilir.
Değişim denen şey dünya ölçeğinde başlangıçta imkansız gibi görünen öngörü ve söylemlerle başlar. 
Bunun için ilk önce uluslararası şirketlerin giderek ortak paydası haline gelen bir söylemden alıntı yapacağım.
“One system…One family…One great community of people who believe they are part of something larger than themselves”


“Bir sistem… Bir aile… Bireylerin kendi toplamlarından daha büyük bir şeyin parçası olduğuna inandığı bir büyük toplum…
Son derece masum bir cümle.
Cümlenin sonunda “toplum” diye bahsedilen yaşadığımız dünyanın tümü. Sınır yok, ortak bir sistem ve kanunlar zincirinin olacağı ülke egemenliklerinin sınırlandığı bir toplum düzeni hedefleniyor.
İşte bu öngörü ve yaşanan ekonomik kriz karşısındaki ülkelerin içine düştükleri çaresizlik dünyanın nereye doğru gittiğine dair ipucunu da içinde barındırıyor.
Dünya bugüne kadar olmadığı şekilde sınır tanımayan problemlerle meşgul.
Global ısınma ve bunun sebep olduğu doğal afetler, giderek yetersiz kalan dünya su kaynakları artan açlık ve çaresizlik içerisinde bunu seyreden ülkeler.
İnsanların artan seyahat etme serbestisi ile birlikte kuş ve domuz gribi gibi salgın hastalıklardaki artış, ülke bazında mücadelenin zorluklarını ortaya çıkardı.

Son olarak global ekonomik krizin bu noktaya gelmesine sebep olan ülke bazında düzenlenmiş yetersiz ve uygulamaların çok gerisinde kalmış serbest piyasa kontrol mekanizmaları.

Giderek sınır tanımayan ve bir ülkenin aldığı kararlarla pek bir ilerleme kaydedemeyeceği sorunların ön plana çıktığı veya çıkarıldığı bir dünya düzenine kontrollü ya da kontrolsüz bir şekilde yol aldık.

Bu sorunlar güçlü ülkelerin bile tek başına ne kadar yetersiz kalabileceklerini kendi vatandaşlarına göstermeye başladı.

Sorunların küresel boyut kazandığı bir ortamda dünyanın ülkeler bazında örgütlendiğini unutmamak lazım.

Bu aşamada dünyada ülkelerin yerini küresel bir devletin almasını önermek gerçekçi olmaz.

Esas amaçları küresel devlet düzenine geçmek olan büyük kurumlar seçimlerin, eğitim sisteminin, vergi toplama yetkisinin ve askeri güçlerin ülkeler bazında örgütlendiği bir dünyada bu küresel sorunlara çözüm bulabilmenin gittikçe güçleştiğini artık her platformda işlemeye başladı.

Açıkça olmasa da söylenmeye çalışılan bu sorunların çözümü için ülke egemenliklerinin paylaşımının gerektiği. Bu birinci tespit.

Diğer taraftan bundan bağımsız olarak küresel kurumlar etki alanlarını artırarak yetki alanlarını da artırmaya çalışıyorlar. Bu da ikinci tespit.

BM Güvenlik Konseyi’ndeki güç dağılımının örneğin veto hakkının nüfus, ekonomik güç, nükleer güç gibi objektif kriterlere dayalı olması tartışılıyor.

IMF yönetimindeki oy haklarının karşılıklı uzlaşmayla değiştirilmesi ve Çin, Güney Kore, Meksika ve Türkiye’nin oy haklarının artırılması gerçekleşti. G7’nin yerini G-20 ye bırakması da dünyadaki değişen dengelerin küresel karar alan mekanizmalarına yansımaya başladığının bir başka göstergesi.
Bu yönde atılan adımlarla BM, IMF, Dünya Bankası gibi küresel kurumların daha dengeli bir yönetime doğru yönelmesi ile esas hedeflenen dünya vatandaşlarının yetki ve sorumlulukları paylaşmasını sağlamak.

Bunun karşısında duran da bugün içine girilen ekonomik krizle mücadele etmek durumunda kalan güçlü ulus devletler. Burada parantez açıp bu ulus devletlerden birinin de güçlü ordusuyla Türkiye olduğunu söyleyelim. 

Küresel örgütlerle birlikte uluslararası sermayenin küresel sorunları ön plana çıkararak insanları ve ülke kaynaklarını kontrol etmeyi ve kendi düzenini korumayı amaçladığını söylemek hafife alınacak bir iddia değil.

Komplo teorisi olduğu düşünülebilir ama birbirinden bağımsız olduğunu düşünerek bile sıraladığım gelişmeleri ve olası sonuçlarını alt alta koyunca gelinecek olan nokta bu komplo teorisini doğrular nitelikte. 

Geçilen bu sürecin sonunda dünyaya ekonomik istikrar gelmesi için ülkelerin egemenliklerini daha üst bir kuruma devretmelerini gerektireceği görüşündeyim.

Bunu net bir şekilde söylemek ve talep etmek yerine çözüm bulmaktaki çaresizlikle ülkelerin bunu görüp söylemesi sürecinin içerisindeyiz.

Aslında yaşanan ekonomik kriz değil yenidünya düzeni denen şeye geçişin sancıları.

Kıbrıs sorununun BM gözetiminde “çözümü” ile Türkiye’nin Ulus devlet yapısından konfedere bir yapıya geçerek “çözülme” süreci de bu sancıların sonucunda çıkacak olan yenidünya düzeninin oluşmasını tetikleyecek ayrıntıların içinde olacaktır.

Yazının başında “komplo teorisi” diye uyardım. Ama yine de bu teoriyi aklınızın bir köşesinde tutun.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar