Eğer dıştan ağırlıklı baskı gelmez ise! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Eğer dıştan ağırlıklı baskı gelmez ise!

 Kıbrıs Türkü dıştan geçerli baskı görmez ise ne şimdiki, bünyesine hiç uygun olmayan, politik sistemini değiştirir ve ne de Kıbrıs Rumu ve Türkü Kıbrıs problemini kendileri çözebilir. Türkü de Rumu da Kıbrıs’ta federal sistemde bir çözümün adaya, orta vadede, refah ve yüksek yaşam kalitesi getireceğini bildiği halde! Neden mi? Her iki halk da gardını almış, empati yapmaktan aciz. Her iki halk da geçmişe takılı kalmış irrasyonel korkuları var. Kendini diğerinin yerine koyup bir an bile düşünmezler. Her davranış şeklinin sebebi olduğu gibi bunun da nedenleri var. Şimdiden söylemek zorundayım ki burada genelleme yapıyorum. Bilirsiniz, istisnalar kaideyi bozmaz. Bir kere Rum bizi eşit göremiyor. Adanın yönetimini sulh içinde eşit paylaşmayı ve refahı yakalamayı, kilise ve eğitim zafiyet faktörü yüzünden göremiyor. Bu durumu ve adayı netice itibarı ile bölmeye gittiklerini yöneticileri halklarına gereği gibi izah edemiyor. Yöneticilerinin bazıları bu gidişatı görse dahi, genelde ufak ülke hastalığı, kolayından baskın ego tatmini, yani makam tutma arzusu yönünden, gereği gibi cesur liderler çıkarmada sınıfta kalıyorlar ve kalmaya devam edecekleri anlaşılıyor. Türkleri hakir görmek, aşağı ve barbar görmek asırlarca beyinlerine kazılmış, megalomanyak tarafları rasyonel karar vermelerini engellemekte; Politik kararlarında hep aleyhlerine olacak şekilde yanlışlığa düşmektedirler.
   Bizimkiler mi anlaşma ister? Gerçi geçmiş Annan referandumunda istediler. Kalpten değil, iç problem ağırlığından, ambargo ve seyahat özgürlüğü kısıtlamalarından. Yurt dışı eğitim maliyeti ve askerliği ağır yük görmelerinden, ve de Ana müdahalesinden dolayı. Bu ülkede Kıbrıslıların aralarında anlaşabilmeleri için, birbirlerinin durumunu, korkularını ve psikolojilerini empati süzgecinden geçirebilen müzakerecilere ihtiyaç vardır. Her iki tarafta da maalesef bu kapasitede liderlik yoktur. Bir kere kişilerin, Rum’un geride bıraktığı bolca mal, mülk dağıtımı ile bir gecede hakkı olmadan, üretmeden, alın teri dökmeden zengin olanların; tersine darbe yiyenlere göre görece, ezici çoğunluğu vardır. Bununla da kalmaz, hakkı olmadan, gerekli kapasitesi olmadan politik yapının başına  dağıtma kültürü aşısı ile oturan şark kurnazları, kamuda mevki, örneğin müdürlük, müsteşarlık ganimetleyenler, monopol pozisyonunu tepe, tepe kullananlar, suiistimal işleyip de cip kurtulanlar nasıl olsun da bu tatlı statükodan toplum yararına vazgeçsinler? E.U. müktesebatının altına, uluslar arası hukukun altına girsinler? Kuzeyde mebus, bakan olarak erk sahibi olanlar böyle bir gelecek düzende, sıradan mahalle doktoru, sıradan öğretmen, basit katip, belki de odacı olma; veya özel sektörde ter dökmeyi şuur altı veya üstü sezinlemek dizlerini titretmez mi? Bu zeka, bu lisan hakimiyet seviyesi, dünyayı  kavrama zafiyeti  sınırlaması ile bizleri merkezi hükümette nasıl temsil edecekler?
   Bir kere anlaşma süreci, bence, ancak dıştan adil bir baskı ve referandumsuz olarak bir neticeye varabilir. Azınlık kütlenin çoğunluk kütlenin hegemonyası altına girmeyeceği, korkularının giderileceği, Anavatan’ının AB’ye girinceye kadar garantisinin devam edeceği, iki bölgeliliğin uzunca bir süre, eğer mümkün ise, ilelebet derogasyonlarla korunacağı hususlarını, federal hükümette eşit güçte olabileceği bir sistem ancak adaletli olur. Bizim ise nüfusumuza oranla fazla alınan toprağı Güney’e iyi niyetle iade edebilmeyi, herkesin malı mal deyip, özel mülkiyeti bireysel hakta iade edip, bu tarafa yerleşmeden bireysel bazda satabilme, kiralayabilme, değiş tokuş yapabilme hakkı ile mülkiyet halklarına saygı gösterilmelidir. Haksızca alanın, satanın ve giderilmeyecek adaletsizliğe göz yumanların bunu mal sahibine tazmin edecek bir sistemi kabul ve kaldırması gerekir.
   Adaletin olmadığı, adaletin uygulandığının açık, seçik görülmediği yerde zoraki anlaşma belki olur ama kalıcı barış olmaz.
   Adaletli, etkili bir güç veya güçler  ağırlığını koyar ve referandum hikayesi gündemden kaldırılırsa ancak bu adada anlaşma olur.  Çünkü toplumlar arası terazinin iki gözünün denk gelmesi ve her iki tarafın da bir anlaşmayı onaylaması, eğer ben Kıbrıs halkını iyi teşhis etmişsem, trilyonda birdir.
   Bana hiç kimse kızmasın, maalesef gerçekler bence bunlardır.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar