Bir “devlet” gibi davranırken, gerekli olan her bir şeyi kanun kural haline getirip yine bir devlet gibi uygulamaYA sokmanın ne kadarının “ciddi” ne kadarının “uydurma” olduğuna; elbette yine öylesi bir devlet yapılanmasının yurttaşları bilirler..
Ki yıllardır KKTC insanı böylesi bir devletin yurttaşlarıdırlar..
***
HEM de az buz değil! Anayasasından seçimlerine, yönetim erklerinden demokratik teamüllerine kadar..
Ancak “tanınmadığı” için Kıbrıs Türk halkı gibi sadece kendi sınırları içinde “devletçilik oyunu” oynayan bir toplum olmaktan öteye gidememek, kötü bir talihsizlik olmalıdır!
Tutun ki dünyada ender rastlanan bir siyasi oluşumun toplumuyuz.
***
BUNLARI NEDEN HATIRLADIM? Geçen Pazartesi Hz. Muhammed’in doğum günü olarak kabul edilen ve İngiliz döneminden kaldığınca hâlâ “tatili” yapılan bir gündü..
Bazı medya kuruluşlarıyla bazı çevreler, “aradan yıllar geçti hâlâ İngiliz’den kalma bu tatil de neyin nesi olmakta eğer tatilse o gün Müslüman bir toplum olarak günü ibadetle geçirmemiz gerekmez miydi…” yollarında serzenişlerde bulundulardı..
***
ASLINDA asıl şikâyet edilen “kamu çalışanlarının, öğretmenlerin falan beleşinden sayılan, üstelik Pazartesi gibi hafta başına düşen bir günde “bal kaymak sayılması gereken tatil” değildi!
Tatil nedeniyle hem de Pazartesi gibi “işe güce başlanan” bir günde tüm devlet dairelerinin kapalı olmasıydı!
Artık tek bir günün heba edilmesinin bile özel sektörde çalışan insanlar için büyük kayıp sayılmasıydı…
***
DOĞRUSU bu şikâyetlere karşın bir başka gerçeği daha çakıyorduk ama. Şöyle: Demek ki neymiş artık KKTC? “Tek bir iş gününü bile tatille heba edemeyecek bir devlet!”
Nitekim Hz. Muhammed’in doğum gününü kutlamak için saptanmış bir gün olmasına karşın, çalışan kesimleri ortak anlam ve çıkarlarda saramadığı için, “nerden çıktı bu tatil” tepkisi oluşuverdi!
***
BEN etki tepkilerde soğumamış sıcaklığıyla yaşanan söz konusu bu “tatil gününü” değerlendirmek durumunda kaldığımda, bir kez daha şunun farkına vardım: “SİYASİ yönden tanınmamak devlet iddiasındaki bir “devletin” işlevsel yapılanmasına engel değildir.. O kadar değildir ki bir tatil gününü bile tartışılabilir!” ***
FAKAT! Tanınmamış bir devlet her yıl seçim tazeler, 44 yılda 27 hükümet kurarken eğer ülkede yarattığı bozuk düzenlere ve bu bozuk düzenlerden kaynaklı sosyoekonomik sorunlar nedeniyle tabası olan halkını krizlere sokarsa, sorgulanır da yargılanır da!
Oysa bizde gelip giden “hükümetlerin” hiç böyle kaygıları yoktur! Seçmenin oyunu kaparozlamak için iğnenin deliğinden geçerlerken verdikleri sözler daha dudaklarında kurumadan kadük duruma düşmektedirler..
Ki gene ufukta seçim var! ***
KISACA TAKILDIĞIM: (BAKALIM NE OLACAK?)
Bugüne kadar Doğu Akdeniz’deki sorun Kıbrıs odaklıydı.
Son zamanlarda Yunanistan Girit ve Rodos adalarında Amerika’ya yeni askeri üsler peşkeş çekerken; artık Doğu Akdeniz’i sadece Kıbrıs odaklı düşünmek çok da mümkün görünmüyor..
Nitekim son zamanlarda Atina adeta “bayram” yapıyor. Şaka şenlik değil! Amerika ve Fransa gibi nükleer silahlara sahip güçleri adalarıyla denizlerinde konuşlandırıyor ki Türkiye’nin olası bir müdafaada hareket kabiliyetini bağlamacasına!
***
BEN son zamanlardaki bu tehlikeli gelişmelere hep, “durun bakalım bu TC Yunanistan arasındaki sürtüşmeli tırmanışın sonu nasıl olacak” diye merak ediyorum!
ÇÜNKÜ Amerika’dan bugüne kadar beklenen iki NATO üyesi Yunanistan ile Türkiye’nin ellerini birbirlerine uzatıp dostça sıkmalarını sağlamakken; aksine husumet ateşini körüklüyor! ***
VE bu kez olay Kıbrıs sorununu da aşarak resmen Türkiye-Yunanistan arası bir çatışma olasılığını doğuruyor..
Hatırlamakta yarar var. Kıbrıs sorunu da ayni badirelerden geçti! Önce savaşıldı, ardından bölüşüldü.. Şimdi son noktanın konacağı “çözüme yönelik” görüşmeler safhasındadır.. ***
DOĞU Akdeniz’deki arbede ise yeni başladı! Üstelik Amerikalı Fransalı!
Durun bakalım ne olacak?
***
MESELA Özker Yaşın.. Öteki nam’ı adıyla “Terzioğlu” bakın 1970’ler “Topluma gazel” şiirinde ne diyor:
“GÖRÜŞMELERDEN sonuç sıfıra sıfır demek..
YA senin kaderindir ey toplumum beklemek.
İsmet Paşa atanmış inanıp bay Jhnson’a
Ne yazık bunun için atmamış Rum’a kötek!
Neticede kabaklar başımıza patladı.
Yıllardır yaptığımız dertlere dert dert eklemek.
Denktaş’la Klerides ne konuşurlar bilmem
Elbet güzel oluyor buluşup kebap yemek.
Şu tazminat işini bir sıraya koymadan
Doğru mu göçmenlere geriye dönün demek.
Rumlar koşar adımla geliyor hedefine
Biz hedefsiz kalmışız işimiz emeklemek…
***
ARADAN yarım asır geçti. Var mı bir değişiklik?