DEMOKRASİ ELDEN GİDİYOR FARKINDA MISINIZ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

DEMOKRASİ ELDEN GİDİYOR FARKINDA MISINIZ

Mehmet MoreketMehmet Moreket

Şu Guterres’e sunduğumuz 6 madde meselesi…

 


Bütün muhalefeti toplayıp, sırf dostlar alışverişte görsün diye Cenevre’ye götür, tek kelime bilgi verme, hatta inkar da et, “asparagas” falan de, sonra da o asparagası öneri diye sun…

 

Her şey olup bittikten sonra niye dinlesin ki kendini muhalefet? Ülkenin geleceği hakkında en önemli gelişmeyi gizlemişsin, kendi demokrasinin unsurlarını kaale almamışsın, şimdi ne söyleyeceksin ki?

 

Dün Meclis’te Tatar’ın ne anlattığını bilmiyoruz, merak da etmiyoruz. Bence TDP’nin beklediği gibi, kayda geçirilecek bir şey de yoktur. Tarih yazacağını yazdı zaten.

 

Fakat Tatar yine dün öyle bir laf etti ki, asıl kayda geçirilmesi gereken buydu; Meclis’i bilgilendirmediği konusunda “Cenevre zirvesini riske atmamak” gerekçesini öne sürdü. Sözde pandemi nedeniyle Meclis’e gitmemiş, bilgi vermemiş… E, o Meclis haftada iki gün toplanıyor? Kendi gidince mi sorun olacaktı? Çizgisini zaten anlatmışmış da kayıtlara da geçirmiş. Çizgiyi herkes anladı da BM Genel Sekreteri’nden Güvenlik Konseyi kararlarını kaldırmasını talep edeceği yoktu bunun içinde. Bu o çizginin çok ötesindedir, bunu kendi de biliyor…

 

Geçin yahu, bazen şaşırıp da akılla, mantıkla yanıt bulmaya çalışıyoruz. Ne pandemisi, ne tehlikesi, ne çizgisi…

 

Bir şeyleri riske atmamak istediği doğru. O riskten kasıtsa, muhalefete belge hakkında bilgi vermenin yaratacağı risktir diye düşünürüm. Ya öğrendiklerinde açıktan tepki gösterirler, muhalefet ederlerse… Kaçınılan budur, başka türlüsü değil.

 

Farkında mısınız ne günlerden geçiyoruz? Muhalefetin karşı olduğu bilindiği için, böylesine ciddi bir ray değişikliği gizlendi. Toplumsal onay aranmadı, uzlaşma yolu aranmadı, tepki göstermelerine, eleştirmelerine dahi izin verilmedi…

 

Bu, Denktaş’ın KKTC’yi ilanından da önemli bir değişikliktir. O bile, o güne kadar yürünen yolu dışlamayan bir hareketti. Bu hepsinden farklı, geleceği tümden değiştirecek bir politik hareket. Denktaş, aylarca “Bağımsızlık hareketi, self-determinasyon hareketi” gibi çalışmalarla, düzenlediği mitinglerle kamuoyunu hazırladığı gibi, muhalefete de gideceği yolun minarelerini göstermiş, konunun tartışılmasını sağlamıştı. O nedenle KKTC’nin ilanı muhalefet için sürpriz olmamıştı. Ayrıca, son gece hepsini saraya davet etmiş, anlatmıştı. Bu defa her şey gizlendi. Muhalefet ve dolayısıyla onların temsil ettiği yüzde ellilik kesim, ülkenin geleceğiyle ilgili söz söyleme hakkından mahrum edildi, dışlandı…

 

Buna hiçbir kılıf uydurulamaz. Gizlemek, bilinçli bir seçim olmuştur.  Böyle önemli bir konuda muhalefet partilerine güvensizlik, demokrasiye aykırıdır. Olayı seçimlerdeki marifetlerle birlikte değerlendirdiğimizde, tehlikenin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar.

 

Eski diplomat Erdoğan İşcan çok önemli bir noktanın altını çizmiş; “KKTC’nin bağımsızlığına saygı gösterilmesi, demokratik yapı ve işleyiş açısından ileri bir düzeye ulaştığı kabul edilen KKTC’nin iç işlerine müdahale izlenimi yaratabilecek beyan ya da girişimlerden kaçınılması, en başta, uluslararası hukuk ve siyasi etik açısından olması gereken bir yaklaşımdır” diyor…

Ama o dediği algıyı yaratan şu son olayda, bizzat KKTC’nin Cumhurbaşkanı mevkiinde oturan kişidir. Kendi muhalefetini, kendi halkının temsilcilerini yok sayan bu hareketiyle, Rum tarafına bütün dünyayı gezerek anlatacakları bir malzeme vermiştir. Anastasiadis’in Kıbrıs Türklerine küstahça “vatandaşlarım, gelin beraber olalım” diyerek seslenebilme cesaretini bulması da bu boşluktandır. Adama hem uzlaşmacı gömleği giydirdik hem de eline malzeme verdik.

Bu halk böyle bir şeyi ister miydi? Yoksa, Anastasiadis’in suçlarının sıralanmasını, Kıbrıs Türküne yapılan haksızlıkların dile getirilmesini, ortadan kaldırılması için çaba gösterilmesini mi beklerdi? Tabii ki ikincisi. Ama maalesef kazançlı çıkan, hiç de hak etmediği bir şekilde Anastasiadis oldu.

Meclis’e girmemek doğru bir tercihti. Ancak burada kalmaması gerekiyor.

 

 

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

EKONOMİK ÖRGÜTLER “ERKEN SEÇİM” DEDİ:

Halk isyan ederken kıllarını kıpırdatmadılar ama bakın şimdi iş çevreleri de “erken seçim” demeye başladılar. Ne demek Ticaret Odası UBP’ye karşı eylem yapacak? Görülmüş şey değil. Sorunlarının aşı dağıtımı olduğu söylense de Ekonomik Örgütler Platformu sözcüsü Cafer Gürcafer, “Biz önceleri erken seçime sıcak bakmıyorduk, ancak tedirginlik, belirsizlik ortada…Bu ülkenin reformist bir yaklaşıma ihtiyacı var. Bu sürdürülebilir bir yapı değil. Artık seçimi geciktirmenin anlamı yoktur” diyerek erken seçim istediklerini söyledi. Patronlar da bu noktaya geldiyse, ciddiye almak zorunda kalacaklar…

 

BU ÇAĞRIYA KULAK VERİN:

Sol Hareket adına yazılı açıklamada bulunan Besim Baysal, “Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasal yaşama müdahaleler artık siyasetin nefes dahi almasını engelleyici boyutlara ulaşmıştır… Geldiğimiz noktada yasaların emrettiği şekliyle de önceden görüşülen şekliyle de Meclis’in erken seçim kararı alması çeşitli oyunlarla engellenmektedir. İleride Meclis’in gerçek temsiliyetini oluşturmak ve bugün Meclis dışında gerçek muhalefeti örgütlemek için tüm muhalif partilere Sine-i Millet çağrısı yapıyoruz”. Bence de muhalefetin, Anayasa’nın da göstere göstere çiğnenmesine karşı, elindeki tek argüman olan Sine-i Millete dönmekten başka çaresi kalmamıştır…

 

BEN YAPTIM, OLDU:

CTP ve HP sınır kapılarının açılmasını gündeme getirince Başbakan Saner, sınır kapılarını kuzeyin değil, güneyin kapattığını, kendileri açısından sıkıntı olmadığını, gereken kararları üreteceklerini, ama Güney’in ne yapacağını tahmin edemediğini söyledi. Demek istediği, ‘biz kapıları açtığımızı ilan ederiz, ama onlar ne der, bilmem’… Böyle iş mi olur? Hele Kıbrıs’ta. Önce iki taraf ileride sorun çıkmaması için istişare eder, uzlaşmaya varır. Görünen o ki, bugüne kadar iki toplumun bu gibi sorunlarına bakan iletişim kanalları faal değil. Amaç gerçekten sorunu çözmek olsa, istişareler çoktan yapılıyor olurdu, Başbakan da çıkıp böyle tuhaf bir açıklama yapmazdı. Ama Tufan Hocanın dediğinden niyet var mı, niyet, siz onu söyleyin…

 

KAFALARINA SAKSI MI DÜŞTÜ:

Mücahitler Derneği Başkanı Yılmaz Bora, TRT yapımı “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisinin Kıbrıs Türkünün cesur direnişini yansıtmaktan uzaklaştığını kaydederek, dizi yapımcılarını tarihsel gerçeklerle çelişmemeye çağırdı. Halbuki ilk günlerde diziye övgüler düzmek için sıraya girmemiş miydi bu arkadaşlar. Sonunda gerçeklerden uzak dizi onların da canına tak etmiş anlaşılan. Geç de olsa kafaya düşen saksı işe yaradı sonunda…

 

BUNA NE BAHANE BULACAK:

Ercan havaalanıyla ilgili söylediklerini inkar eden Tatar, katıldığı webinarda gelen ricayı kırmayarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç’ın destekleriyle” Ege Üniversitesi’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde kampüs kurmasına onay vermiş. Benim bildiğim bunun kararını da YÖDAK ve sonuçta hükümet verir. Yarın çıkıp, Ercan havaalanında yaptığı gibi, “ben böyle bir söz vermedim” derse şaşırmayacağız. Yetki sınırlarını dahi bilmeyen bir cumhurbaşkanı var ne yazık ki…

 

İLK MAHKUMİYET:

Bir ara öldürülen Nijeryalıların çetelesini tutmaya çalışırdım. Birkaç sene önce 13’tü. Çoğu apartmandan aşağı atıldı, kimi evinde ölü bulundu, kimi sokakta. Cinayetler, aralarındaki çeteleşmenin, suç örgütlenmelerinin sonucuydu, bu açıktı. Ama sürekli “İnsanlarımız Kuzey Kıbrıs’ta öldürülüyor, faili meçhul kalıyor” diye de propaganda yaptılar, kitaplar yazdılar. Bir tek, Türklerin de dahil olduğu bir olay sonuca ulaşmıştı, dün verilen kararsa bir ilkti. Nijeryalı 3 kişi, bir başka Nijeryalının ölümünden mahkum oldular. Bu kitlenin çok yakından izlenmesi gerekiyor, hem kendi insanlarının hem de ülkenin güvenliği için…

 

HALKI DA ŞAŞIRTTILAR:

15 Mart’ta Sağlık Bakanlığı “Astra Zeneca aşıları yapmaya devam ediyoruz” açıklaması yapıyor, ertesi gün durdurulduğunu açıklıyor. Sonra Sağlık Bakanı, “Kapıdaki arkadaşlara talimat verdim, Astra Zeneca gelirse almayacaklar” diyor.  Bunu söylediği günlerde Astra Zeneca birçok merkezde  yapılmaya devam ediyor. Şimdi 6 bin doz daha gelmiş. Konu aşının niteliği değil, konu yönetenlerin halka verdiği güvensizlik. Şimdi kimse randevusuz olduğu halde gidip o aşıyı olmak istemiyor…

FOTO GÜNDEM: BİTİRİN BU REZİLLİĞİ: Tarihi tahrif ettiniz yetmedi, tarihi kişilikleri de pespaye mafyoz dizi kahramanlarına dönüştürdünüz. Sabrın da bir sınırı var. Sampson Denktaş’ı kaçırmış da, alnına da silah dayamış. Daha bu rezilliği dünyaya dağıtıp da tanıtım yapacaklarmış. Bu halka bu kadar hakaret yapılmaz. Utanmalarını beklemeyi falan bıraktım da bunca tepkiden sonra ısrarla sürdürülmesine anlam veremiyorum.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar