Dayanışmaya ihtiyacımız vardır - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Dayanışmaya ihtiyacımız vardır

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bazen kelimeleri uluorta kullanırız. Zaten “günlük dil” ayni zamanda harcıalemdir! Çoğu zaman düşünceler, ağızlardan çıkan cümlelerden sonra gelir! Bu da “düşünülmeden söylenmişlik” demektir!

Son günlerde siyaset sahnemizde işte böylesi “harcıalem” söylemlerin yarattığı yanlışı ile doğrusu birbirine karışmış bir melodram seyrediyoruz!


Oysa  ne kimsenin haddinedir vatanı satmak ne yetkisindedir Kıbrıs Türk halkının kaderiyle oynamak!

Fakat önce ne istediğimizle istediğimize ulaşmak yolunda ne yapmamız gerektiğinin ulusal mutabakatına varmalıyız.

“Kim” gibi yada “kimler” gibi mi? Komşumuz Rum toplumu gibi!

Yıllarca Sağ’da ve Sol’da vuruştular, birbirlerinin kanlarını akıttılar ama Kıbrıs siyasi sorunu söz konusu olduğunda tek vücut oldular!

Unutmayın kendimize her zaman yakın gördüğümüz Akel’in attığı “Enosis” çığlıkları hâlâ kulaklarımızda yankılanmaktadır!  Annan planına “hayır” diyen de Akel’di. Şu anda Türk seçmenlerin de oyları ile AB Parlamentosundaki sandalyesinde otururken Türk halkının hakkı hukuku konusunda tek kelime söylemeyen Niyazi Kızılyürek de Akel’lidir!

Kaldı ki Anastasiadis  gibi Sağcı’sından “hakkımızı hukukumuzu tanınyacağı çözüm himmeti” bekleyeceğiz! Güldürmeyin adamı ağlatmayın anamı!

*****

GELELİM Sn. Akıncı ile UBP kurmaylarının sorunla ilgili tartışmalarına.

Aslında bu tartışmalar da ispat etti ki “KKTC’de “Ulusal bütünsellik, birliktelik yoktur!” Olmadığı için de seçilmiş Cumhurbaşkanları, Ankara ile kaçınılmaz ilişkilerde, müzakereler sürecini kendi siyasi misyonları içinde yörüngelerler.

Biraz tuz biraz kara biber kabilinden Federal Siteme kendi görüşleriyle çeşni katarlar ama her halde bu çeşniler Güzelyurt’u Rum’a iade etmek yahut TC’nin garantörlüğünü sulandırmak veya Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den çekilmesi  gibilerinden Türk halkı için hayati tehlikesi olan  ve UBP iddialarında yer alan “ödünler”olamaz.. Her halde Sn. Akıncı bunlar için eleştirilmemektedir diye düşünmek isterim..

Oysa UBP’ye göre Sn. Akıncı çözüm uğruna  Rum tarafına böylesi ödünler sunmaktaymış. Ki Crans Montana’nın referans gösterilerek müzakerelerin orada kalındığı yerden devamı istemi de bir başka önemli itham olmalıdır.

Nitekim açık seçik şunu da biliyoruz ki Anastasiadis Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini sonlandırmasını istemektedir..

Bütün bu “gizemli gelişmelerin” mutlaka cevaplanması gerekiyorsa muhatabı Sn. Akıncı’dır.

Çok kısaca:

Bizim kulaklarımız  önce rahmetlik toplum liderimiz Dr. Küçük ile Rahmetlik Necati Özkan’ın tartışmalarıyla açıldıydı. Gözlerimiz görmeye başladığında Rahmetlik Denktaş’lar, Ziya Rızkı’lar dönemi vardı. Kimin niçin muhalif, kimin neye karşı muvafık olduğunu da anlamakta hep güçlük çektiydik..

Fakat yıllar sonra tüm toplum olarak 1974 Barış Harekâtında tek vücut olduktu.

O birliğe yine ihtiyacımız vardır.

**********

OKULLARA BAĞIŞ SORUNU!

Eğer ilgili Öğretmenler Sendikaları okullar yeni ders yılına başlarlarken greve gitmedilerse demek ki  Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun  daha okullar açılmadan “yeni ders yılına daha az eksikle başlayacağız” açıklaması gerçekmiş..

Ancak bu gerçek  eğitim kurumlarında sorunların olmadığı anlamına da gelmiyor. Kaldı ki “Eğitim ve Sağlık”  sürekli “yenilikçi değişimler” nedeniyle  dolayısıyla gereksinmeleri  hep önlerinde  koşturan   Kurumlardır..

Özellikle okulların ihtiyaçları hiç bitmiyor. Karşılanması gerektiğinde ilgili Bakanlıktan talep edilmiş olunsa da “malum bütçesinden” dolayı istenenler sağlanamıyor!

O zaman ne oluyor? Okul Yönetimleriyle Okul Aile Birlikleri “velilere sığınıyorlar.” Tabi ardından da şu bildiğimiz, “velilerden astronomik kayıt paraları   alınmaktadır” şikâyetleri patlıyor!..

…Bilir misiniz daha 1962’lerde falandı.  Mağusa Namık Kemal Lisesi Komisyonu o yıllarda “okul duhuliyesi” denilen ve  her öğrenci velisinin  okullar açılırken ödemek zorunda olduğu iki üç Kıbrıs lirasına  biraz zam yapacak olduydu.  Liman işçileri kazan kaldırdılardı! Okulun avlusunda toplanıp protesto gösterileri yaparlarken  Rahmetlik Denktaş suhuleti sağlamak için arabasıyla okula geldiğinde, liman işçileri arabayı Denktaş’la birlikte  havaya kaldırdılardı!..

Yani bu tip olaylar yeni değil..

Okullar her zaman ihtiyaçlıdır ve her zaman devletin bu ihtiyaçları karşılaması çok güçtür.

…Bu nedenle zaman zaman soruyoruz: “Bu memleketin kaymağını yiyen, velinimet müşterileriyle şişinen, gelişen, zenginliği dillere destan olan “iş insanlarımız,” para basan “Casinolarımız” Şirketlerimiz, hatta Bet ofislerimiz, gece kulüplerimiz bile okullara, Devletin Hastanelerine ne kadar parasal bağışta bulundular ki? Hangi gereksinmelerini karşıladılar?

Sakın “zaten devlete  vergilerimizi bunların idamesi için vermiyor muyuz” demiş olmasınlar, vergi listelerini her yıl gazete sayfalarında görüyoruz!

Tabi şu gerçeği de kabul edenlerdenim. “Parası olan hangi veli çocuğunu Devlet okuluna gönderir ki?”

Tutun ki “eğitimde seçenekler” çok ama “fırsat eşitliği” yok!

Sonuçta okulun en basit gereksinmesi için yine velilere sığınmaktan başka çare kalmıyor! Dolayısıyla “parasız eğitimin” de olamayacağı gerçeği yaşanıyor ki “bari diyoruz okullara yönelik veli bağışlarını afaroz etmek yerine, “Bakanlıktan alınan izinle bir kayda kuyda bağlayarak ve “gönüllülük esasını” bozmayarak, bırakın da okullar bu yardımlardan yararlansın. Ki bunun adı çoktan unuttuğumuz “toplumsal dayanışmadır..”

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar