DAVOS ÖNEMLİ Mİ? (ÇÖZÜMÜN MİHENGİ DEĞİLDİR!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

DAVOS ÖNEMLİ Mİ? (ÇÖZÜMÜN MİHENGİ DEĞİLDİR!)

Gözler 21 Ocak’ta Davos’ta başlayacak toplantıya çevrildi. Ban Ki Moon Davos ortamını fırsat bilerek her iki liderle de müzakerelerde nereden nereye gelindiğini, hangi konularda anlaşmazlıkların devam ettiğini dolayısıyle tarafların görüşlerini öğrenme fırsatı bulacak. Tabi Rum tarafında bu “görüşme prosedürü”  konusundaki tartışma devam ediyor. Ban’ın her iki liderin de katılacağı üçlü bir görüşme yapmasına fena taktılar, bunu siyaseten Akıncı’nın “eşbaşkan”  olarak tanınmasına yoruyorlar!
Mübarek kafalar ayni Akıncı’nın  Türk tarafının Cumhurbaşkanı olarak Anastasiadis’le ayni masada görüşmeler yaptığına  aldırmıyorlar ama!  Yahut Akıncı’nın Anastasiasdis tarafından Güney’e davet edilirken, Anastasiadis’in Akıncı tarafından Kuzey’e davet edilip birlikte yemek yediklerine takmıyorlar! Konu Ban Ki Moon’la gerçekleşecek bir görüşme oldukta akıllarına Kıbrıs Cumhuriyetinin tek ve tanınmış egemeni oldukları geliyor!
ÜÇLÜ ZİRVE: Bu konuda Rum medyası yorum yaparken, Anastasiadis’in Ban’a müzakerelerde gerçek anlamda  (ki o “gerçek anlamda” lafına özellikle vurgulama yapılıyor) ne kadar ilerleme olduğu, nerelerde uzlaşmazlıkların devam ettiği, hangi konularda uzlaşıldığı anlatılacakmış.
Tabi ister istemez akla şu geliyor: Ban Ki Moon zaten bunları temsilcisi Eide vasıtasıyla öğreniyor. Öğreniyor da “BM’ler Genel Sekreteri olarak uzlaşmazlık sorunlarını aşma kabiliyeti nedir” bu konuda ne kadar etkin ve yetkindir onu bilemiyoruz. 
MESELA: Gitgide Kuzey’deki Rum mülklerinin iadesinden çok, tazminatlar yoluyla çözülmesi fikri Güney’de de kabul gören bir çözüm olarak yorumlanıyor. Bunun için resmi olmayan rakamlara göre 25-30 milyar dolar bir paraya ihtiyaç varmış.
Madalyonu çeviriyoruz: Bilinendir. Avrupa Birliği TC’nin  mültecileri sınırları içinde tutup AB kapılarına dayanmalarının önüne geçmesi için  3 milyar euroluk yardımda bulunmayı kabul ettiydi.. Ne var ki Türkiye bu parayı hâlâ alamıyor çünkü AB toplayamıyor, toparlayamıyor! Üstelik son bağlamda İtalya’nın blokajına takılmış durumda!  
Yani Kıbrıs’ta da “hele siz anlaşın, para çantada kekliktir” demek yok! Üstelik söz konusu olan 30 milyarlardır!   Böyle bir parayı kim kimin cebine koyar ki? Hele petrolün neredeyse yirmi dolara düşecek gerçeklerde seyrettiği, ekonomilerin durağanlaştığı  dünyanın şu hallerinde! Ki sonuçta en büyük “tazminat dilimi” yine Türkiye’nin boynuna asılacak!
ASIL GERÇEK: Şunu bilmekte yarar vardır. Olası çözümde “kuzey dağılıp yeniden kurulur ve bu nedenle “hercümerç” olurken, Güney mevcut konumunu hem egemenlik sınırlarıyla genişletecek hem de mülküne karşılık elde edeceği büyük parasal gelirle kazanımlarına kazanım katacaktır! 
Annan planında da durum buydu! Şimdi daha geniş çaplı olacak, diyelim ve ekleyelim. Davos’taki zirve durum vaziyetlerin bizzat iki lider tarafından seslendirilmesidir fakat çözüm yolunda “sağlanacak büyük katkı”  değildir!       

**********


İSRAİLLE TURİZM: (MAĞUSA LİMANI ALT YAPISI İLE HAZIRDIR.)
Bölgemize ilişkin haberleri izlerken kaçamayacağımız bir düşünce refleksi ile “KKTC’ye yararları, zararları, etkileri, katkıları” kavramlarında geliştirdiğimiz  ötesi yan düşünlere de kapı açarız. Kıbrıslıca ifadesiyle “bölgemizde gelişen olayların olumlu ve olumsuz bize dokunacak yanı nedir”  bunun muhasebesini yaparız!
Mesela son günlerde Türkiye ile İsrail arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerde şu Mavi Marmara olayından sonra yeniden bir iyileşmeye gidildiğine dair haberler var. Eğer İsrail Türkiye’nin olmazsa olmaz dediği koşulların son iki tanesi daha uygularsa, sorun “hiç yaşanmamış”  gibi sona erecek. Malum TC’nin  İsrail’in yerine getirmesini istediği üç şartı vardı.  Tazminat, Gazze’den ablukanın kaldırılması ve özür dilemesiydi. Özür dilendi, kabul gördü. Şimdi sırada diğer ikisi var.
KKTC İLE NE İLGİSİ NEDİR? Daha önce “Köşemde” yazdımdı. İçimizde genellikle Karpaz’ı mesken tutmuş  küçümsenmeyecek oranda bir “Yahudi lobisi” vardır. Öncesinde yeşeren büyük tasavvurları ile kendilerine bu bölgede “sosyoekonomik” zemin oluşturmaya çalışıyorlar.  (Hatırlatayım. Kıbrıs Cumhuriyetinin arifesinde ve ilk yılında Türk tarafına Mağusa limanı üzerinden  kafile olarak  ciddi anlamda ilk gelen turistler Yahudilerdi. 1974’den sonra da tek otelimiz olan Salamis Bay’e doluşuyorlardı. Keza Mağusa Limanında İsrail’den gelecek turistler için yine Yahudi işadamları finansmanıyla restore edilen eski Gümrük Binası Erdoğan’nın “van münit” lafına takılınca atıl kaldıydı. Ne var ki böylesi bir   Yahudi turist akışı söz konusu olursa o “gümrük binasının” devreye girmesi  hâlâ mümkündür.) 
ASIL OLAY ŞUDUR: Bu adada çözüm de olsa “gelir” yönünden  yaratıp yaşatacağımız tek sektör turizmdir.  Bu konuda elimizin altında ve bir adım ötemizde  hazır potansiyel durumunda İsrail vardır ve gitgide TC ile ilişkileri düzelmektedir.  Hatta gazının Türkiye üzerinden sevki bile söz konusudur.
Öte yandan bu iyileşmeler söz konusu olurken geçtiğimiz günlerde ilgili Bakanlıkların girişimleri ile Türkiye’de  2017 yılının “Kuzey Kıbrıs yılı” olması kararlaştırılmıştır. Bu gelişmeler yaşanırken  su’dan başını kaldırıp dünyayı görecek hali kalmayan Kalyoncu hükümeti de şöyle bir kıpırdayarak  en azından Mağusa limanında eksik kalan turizme yönelik KKTC-İsrail” işbirliğini TC paralelinde devreye sokamaz mı? Yine “mümkün değil mi” diyorsunuz?  Bu hükümetle galiba öyle!            

       **********      KISACA TAKILDIĞIM: (DEVAM EDEN OL ALEM!)

Yıllar yıllar önce  karar verdilerdi beni “KKTC’nin piyangolar müdürü” yapacaklardı! Sorduğum ilk soru şu olduydu: “Kimin altında  kimin üstünde?”  “Üzerimdeki sorumlunun adını söylediler, “bay bay”  dedim kaçtım. Çünkü:
Bir: Piyangolar battıydı! Biletler tutanın elinde kalıyordu! Kurtarılması için “namuslu bir yöneticiye ihtiyaç” vardı.
İki: Ancak hükümet olarak delik dirseklerini kapatacak rantından vaz geçilemiyor en “üst yetkiliye” dokunulmazken, altına beni itiyorlardı!
Üç: İstenen  şuydu: “Yukarıya bakma, aşağıya gözlerini dört aç!”
KISACA: Bu ülkede “kurumlar” böyle harcandı! Her zaman her kurumun başına o kurumdan devletin de  nemalanması için özellikle “özel” atanmış  bir yetkili getirildi!
Haberler salınıyor: “Yolsuzluğa pisliğe bulaşmamış Kurum yok!” Demek ol alem devam ediyor!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar