Son yıllarda büyük oranda “Yönetim zafiyeti” çekiyoruz. Çünkü Toplumun ihtiyaçları ile beklentileri, gelişimi ile arayışları daha çok yoğunlaşırken dolayısıyla sorgulama ve suçlanmalar da daha bir çoğaldı..
Kendi siyasi ve ekonomik zafiyetlerimizin bir sonucu olması gereken bu sorunların yarattığı baskıları hem siyasi hem ekonomi yönünden elbette alacağımız tedbirlerle tek başımıza giderebilecek bir devlet konumunda değiliz!
FAKAT bu gerçeğe karşın “çok olağan bir devletmişiz” gibi davranıyoruz! Dolayısıyla çözümü sağlanamamış yığınla sorunlar altında kaldıkça bir yandan da gelip giden hükümetlerle şimdilerin mevcut hükümetini suçluyoruz.. SORUNLARIN altında kamburu çıkmış hükümetler de çok da sezdirmeden Ankara’yı çağrıştıran ince hesaplı ve perde gerisi politikalarla, “ne yapalım vermeyince mabut neylesin Mahmut” yakınmaları ile KKTC’yi tek başlarına idame ettirecek maddi ve manevi olanaklara sahip olmadıklarının bahanelerine sığınıyorlar! ÇOK uzun süredir bu minval “vaziyetler” idare ediliyorlar ama hem TC-KKTC ilişkileri yaralanıyor hem de biz kendi içimizde parça körce oluyoruz!
ÇÜNKÜ çok iyi biliyoruz ne AKP’li Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’dır bizi böylesine dar boğazlara itip boğulmamızı isteyen ne de “doğruya doğru” dediğimce Kıbrıs Türk halkının kaderini yüklenirken “kurtarıcı” görev ve sorumluluğunu yüklenen “yönetimlerdir!” Ya nedir?
***
İŞTE O BÜYÜK SORUN! Hemen “çözümsüzlüktür” demeyeceğim… Çünkü: Dünyada başka ülke örnekleri var mıdır bilmiyorum!) Fakat “çözümsüzlüğe” karşın var olmak gibilerinden bir “seferberlik toplumu” olduğumuzun da ispatını veriyoruz.
Bunu da yıllar yılıdır Türkiye’nin maddi ve manevi katkıları ile gerçekleştiriyoruz. Kısaca Türkiye Anavatanımız biz de Yavru Vatanıyız..
ÜSTELİK küçük nüfusumuza karşılık 80 milyonluk Türkiye’ye fark atacak kadar okumuş yazmışımız ve yaşam olanakları yönünden, devre devre vuran pahalılıkla üretim yetersizliğimize karşın da çok iyiyiz..
VE ASIL büyük şansımız da 48 yıldır Kuzey’de burnumuzun ucunun bile kanamadığı gerçeklerde, Rum saldırı ve kıyımından azade ve güvenlik içinde varlığımızı sürdürdüğümüz gerçeğidir. Ki artık dünyamızda anlı şanlı ülkeler bile bu şansa sahip değillerdir.. İşte Rusya Ukrayna savaşı!
***
PEKALA NEDİR ÖYLEYSE SORUN? Gelip gidenlerle mevcut Yönetimin de kendi başarısızlıklarından kaynaklı sorunları sessiz sedasız Ankara’nın kamburuna yıkmalarıdır! “KKTC’ye yeterince yardımda bulunmadığına” yönelik bazı çevrelerde yaratılan dezenformasyon karşısında suskun kalarak “başarısızlıklarını” kamufle etmeye çalışmalarıdır!”
Bazı çevrelerin de işlerine geldiği için sürekli dürtüp kaşıdıkları Türkiye-KKTC ilişkilerinin son düğüm yerinde “mevcut pahalılığın TC’nin marifeti olduğu, Türk lirasının değer kaybından” kaynaklığı gibilerinden gibi yine bizden öte nedenler vardı!
FAKAT kimseler okullardaki hademelerin bile sorunlarını çözemeyen KIB-TEK gibi sorunların her zaman altında kalan bir hükümetle (yada gelip giden hükümetlerle) yönetilmek talihsizliğine düçar olduğumuzu görmek istemedi istemiyor da!
***
İŞTE Sn. BÜYÜKELÇİ Metin Feyzioğlu KKTC’nin durumunun tam da böylesi bir kaotik döneminde bugün resmen görevine başlayacak.
LEFKOŞA Büyükelçiliğine atandığı haberlerinin medyada yer aldığı günlerde hakkında iki üç yorumda bulundumdu. Sonuç itibarı ile bizim için bir “talih” olduğunu vurguladıydım.. SONUÇ itibarı ile kendileri TC Barolar Birliği başkanlığı yapmış donanımlı bir hukukçu. Bu yönü ile Kıbrıs siyasasına büyük katkıları yanı sıra kendi bünyemizdeki pek çok ağır aksak hukuk normlarını da gözden geçirmemizi sağlayacak düzeyde bilgisi ile tutun ki çok yararlanacağımız bir Büyükelçi.YETER ki “bizi zaten elçilik yönetiyor” diyerek kendi yönetim başarısızlıklarımızı bu kez de Sn. Feyzioğluna yıkmaya!
