BU ÜLKEDE GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

BU ÜLKEDE GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR

“Hayvanlar çok akıllı.
Bizim gülemediğimiz şeylere gülüyorlar.” (Müjdat Gezen)

Dünyayı paylaştığımız, ekolojik sistemin bir parçası olan, yaşamımızın en büyük ortakları hayvanlara nasıl yaklaştığımızı, gerçek anlamda hayvan sever olup olmadığımızı hiç düşündünüz mü? Birbirimize küfretmek, aşağılamak, küçültmek için benzetmeler yapar, hepimiz çağdaş ve entelektüel pozlarını takınırken, çevreye, dünyaya ve başka canlıların yaşamlarına ne denli duyarlı olabildiğimizi gerçek anlamda sorguladık mı. Yaşam ortaklarımız içerisinde insana en yakın olan, en çok beslenilip, sevilen kuşkusuz köpeklerdir. Ama bu sevgi o kadar yaygınsa sokağa ölüme terk edilen, kırma ve piç denilerek yavruları sokağa atılan, zehirlenen köpekler ne arıyor etrafımızda? Bu kadar fazla hayvan sever varsa, bizlere sadakat, dostluk, vefa sunanlar hangi hayvanlardan! görüyorlar bu tür davranışları o zaman!.. Burada “hayvan” ile “insan” kelimesi yer değiştirmeli, kimin insan, neyin insan davranışı, hangisinin kime ait olduğu sorgulanmalıdır!


Ülkemizde hemen hemen her evde bir köpek beslenir. Yani genellikle “köpek sever” bir milletiz diyeceğim ama bu sevgi “petshop”lardan alınan pahalı, iyi cins köpekleri mahallede havalı havalı gezdirmekle alakalı değil sanırım. Avda kuşları, tavşanları tutmak, bulmak için pek çok kişi köpek sahibi oluyor. Trollilerde gördüğümüz manzaranın, aslında bir beklentiye hizmet ettiğini de hatırlamalıyız. Bahsetmek istediğim şey her gün yollarda ölülerine rastladığımız hayvanlar, sokaklara bırakılanlar, kırma ya da piç denilerek ölüme terk edilenler, kötü davranışlarla olmadıkları için sevilmeyenler! Hayvan sever olmak sanırım ki koşula bağlı değildir. Sevginin insana farklı, hayvana ya da doğaya karşı farklı davranış biçimi olabilir mi ki? Neye önem verir, neyi önemsersek o derinlikte sevebiliriz ancak. Hayvanları bu ayrımcılıkla, sırf iyi cinsinden dolayı sevenlerin insanı nasıl görüp algıladığı ve sevdiği ile alakalıdır aslında. Bu dünyayı birlikte paylaştığımız dostlarımıza yaptığımız bu davranışlar yaşama hangi anlayışla baktığımızı da çok güzel açıklar.
İşte bu sevgiyi hayata geçirip, dünyayı güzelleştiren insanlar da var. Yani bu koskocaman dünyada yaşam hakkına saygı gösterip, insan olmayı bize bu sevgi ile anlatanlar. İşte onlardan bize bize güzel bir haber geldi. Ülkenin ilk hayvan dergisi olan PET LIFE 1 Ocak’ta çıktı. Dopdolu, bilgilendirici, büyük emeklerle hazırlanmış, zengin içerikli bir dergi. Hayvan besleyenlere rehber olacak, hayvanseverlere pek çok bilgi kazandıracak olan bu derginin içinde neler yok ki? Uzman veterinerlerin makaleleri, Kıbrıs kaplumbağaları, veteriner hekim andı, Kıbrıs’ın güzel gözlüleri, Kanser Araştırma Vakfı Orkide Yürüyüşü, kediler ve köpekler hakkında pek çok yazı, brucella, teksoplazmosis, çiftlik hayvanları, atlar, KKTC’de evcil hayvanlara uygulanan karantina prosedürü, yollarda ezilen hayvanlar ve daha nice konu bu dergide bizlerle buluşmuş.
İki ayda bir yayınlanan bu dergi ülkemizdeki bir açığı da kapatmış oluyor. Bu güzel insanlar böyle anlamlı bir iş yaparak bize insan olmanın gereklerini de hatırlatmış oluyorlar. Hayvan sever olmak, hayvan beslemek ciddi bir farkındalık gerektirir. Sadece sevgi ve ilgi yeterlidir. Onları beklentisiz sevebilmek sadece. Avlandıkları için değil, cins oldukları için hiç değil, sadece dostumuz oldukları ve onları sevdiğimiz için. Onlar bazen insanların veremediği sevgiyi ve sadakati veriyorlar insana. Terk etmiyor çoğu ve insandan daha vefalı. İşte bu dergi, onlarla birlikte yaşarken bilmemiz gerekenleri kapsıyor. Bizi aydınlatıp, bilinçlendiriyor.

Derginin genel yayın yönetmeni Tuğçe Telören, editör ise muhteşem sesi ile tanıdığımız müzisyen Ayla Peksoylu, aynı zamanda çeviri de yapıyor Ayla. Köylüm, müzisyen Metin Peksoylu ise reklam pazarlama ve çeviri yapıyor. Diğer emeği geçenler ise Mahir Gülten, İmge Tonyalı, Çağla Uçmak. Kıbrıs Türk Veteriner Hekimler Birliği ve YDÜ Veteriner Fakültesi ise destek verenler arasında yerini alıyor.
Rüzgarınız bol olsun güzel insanlar. İnsanca yaşam için çıktığınız bu yolculuk için sizleri alkışlıyorum.

Kıbrıs’tan Trance müziğine büyük adım
TEBRİKLER ERSAN ERZURUMLU
TEBRİKLER DENİZ ARCA

Şu Kıbrıs’ta öyle şeyler duyuyorum ki umudum hala taze kalabiliyor. Gençlerin her alanda bizlerden ne kadar ileride olduğunu anlamanın huzuru doluyor içime. Gözlerini deniz aşırılarına dikerek isimlerini yurt dışına taşıyorlar. Artık ciddi ciddi burada güzel şeyler oluyor. Geçenlerde Ersan Erzurumlu ve Deniz Arca ismini duyduğumda çok heyecanlandım. Özellikle Erzurumluların müziğe damga vurmuş bir aile olduğunu biliyorum. Turgay Erzurumlu, kardeşi Engin Erzurumlu ve oğulları Erkan ve Tolga Erzurumlu müzik dünyasının önemli isimleri. Ben Turgay Erzurumlu’nun müthiş yetenekteki iki oğlunu biliyordum da 14 yaşındakini kaçırmışım. Bazı şeyler tesadüf değildir. Gen midir, örnek olmak mıdır, emek vermek midir bilmem ama bu ailenin tüm üyeleri müziğin yüz akı.
Ve Ersan… Abilerinin sınırları aşan başarılarını çoktan yakalama yoluna çıkmış, belli. Öyle olmasa 14 yaşında böyle büyük düşünebilir miydi?

Ersan Erzurumlu ve Deniz Arca’nın oluşturduğu Trance Duo’su “AfterGlow”, uluslararası online bir etkinlikte Kıbrıs’ı temsil ediyor şu sıralar. Çıkışlarıyla ses getiren ve başarıyı erken yakalayan ekip, henüz çalışmalarının ikinci ayında Aly&Fila, Tenishia, Sean Tyas, Max Graham, Bjorn Akesson ve bunlar gibi Trance müzik denilince akla gelen birçok ünlü sanatçının da katılacağı “Trance Family’s One Year Celebration” etkinliğinde yer almaya hak kazandı.

AfterGlow; yakın arkadaşları olan Kıbrıs’ın sevilen Trance DJ’lerinden Bilgehan Alperen (BillDalton) ile birlikte aldıkları davet sonucu bu büyük organizasyonun bir parçası olabilmenin verdiği mutluluğu anlatırken, böyle önemli bir etkinlikte yer alabilmenin Kıbrıs’taki Trance müzik adına büyük, onlar adına ise küçük bir adım olacağını dile getirdi. Kısa sürede büyük başarı elde eden grup 18,19,25 ve 26 Ocak tarihlerinde App Store’dan da ulaşabileceğiniz TOA FM’de (www.toa.fm) canlı olarak yayınlanacak etkinliğin 3. gününde saat 01.00’de Aly & Fila’dan hemen sonra gecenin kapanış setini yaparak, güne parlak bir nokta koyacaktır. Müzik adına attıkları bu adımla Kıbrıs’ın adını milyonlarca dinleyicisi olan bir etkinlikte duyuracak genç arkadaşlarımızı tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.
————————————————————————————————————
ZAMANA ASILI MEKTUPLAR

Dedemden gördüklerinden midir nedir, annem tam bir hayvan severdir. Evsiz, yurtsuz, kimsesiz kalan hayvanları besler, büyütür, sahiplenir. Biz de bu nedenden dolayı olsa gerek hayvanlarla iç içe yaşamayı sevdik. Köpekler, kediler, tavuklar, ördekler, kaplumbağalar, kazlar, türlü türlü kuşlar, tavşanlar güvercinler ve unuttuğum pek çok hayvan türü evimizin müdavimleriydiler, hala daha da öyledirler. Evimizin bu özelliğinden dolayı yeni doğmuş yavrular bizim evin önüne bırakılır, her gelen kedi yemek ve sevgi bulduğu için bizde kalırdı. Yani hayvanlarla çok renkli bir hayatımız oldu hep. Toplumumuz çevreye gerçekten duyarlı olsaydı, bu anlamda baskı unsuru oluşturabilseydi hayvan barınaklarına çoktan kavuşabilirdi ülkemiz. Özür dilerim ama milliyetçilik konularında da atıp tutan insanımız alınabilirler yabancıların bu anlamdaki hassasiyetleri çok samimi. Bizim evin yakınlarında bolca Alman var. Kıbrıs’a yerleşen bu insanlar sokakta kalmış hayvanları barındırıyorlar, çevredeki çöpleri topluyorlar. Bu onların yaşam biçimi. Bizdeki pek çok kişinin hayvan severliği, parasını verip satın aldığı cins köpekleriyle havalı havalı gezmekten ibaret. Sokaklara kırma diye bırakılan yavrular, boğazlarına ip geçirilerek, dövülerek salgınlaştırılan rahatsızlık vermesin diye hayvanları zehirleyen bu zihniyet gerçek kültür ve yaşam seviyemizin bir göstergesidir. Bu ülke yığınla kadın kollarına, derneklere sahip. Sivil toplum örgütleri, insan, ülke, gelecek hak hukuk derken diğer canlılara, bitkilere, ağaçlara, sadece köpeklere değil, tüm hayvanlara karşı bu kadar duyarsız kalınan bir ülkede “insanca” bir duyarlılıkla hizmet edebildiklerini, çaba sarf edebildiklerini, iddia edebilirler mi? İnsan olmanın tanımını yeniden yapmalıyız. Çağdaşlığın, entelektüelin ne olduğunu yeniden anlamlandırmalıyız. Bu kocaman yalan, sanal, duyarsız, korkunç sürünün ortasında saygı, sevgi, huzur ve güven içinde yaşamanın tüm canlıların hakkı olduğunu ve herkesin iyi olmadan kimsenin iyi olamayacağını artık fark etmemiz gerekmektedir…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar