BİR TARAFIMIZ “EŞİT EGEMEN”, DİĞER TARAFIMIZ İTİBAR EREZYONU - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

BİR TARAFIMIZ “EŞİT EGEMEN”, DİĞER TARAFIMIZ İTİBAR EREZYONU

Nazar Erişkin

Konjenktür değişti değişeli dillere pelesenk edilen “eşit ve egemen devlet”imizde sadece son bir haftada yaşananlar bile, büyük büyük lafların içinin ne kadar boş; o lafları edenlerin kendi söylemlerinden ne kadar kopuk, bizlerin ise ne kadar kanıksayıcı olduğumuzu gösterir cinsten. Toplumla bağını giderek kopardığına kâni olduğum hükümet edenler bununla da yetinmeyip bizleri ahmak yerine de koyuyor ya; işte o kısmı beni asıl çileden çıkartıyor. Düşünün ki; toplumda infial yaratan Ahmet Ünsal’ın söylemleri hakkında başlatıldığı söylenen soruşturmanın başlatılmadığını, kabinenin bir üyesi olan Dursun Oğuz açıklıyor. Kendi televizyon programımda gelen bu açıklamayla yaşadığım şaşkınlık yüzüme vuruyor. Halen “bu kadarı da olmaz” diyor bir yanım belli ki ağzım açık kalıyor. Çünkü Tarım Bakanı hükümeti yalanlıyor; hükümetin başı sessiz. “Türkiye’den 3 müjde” denilerek kamuoyuyla paylaşılan sosyal konut, sağlık hizmeti ve kabloyla elektrik konusunda onlarca soru havada uçuşuyor; hükümetin başı sessiz. Kaç günlük yakıt kaldığı konusunda açıklamalar her gün güncellenirken ve elektrik artık hepimizin kontağını attıracak duruma gelmişken “TPIC’ten doğrudan alımla sorun ortadan kalkacak” “halkımız elektriksiz kalmayacak” diyen hükümetin başı yine sessiz… Siz de ben de başlıklara onlarcasını ekleyebiliriz de sonuç aynı. Sessiz bir figür olarak duruyor Ünal Üstel. Yani “müjde” dediklerini dahi müjdeleyemiyor!

Çarpıcı bir başka örnek daha… Malum yeni büyükelçi Metin Feyzioğlu, sosyal medya hesabını aktif kullanıyor. İyi ki de öyle yapıyor da gelenini gidenini görüyor; görüşmelerin içeriğini kısıtlı da olsa öğreniyoruz. Bu haftaki ziyaretçileri arasında Kıb-Tek Genel Müdür Vekili ve Karayolları Genel Müdürü olduğunu görmek de; görüşülen konunun sokak, cadde ve karayollarının aydınlatılması olduğunu öğrenmek de ne yalan söyleyeyim beni hâlâ şaşırtabiliyor. Zira “eşit egemen devlet”in kurumlarının, kendi yetki alanlarındaki basiretsizliklerinden kaynaklanan sorunların çözümünü Ankara’da arıyor oluşu, nereden bakarsak bakalım acziyet göstergesi. Sokağını caddesini aydınlatamayan; Kıb-Tek gibi stratejik ve 2018’de yani sadece 5 yıl önce tıkır tıkır işleyip vergi rekortmeni bile olmuş bir kurumu çalışamaz hale getirenler, ışığı Ankara’da arıyor. Yayında Feyzioğlu’nun bu iletisini paylaşmam üzerine bir izleyici “başbakan bu kurum yetkililerini görevden derhal almalı” naif yorumunu yapıyor bir izleyici. Aynı gün Üstel’in de Feyzioğlu’nu ziyaret ettiğini yine büyükelçinin paylaşımıyla görüyoruz hemen ardından. Zaten kendi önermesi ve Ersin Tatar’ın onayıyla göreve gelip, etrafına topladığı kadın ve çocuklara “kocanızın yatak davetine icabet etmek zo-run-da-sı-nız” diyen bir kamu görevlisine dahi söyleyecek sözü olamayan Üstel’in, kendi lambasını yakamayan kurum müdürlerinin çözümü Ankara’da araması konusunda edecek iki kelâmı olmasını beklemek abes!


Son olarak hükümetin 3 vekili, meclise bir yasa değişikliği önerisi getirdi. Takip edemeyenleriniz için özetlemeye çalışayım;  KTMMO Birliği yayasında yapılmak istenen değişiklikle, devletin yaptığı veya uluslararsı anlaşma ya da protokollerle hayata geçirilecek projelerde vizelendirme kriteri ortadan kaldırılacak. Nedir bu projeler? Örneğin sosyal konut, örneğin hastane, örneğin cezaevi ya da külliye… Yani tekil şahızların değil, binlerce kişinin kullanımında olacak yapılardan bahsediyoruz. Peki buralarda uygulanması gündeme getirilen vize muhafiyetiyle amaçlanan nedir? Basit bir örnek ve soru: Neden nöbetçi kulübesinin ya da trafik akışının tersliği ile gündeme gelen cezaevi binası, henüz inşaatına başlanmadan konununun paydaşları ve meslek örgütleri de devreye sokularak bu ülke kriterlerine göre revize edilmiyor da; bu kurumlar devre dışı bırakılarak üstelik vizesiz bir şekilde hayata geçirilmesi tercih ediliyor bu projelerin. Neden bir anlamda kamu hizmeti görevi gören ve devletin koyduğu yasaların uygulanmasını denetleyip vizelemekle yükümlü kılınan meslek örgütü itibarsızlaştırılıyor? Neden devletin varlığının yüceltilmesi ile ilgili nutuklar atılırken, diğer yandan yerel otoritelerimiz devre dışı bırakılıyor? Bu kadar mı hazırcı ve iradesiziz ki; gelen projelere son dokunuşları yapmak; örneğin “nöbetçi kulübesinin yeri; bizim trafik akışımıza göre terstir. Projede bir düzenlemeyle bunu şöyle yapmak gerekir” noktasında dahi sesimiz çıkamıyor. Kaç konu oldu yazının başından beri. Hükümetin başı demek ki yalnızca kamuoyuna karşı değil; görüştüğü TC yetkililerine karşı da sessiz. Belki de o nedenle zaten bu makamda belki de kraldan çok kralcılığından bu kendi tercihi bilemeyiz. Ancak devleti yüceltmek bu ülkenin kurumlarını itibarsızlaştırmaktan geçmiyor. Üstelik ne tezattır ki; bu kurumların içini boşaltanlar bunu eleştirenleri devlet düşmanı ilan ediyor!

Kaybedecek makam mevki üzerinden hayatı sadece kendi dünyaları için yaşayanlara; bugün susup yarın hiç utanmadan çarkı başka yere döndürebileceklere inat; sesi çıkan herkesin bugün çıkan seslere ses vermesi gerekiyor. Çünkü ne bir meslek örgütünün itibarsızlaştırılmasıdır konu, ne de artık kanıksadığımız olmaz dediğimiz her şeyin olması… Konu vatan millet edebiyatı ve basiretsizlikle batırılma noktasına getirilmiş kurumlarımız, o kurumların başına getirilmiş çapsız yöneticiler ve tüm bunlara susarak destek vererek bu güzel memleketi giderek yaşanmaz hale getirenlerdir. Susanlardan mısın, ses verenlerden mi? Peki bu ses nasıl kitlesel bir hâl alır ve bu ülkeyi seven herkesi bir araya getirebilir. Tam da bu soruya yanıt aramak; hızlıca bulup üzerine güven temelli bir süreç inşa etme zamanı değil mi?

 

Tepki göster
Bayıldım
2
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar