BİR MARAŞ MASALI (Siyasetten çok yüzün “ak” olmalı) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

BİR MARAŞ MASALI (Siyasetten çok yüzün “ak” olmalı)

Ahmet OkanAhmet Okan

Hiçbir sokak çeşmesi korunamıyor; hepsi yıkık dökük, çeşmeleri kırılmış, taşları sökülmüş, hangi sokakta varsalar hepsinin durumları aynı.

Lefkoşa sokaklarının asfaltları bakımsız, yağmur yağdığında su birikintilerinden geçilmiyor; yollar yol değil; kentin kentlikten çıkmış birçok sokağı, bucağı dökülüyor.


Sarayönü’nde bakımsız duran çeşme.

Hangi sokak olursa olsun, Alaybey Sokak, Kadife Sokak, Alparslan Sokak, Bodamyalızade Sokak, İdadi Sokak, Atilla Sokak, Kirlizade Sokak, Mahmut Paşa Sokak, Tanzimat Sokak… Hangi sokak olursa olsun evlerin birçoğu bakımsız, viran halde, birçoğu çökmeye yüz tutmuş; görenler harpten çıkmış sanır; yürekler acısı bir durum.

Ayasofya (Selimiye) bakımsız, dış cepheleri perişan, güneş saati çoktan yıpranmış kimsenin ellediği yok, duvarlarında yarıklar tehlikeye işaret etmekte. (Sağlamlaştırma çalışmalarının yapılacağı yönünde haberler var, umarız gerçekleşir.).

Dikilitaş’ın eski yeri Sarayönü Camii’nin avlusunda duruyor.

Lefkoşa surları ve burçların çoğu bakımsız, yıllardır pislik içinde; taşları döküm döküm dökülmekte; Lefkoşa’ya akşam bastı mı tekmil surlar sahipsiz.

Tanti’nin hamamının görüntüsü yüz karası; bir formül bulunup onarımı yapılamıyor; içi pislikten geçilmez…

Baf’ta bulunan Mehmet Bey Ebubekir Hamamları.

Yol yapamıyorsun, var olanı koruyamıyorsun, çökmek üzere olanı ayağa dikemiyorsun; çeşmelere bile bakamıyorsun, Maraş’ta ne yapacaksın?

Surlariçi Lefkoşa’ya mı benzeteceksin yoksa sahilleri ahaliye yasaklanmış, beton yığınına gömülmüş, ne olduğu belli olmayan Girne’ye mi?

Peristerona’daki çift şerefeli cami.

Sınır boylarında yılanlar çıyanlar göbek atar; Maraş sokaklarından beter. Gözünün önündeki, elinin içindeki, ayağının altındaki “hayalet bölge”lere bir şey düşünemiyor, bir şey yapamıyorsun, “hayalet şehir” Maraş’a mı göz dikiyorsun?

Bir evin kapısına bir çivi çakamıyor, bir duvara bir taş koyamıyorsun.

Bir çeşmenin çeşmesini, bir hamamın kurnasını onaramıyorsun.

Düşen bir kapıya, çürüyen bir panjura bile müdahale edemiyorsun.

O evler, hanlar, hamamlar, çeşmeler, sokaklar ve ne varsa senindir; üstüne kayıtlı malındır.

Sen, başkalarınkinin üstün e oturmayı alışkanlık haline mi getiriyorsun?

Larnaka’da Cami-i Kebir.

Kuru Çeşme, İdadi, Mevlevi Tekke, Fuzuli ve başka sokaklarda bulunan, bazıları ta ortaçağda yapılmış sokak çeşmeleri vardır.

Hemen hepsi bakımsız ve çeşmeleri kırık döküktür, kimisinin yerinde yoktur; taşları söküktür; suları çoktan beridir akmamaktadır.

Bir çeşmeyi bile tamir edemeyip çeşmesine su getiremeyen anlayış Maraş’ta ne yapar?

Lefkoşa’da Atilla Sokak’ta çöken bir ev.

Kendi yaşadığı yere sevgisi ve tutkusu olmayan, yaşamadığı yere nasıl sevgi ile bağlanabilir.

Hangi kültürü yarattın orada?

İngiliz İdaresi döneminde Sarayönü Camii’nin avlusunda bulunan Dikilitaş’ın şimdiki yerine konduğu bilinir.

Eski yerine gidip bakınız lütfen.

Dikilitaş’tan arda kalan kesme taşlar olduğu gibi yerinde döküm saçım durmaktadır; eğer o taşlar Dikilitaş’a aitse.

Bir taşı ne yapacağını bilmiyorsun da Maraş’ta ne işin var?

Lütfen, yalvarıyorum (!) gidip Küçük Kaymaklı mezarlığına bir göz atın.

Hani içinde 58 olaylarında ölenlerin de yattığı mezarlık.

Ki o mezarlıkta birçok adı bilinen ailelerin ataları da yatmakta, dönemin Victorya Kız Lisesinin İngiliz Müdüresi Miss Bullen de yatmakta.

1939 yılında vefat eden Victoria Kız Lisesi Müdüresi Miss Bullen’in cenazesi Küçük Kaymaklı mezarlığına getirilirken. Cenazeye öğrenciler eşlik ediyor. (Fotoğraf: Rahmetli Erdoğan Naim’in arşivinden.).

Gidip bakın lütfen, her tarafı viran, mezarların çoğu kayıp, çökmüş, anlatılacak gibi değil.

Kendi mezarlığına saygısı olmayan; başkalarının yaşadığı topraklara nasıl saygı içinde olacak?

Girne sahilleri nasıl ona buna peşkeş çekilmişse, halkın o sahillere gidişine nasıl yasaklar getirilmişse, Maraş’ı açtınız diyelim, bundan ne farkı olacak?

Siyasetin pişirilip kotarıldığı başkent Lefkoşa’da bir köprü, bir meydanlık alan mı yapıldı?

Çevre düzenlemeleri gelenlerin gidenlerin gözlerini mi kamaştırıyor?

Yağmurlar yağdığında ve dereler taştığında tekmil her taraf tıkanmıyor mu? Kimi okullarda insanlar ve öğrenciler mahsur kalıp İtfaiye araçları ile taşınmıyor mu?

He tarafa lağım suları taşmıyor mu?

Yaşanan yerlerde bir şey yapamıyorsun da yaşanmayan yerlerde ne yapacaksın?

Tarihi Girne Kapısı mezarlığını ortadan kaldırıp, tarihi silip süpüren bir zihniyetin, başkalarının yaşadığı bölgeleri fetih zihniyeti ile ele geçirmesi ne işe yarayacak?

(Bir halkı barışçı yerine “fetihçi” olarak gösterme hakkına kim sahiptir?)

Durmadan okulları ortadan kaldırıp, Lefkoşa Türk Lisesi (LTL)’ni 20 Temmuz Fen Lisesi (Eski Kız Lisesi) yapan, 20 Temmuz Fen Lisesinin yerini LTL yapan; özellikle Lefkoşa surlariçindeki tekmil okulları zırt pırt yerinden edip kaldıran ve aslında toplumsal hafızayı yok eden bir zihniyet Maraş’ta hangi toplumu ve kültürü oluşturacak?

Hani desek, her tuttuğunu adam ediyorsun; her tuttuğun altın oluyor, her girişilen işte harikalar yaratılıyor, insan bir dakika kanar ve düşünür belki o zaman!

Ama,

Bir hamamın (Büyük Hamam mesela), bir manastırın (Ermeni Manastırı mesela) restorasyonunda yabancı katkı ve bütçelere ihtiyaç duyarken,

Maraş’ta kimin bütçesi ile iş çevireceksin?

Bu işi Birleşmiş Milletlerle mi Birleşmiş Gazinocularla mı götüreceksin?

Üç kuruş verip bir sokak çeşmesine çeşme takamıyorsun;

Beş kuruş verip Küçük Kaymaklı Mezarlığına bakamıyorsun, Maraş’a nasıl bakacaksın?

Limasol’daki kubbeli çeşmeye, aynı şehirdeki “şehitler mezarlığı” na, aynı bölgenin genel kabristanlığında yatan Arap Ali’ye ve nicelerine bugüne kadar yüreğin çok yanmış gibi, Maraş’ta hangi Arap Ali’ye yanıyorsun?

Limasol’da Piri Dede türbesinden haberin var mı? Günümüzdeki durumu nedir?

Peristerona’da çift şerefeli camiyi gözden mi çıkarttın?

Binlerce insanın bağını, bahçesini, toprağını, evini mülkünü gözden mi çıkarttın?

Bafta’ki Türk hamamlarını (Mehmet Bey Ebu Bekir Hamamları),

Larnaka’daki Ulu Camii (Cami-i Kebir)’ni bugüne kadar diline dolamazken Maraş’ı diline dolamanın sebebi ne?

Bir çözümle güneyde geriye ne bırakılmışsa bütün bunlara yeniden kavuşacağının hayalini kurmadın da, hiçbir Kıbrıslı Türkün yaşamadığı Maraş üzerine hayal kurmandaki amaç ne?

Var olanın değerini bilmeyen, yok olanın değerini nasıl bilecek ki.

Çözüm arayışları sürerken, yayılmacı bir zihniyeti halka mal etme çabası siyaset olmamalı.

Siyasetten çok, yüzün “ak” olmalı…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar