Bilinmezin Kaygısında İnsan - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Bilinmezin Kaygısında İnsan

Ece UsluDr. Ece Uslu

‘İnsan bilmediğinin düşmanıdır.’ demiş Farabi. Şüphesiz ki burada bahsedilen düşmanlık kin, nefret veya intikam anlamında kullanılmamıştır. Bunu daha net bir şekilde şu cümlelerle ifade edebiliriz. İnsan bildiğini sever, bilmediğine karşı mesafeli ve temkinli olur. İnsan bilmeyi sever, bildikçe kontrolün elinde olacağına inanır ve güvende hisseder. Ancak bilinmez her ne olursa olsun insan için korkutucudur. Örneğin hiç bilmediğiniz bir evde kilitli karanlık bir oda olduğunu hayal edin. Bu sizin için bir bilinmezdir ve içinden size zarar verebilecek, başınızı belaya sokabilecek herhangi bir şey çıkabilir diye düşünürsünüz ki bu gayet doğaldır. Bu noktada kapıyı açmamak adına büyük bir mücadele verir, açmak zorunda iseniz yoğun bir kaygı/korku hissedersiniz. Buna maruz bırakıldığınız oranda ise travmatize olur ve ilerleyen yıllarda dahi o anı hatırladığınızda o zamanlar hissettiğiniz kaygıyı/korkuyu iliklerinize kadar hissetmeye devam edersiniz. Ancak o kilitli odada korkulacak bir şey olmadığını hatta size hazırlanmış bir sürpriz olduğunu görüp bilirseniz, o noktadan sonra o oda sizin için sevgi ve keyif barındıran bir nesne haline gelir. Bazen bu bilinmezliğin yarattığı travma ile insanlar çeşitli genellemelere giderler. Örneğin dışarıda yediği yemekten zehirlenen bir kişinin dışarıda yemek yiyememesi, aldatılan bir kadının tüm erkekler güvenilmezdir şeklinde bir inanca sahip olması, köpek tarafından ısırılan bir bireyin köpekleri sevmemesi ve uzak durması gibi. Bu kişiler için bu nesneler bilinmezlikler ve tehlikelerle dolu oldukları şeklinde zihinlerine kodlanırlar. Bilinmeze karşı duyulan bu korkunun temel kaynağı, insanın sahip olduğu bedeni koruma ve hayatta kalma iç güdüsüdür. Zihin bilinmezi merak etmez. Ancak ondan kaçar ve uzak durursa kendini koruyacağına inanır. Ve bu bağlamda hareket eder. Oysa ki bilinmeze adım atmak aynı zamanda büyüme ve gelişmenin de temelini oluşturur. Bizler ancak yeni şeyler deneyimledikçe kendimizi, ihtiyaçlarımızı, neyin bize uygun olup olmadığını ve çevreyi tanıma imkanı buluruz. Aksi halde yapacağımız genellemeler bizi yanıltmaktan öteye götürmez. Çünkü yukarıdaki örneklerden gidecek olursak ne her restoran, ne her yemek, ne her insan ne her köpek, ne de bu denli dinamik bir düzen içerisinde her zaman biz aynı değilizdir. Gelecek de bakıldığı zaman bilinmezliklerle doludur. Ve bir köpekten, bir insandan, bir durumdan kaçıp saklanabildiğimiz gibi kaçıp saklanamayız gelecekten. Çünkü,“Hayat bizi bulunduğumuz yerden alıp başka bir yere koyar ve der ki burdan devam edin.” . Yani geleceği zaman göreceğimiz var demek çok da yanlış bir tanım olmayacaktır. Çoğu insanın, söz konusu gelecek olduğunda ciddi bir kaygı yaşadığını görürüz. Bu kaygı ile her türlü olasılığı görüp anlayıp kontrol etmeye çalışır insanoğlu. Oysa ki insan zihni birebir herhangi bir duruma maruz kalmadıkça, çözüm üretebilme kapasitesinin altında çalışır. Yani geleceğe temas etmeden, o koşulları, o an nasıl hissedeceğimizi bilmeden çözüm üretmeye çalışmak bir ütopyadan öte değildir. Bu noktada kendimize şunu hatırlatmamız gerekir. Hedefi ya da olup bitecekleri önceden görüp bilmemize gerek yoktur. Çünkü birebir bir durumu deneyimlemedikçe çözüm üretebilme şansımız da yoktur. Siz yaklaştıkça her şey netleşecek, ve daha net bir görüşle siz de daha gerçekçi, daha uygun ve daha sağlıklı çözümler üretebileceksinizdir ancak. İnsan çevresi ile uyum içerisinde hareket ettiği sürece sağlıklıdır. Bir yolculuğa çıktığınızı düşünün, uzun bir yolculuk… Yolculuk boyunca ne serüvenler yaşarsınız, yorulunca durursunuz, hava koşulları kötü ise durursunuz, acıkırsanız belki yiyecek bulabileceğiniz bir yola girersiniz, yolda kaybolunca korkar sevdiğinizi arar veya yardım çağırırsınız. Ama çözüm üretme kısmını hep bir şeyle birebir temas edince yaparsınız. O olayla temas etmeden evvel o olayın sizde yaratacağı hisleri ve nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini bilemezsiniz. Diyeceğim o ki gelecekte yaşamıyorsunuz. Gelecek kendi bildiğince gelecek. Etki edebileceğimiz tek an içinde bulunduğumuz andır. O nedenle anda kalın ve hayatın tadını çıkarın…Olduğu kadar…Sevgiyle…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar