İtalya’da timsaha benzeyen tarihöncesi bir sürüngene ait olduğu düşünülen ayak izleri keşfedildi. Bilim insanları, söz konusu keşfin 252 milyon yıl önceki “tüm kitlesel yok oluşların anası” diye adlandırılan Permiyen-Triyas Yok Oluşu’ndan sonra bölgede bazı canlıların hayatta kalıp yaşamaya devam ettiğinin kanıtı olduğunu düşünüyor.
Batı Alpler’de bulunan Cuneo bölgesindeki 10 ayak izi, iki bin 200 metre yükseklikte korunmalarını sağlayan çok nemli tortunun içinde tespit edildi. Yaklaşık 30 santimetre uzunluğundaki ön ve arka pençe izleri, Permiyen döneminin sonunda meydana gelen yok oluşla bölgenin yaşanamaz hale gelmesinin sonrasına dayanıyor.
The Guardian’ın haberine göre, bölgedeki ilk ayak izleri 2008’de kayaların üstünde bulunmuş, bilim insanları yaratığı tanımlayabilmek için aramalarına devam etmişti.
İzlerin boyutunu ve her biri arasındaki mesafeyi analiz eden bilim insanları, delta yakınındaki eski sahil şeridi boyunca yürüyen en az 4 metre uzunluğunda muhtemelen timsah benzeri bir sürüngene ait olduğu sonucuna vardı.
Trento Bilim Müzesi’nden paleontolog Massimo Bernardi, yaşam tarihinde bir iz bulunduğunda çok eski de olsa aslında şaşırılmaması gerektiğini söylerken bahsi geçen keşfin farkına dair şöyle konuştu:
Burada istisna timsahın bölgede dolaştığı dönem. Çünkü bu, bütün kitlesel yok oluşların anasından hemen sonra.
252 milyon yıl önceki yok oluş, sıcaklığın aniden artmasıyla tetiklenmişti. O zamanlar ekvator kuşağında bulunan bölgenin yaşanamaz hale geldiği ve hayatta kalan hayvanların diğer enlemlere göç etmesi gerektiği düşünülüyordu.
“4 metrelik büyük sürüngen, bütün ekosistemin şu veya bu şekilde hayatta kaldığını gösteriyor” diyen Bernardi, bunun sebebinin sürüngenin tek başına hayatta kalamayacağı olduğunu söyledi. Bernardi’ye göre, sürüngenin ava ve avın bitkilere ihtiyacı vardı.
Yok oluşu tetikleyen sıcaklıktaki artış, bugün yaşanana benziyor. Bernardi de “Hızlı iklim değişikliği çağındayız. Küresel ısınma, ekvator kuşağının kuraklaşması vb…” dedi. Yok oluştan sonra hayatta kalan bir canlının keşfinin çok şaşırtıcı olmasının, iklim değişikliğinin etkisinin ne kadar çarpıcı olduğunu gösterdiğinin altını çizdi.
