“BESLEME DEĞİLİZ” DİYORSANIZ... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

“BESLEME DEĞİLİZ” DİYORSANIZ…

Turizm Bakanı Sucuoğlu, önceki gün Meclis’te, otellerin yerli ürün kullanımının sadece yüzde 13 olduğunu söyledi. Korkunç bir rakam…
Sebep, kalitesiz üretim. Onun sebebi ise, bence tarımın devlet eliyle besleniyor olması.
Tarıma, sanki tek sorun çiftçinin eline geçen paraymış gibi bakılıyor. Rekabet yok. Rekabet olmayıca da kaliteli üretim için çaba gösteren yok. Teşvik, destek, sübvansiyonla dostlar alış verişte görsün misali, Allah ne verdiyse bir üretim dönüyor. Eğer üretilenin satılması, piyasanın ihtiyacını karşılaması isteniyorsa, rekabete dayalı tarımın yaratılması, standardın yükseltilmesi şart.
Ağızlarında bir ambargo lafı. İhraç edemezlermiş. Yok kardeşim yalan. Sen kamu kaynaklarından bir hortum bağlamışsın, ama kendi piyasanın bile yüzde 13’ünü karşılıyorsun. Bana ambargodan bahsetme…
Devlet, elinde biberonla beslemeye ve de ayrıcalıklı sektörler yaratmaya devam ettiği sürece, kimse daha iyisini, daha ucuzunu üretme çabasına girmeyecek. Kıbrıs’ın Kuzey’inde kırk yıldan beridir ekonominin kendi şartlarında gelişememesinin nedeni de bu korumacılık, ayrıcalık değil mi zaten.
Ekonomide ve özellikle de tarımda üretim, arz, talep çarkları çalışmıyor.
Turizm ne kadar gelişirse gelişsin, ithalata dayalı bir turizmin ekonomiye katkısı ne olabilir ki? Ya da bu ülke insanına. Olsa olsa birilerinin cebine girer destekler, teşvikler, o kadar. 
Teşvik verecekse, kaliteli ürüne teşvik verir,  ürün çeşitlendirmesine teşvik verir, kooperatifleşmeye destek verir…
Sosyalist bir hükümet ortağından beklenen de bu olmalı aslında. Dün bir radyo kanalında Mehmet Ali Talat’ı dinledim. Tarımda ciddi bir revizyona gideceklerini, bunun da bazılarının canını acıtabileceğini söylüyordu. Programcı, bunun sosyalizmle, emeğe verilen değerle falan nasıl bağdaşacağını sorduğunda da, esas o zaman emeğin gerçek değerini bulacağını ifade etti. Doğrusu da bu zaten.
Şimdi hele su da geldikten sonra, sektörün süratle kendi kendini idame ettirecek duruma getirilmesinden başka şansımız yok…
Diğer taraftan, önceki gün Meclis’te dinlediğim konuşmalarda yine alışıldık popülist söylemlerle “teşviklerin, desteklerin gecikmemesinden, hatta arttırılmasından” söz edilmesi umut verici değil.
Hala bu kafada gideceksek, “besleme” lafından da rahatsız olmayacağız…

                                                   *****


ZARAR EDİYORLARSA, BURADA İŞLERİ NE..?
Havadis Gazetesi bu yıl da en çok zarar eden şirketlerin listelerini yayınladı.
Vergi rekortmenleri hemen hemen değişmedi. Ancak baktım, çoğunluğu Türkiye bazlı kurumsal işletmeler. Kişilerde en yüksek vergiyi ödeyenler ise, küçük çaplı işletme sahipleri. 
Ya diğerleri? Bu ülkede en büyük paraların döndüğü, en büyük ciroların yapıldığı işletmeler bir başka listede, “zarar edenler” listesinde…
İsimleri açık değil, şirket isimleri, kim bunlar diye düşünürken, yanıt sosyal medyadan geldi.
Mesela, Eksen Proje İnşaat Turizm A.Ş… Nuh’un Gemisi Otelinin şirketi. Casinosu da var ve 214 milyon TL zarar etmiş…Bumerang Travel Club, Cratos Otel ve Casino’nun şirketi. Zararı, 132 milyon TL. Kaya Turistik Tesis dediği, Artemis Otel. Zararı, 120 milyon TL. Paramaribo Turizm Limited, Golden Tulip Otel ve Casino’nun şirketi. O da 32 milyon TL zarar göstermiş. Böyle devam edip gidiyor.
Bu şirketler akıl almaz teşviklerle yaptılar bu yatırımları. Düşük faizli kredi, vergi muafiyeti aldılar. Tuttukları araziler Rum malı, tahsis…
Üstelik arkadaşlar geçmiş yıllardaki vergi durumlarını da karşılaştırmışlar, değişen bir şey yok.
Soru şu; madem bu kadar zarar ediyorlar, neden bu şirketler kapanmıyor, işletmeler satılmıyor? Eski Maliye Bakanı Ersin Tatar bizzat açıklamıştı verginin sadece yüzde 40’ını toplayabildiklerini. Kendisi de zaten mali murakıptı. Yani konuyu iyi bilenlerden…
Demek ki ortada üzerine gidilmesi gereken bir durum var. Yazıyı aynen yukarıdaki cümleyle bitirmek isterim; hala bu kafada gideceksek, “besleme” lafından da rahatsız olmayacağız.

YERİN KULAĞI VAR
YAPISAL REFORM: Maliye Bakanı Birikim Özgür diyor ki; “Kıbrıs Türk halkı olarak farklı ideolojik bakış açılarıyla ve demokratik olgunlukla toplumsal yapımızın her yönden sürdürülebilirliğini öngörerek tüm sorunlarımıza çözümler üretebilecek kapasiteye sahibiz” dedi. Yapı değişmeli. Kendisi de belirtiyor zaten, “Yapısal reform” diyor. Bu kadar geniş tabanlı bir hükümetin yapamayacağı şey yok. Yeter ki kolayına kaçıp, ya da oy kaygısına düşüp treni içten sallamaya devam etmesinler.

İŞTE FIRSAT:
Cumhurbaşkanı Akıncı seçim sürecinde iki konuyu öne çıkarmış ve vatandaştan da destek görmüştü. Birisi, hane halkı yardım kalemi, diğeri ise örtülü ödeneğin örtüsünün kalkması…Yani açıklık ve şeffaflık sözü vermişti Sayın Akıncı. Bütçe görüşmeleri başladı ve ilk görüşme de cumhurbaşkanlığı bütçesi için olacak. İşte fırsat Sayın Akıncı, seçim dönemi halka verdiğiniz açıklık ve şeffaflık konularında gereğini yapınız…

ÖNCE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK:
Başbakan Ömer Kalyoncu, 15 Kasım mesajında, “Kendi kendini yöneten bir idare” için çalıştıklarını söylüyor. Bunun tek şartı, kendi kendine yeten ekonomi. O halde öncelik, vergi kaçaklarının, ayrıcalıkların, ekonomik akla uymayan korumacılıkların önünün alınması, kaynakların akılcı bir şekilde kullanılması ve artı değer yaratılması. Kurulu düzene dokunmadıkça yüz sene daha  “Bizimdir, biz yöneteceğiz” diye tepinir dururuz… 

BİLEREK VE İSTEYEREK BATIRILDILAR:
Kolay unutuyoruz. Ya da çok şeyden haberimiz olmuyor. Yine Mehmet Ali Talat’dan dinledim. 2007 ya da 2008’de, Ferdi Sabit Soyer’in Başbakanlığı döneminde, belediyelerin istihdam yapmasını kısıtlayan bir yasa çıkarılmış. Sonra, tahmin edebileceğiniz gibi, UBP kurultay çılgınlığı sırasında, yani İrsen Küçük’ün Başbakanlığı döneminde yasa değişmiş, sınırlamalar kalkmış. İşte belediyelerin durumu ortada. Şimdi kimden soralım bunun hesabını? Ya da hesap sorma niyeti olan var mı..?

ÜLKE SAHİPSİZ:
Kimse kızmasın ama gerçek bu… Bu ülke sahipsiz… İsteyen istediğini yapmakta özgür. Geçtiğimiz gün birileri duvarlara “flört haramdır” yazmıştı, dün de “PKK,KCK” gibi sloganlar yazıldı duvarlara… her nedense kimse görmüyor, gören de umursamıyor, vatandaş rastgele yaşıyor ülkede. Sonra “güvenlik zaafiyeti var” dediğimizde kızıyorlar…

SENDİKALAR MASADA:
Her yıl sonu olduğu gibi bu yıl da sendikalar ve hükümet, çalışanların haklarıyla ilgili masaya oturdular. Sendikaların talepleri arasında, doğum izinlerinin uzatılması, tatil ikramiyesi, euro’ya geçiş ve fazla mesailerle ilgili öneriler dikkat çekiyor. Hani bir laf var, “ayranımız yok içmeye, atla gideriz……..”diye. Bizim işimiz de aynen öyle…

 

ZİRVEDEKİLER
Mehmet Ali Talat: “Bu ülkedeki en önemli sorunlardan biri marazi bir toplum olmamızdır…Hep şikayet ediyoruz, ‘hiç bir şeyimiz tam değil,yönetemiyoruz’ diyoruz. Türkiye'den biri çıkıp ‘yapamazsınız’ deyince de kızıyoruz. Bu da ilginç…”. Tam da benim dediğim gibi…

DİPTEKİLER
13 Milyar Borç: Bütçe görüşmeleri Komite’de başladı. Bütçe 4,5 milyar, borç 13 milyar lira… Neredeyse bütçenin üç katı… Sen, verginin yüzde 60’ını toplayamayacaksın, sonra da doğan her çocuk hayata 27 bin lira borçla başlayacak. Devletin zaten devede kulak geliri de, verimsiz, plansız bir şekilde dağıtılacak. Ferdi Sabit Soyer durumu “felaket” olarak nitelemiş. İyi de, şimdi olmadı ki bu durum…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar