Bazen Bir Ayna Hem Üzer Hem Şaşırtır İnsanı... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Bazen Bir Ayna Hem Üzer Hem Şaşırtır İnsanı…

Ece UsluDr. Ece Uslu

Çoğu zaman başka hiç kimseye davranmayacağımız kadar acımasız olabiliyoruz kendimize karşı. Kırılıp döküleceğimizi umursamadan eleştirip, aşağılayabiliyor, utandırıp, cesaretimizi kırabiliyoruz kendimizin. Hatta çoğu zaman en çok kendimize yapıyoruz bunu. Ve kendimizi sevmedikçe, kendimize güvenmedikçe önümüze döşediğimiz ‘Sen yapamazsınlar’ iyice silip süpürüyor özgüvenimizi. Başarabileceklerimiz ulaşılmaz engellere dönüşüveriyor. Umudun yerini karamsarlık alıyor, gelecek siyaha bürünüyor. Böyle anlardan birinde Siyah, aynaya baktı. Ne çok yaş almıştı. Öyle hissetmemesine rağmen kırklı yaşlara merdiven dayamıştı. Ne ektim ne biçtim diye düşündü. Toplumun ondan beklediklerinin hemen hiçbirine kavuşamamıştı. Ne bir evi vardı, ne arabası, ne kocası, ne çocuğu… Sırf hayatını idame ettirebilmek için gittiği kendince sıradan işi hariç hiçbir şeyi yokmuş gibi hissetti o anda . O da olmasa da olurdu zaten. Ailesini, sevdiklerini, kendini hayal kırıklığına uğratmıştı. Kim bilir ‘elalem’ arkasından neler diyordu. Peki gerçekten öyle miydi? Sadece işten, eşten, evden, arabadan, çocuktan mı ibaretti Siyah! Ya başardıkları! Onları neden göremiyordu? Bunlar zaten olması gerekenler diye öğretilmişti ona çünkü. Takdir edilmeden, sadece hataları görülerek ve gösterilerek büyütülmüştü. Başardıkları görülmezken, en ufak hatası hemen gözüne çarpıyordu ailesinin. Ve şimdi canını acıtan bu davranışları kendi kendine yapıyordur. Hüzünlendiği, kızdığı, kaygılandığı zamanlarda üzerine yapışan bu değersizlik hissinden, başarısız olduğu düşüncesinden nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Tüm bu bilinmezliğin içinde birden hıçkırıklara boğuldu Siyah…

 


Gri… Bambaşka bir evde bambaşka bir ailede doğup büyümüştü. Yaptıkları takdir edilmiş, hatalarına dikkat çekilmiş ama doğrusu da gösterilmişti. Yani suçlanıp o suçlulukla bir başına bırakılmamış, her hatanın bir telafisi, her yanlışın bir çözümü olduğu bilinci ile yetiştirilmişti. Hayatı siyah ve beyazdan ibaret değildi. Görülmüş, duyulmuş, fikirleri sorulmuş, ihtiyaçları önemsenmiş, hayatın getirdiklerinin ona uymadığı noktada alternatif yollar çizebileceği öğretilmiş ve desteklenmişti. Gri de aynı anda bir başka evde izledi kendini aynada. Acısı ile tatlısı ile, yalanı ile gerçeği ile, kırgınlığı ile sevinci ile geçmiş yıllarını, nasıl da yaş aldığını seyretti. Huzurla baktı; onun doğruları, ihtiyaçları ve tercihleri ile şekillenmiş geçmişine. Doğruları, hedefleri, hayattaki gerçeklikleri değişiyordu yıllar içinde. Bir yandan büyümenin hazzı, diğer yandan hayatın ona öğrettikleri ile masumiyetini yitirmenin hüznü arasında gidip geliyordu elbet. Korkmuyor muydu? Bir yanı ile evet! Ancak diğer yanı biliyordu bazı zamanlar savrulmak gerektiğini yeniden dengeyi bulabilmek için. Hatta bazen dibi görmek gerektiğini yeniden yükseğe sıçrayabilmek için… Bu bilinçle kalktı aynanın önünden Gri, ‘iyi ki varsın’ dedi kendine ‘iyi ki’…

 

Siyahsa o denli hıçkırarak ağlıyordu ki dile geldi Ayna; ‘Hiçbirimiz diğerimizden daha değerli/değersiz olamayız.’ dedi. Ve devam etti: ‘Zaten bu değer denilen şeyi kim ne zaman, nerde, nasıl ölçüyor anlayabilmiş de değilim. Kurduğu hayalleri yıkılmayan tek bir kişi var mı ki bu dünyada? Sırf hayal ettiklerin olmadı diye cezalandırılıyor olduğun, şanssız olduğun, artık yüzünün gülmeyeceği kanısına nerden varıyorsun? Nefes aldığın sürece umut hep vardır. Hepimiz üzülüyoruz, hepimiz kaygılanıyor, hepimiz korkuyoruz. Bazen bunlar biraz uzun sürüyor hepsi bu! Sakin ol geçecek. Hiçbir acı sonsuza dek sürmüyor. Tencerenin en dip kuytu kara köşesini görmeyen var mı ki dünya üzerinde? Peki hangi insan yeri geldi yeri yarıp içine saklanmadı? O yer var ya o yer aynı yer, utanç aynı utanç, acı aynı yerdeki acı! Bu kadar aynıyken nasıl birimiz diğerinden daha değerli/değersiz olabiliriz ki? Biliyor musun; kendinle barışmadan, canım kendim deyip yaralarını öpüp sarmadan, kendine şefkat göstermeyi, sarıp sarmalamayı, kendine destek olmayı öğrenmeden, kendini eleştirdiğin kadar takdir etmeyi, yorulduğunda dinlenmeyi bilmeden asla tam anlamı ile mutlu olamayacaksın! Sence de artık kendinle barışma zamanın gelmedi mi?’ Siyah neye uğradığını şaşırmıştı yüzüne tokat gibi çarpan bu sözlerden sonra. Şimdi durup düşünme ve kendini sorgulama zamanı idi. Doğru öğrendiği yanlışları değiştirme, kendini dövmek yerine sevmeyi öğrenme zamanı. Önce kendine bu denli acımasızca davrandığı için özür dilemeli idi kendinden. Ancak kendi ile barıştıktan sonra kendini sevip iyi davranmayı öğrenebilirdi çünkü…

Peki ya siz? Sizce de artık kendinizle barışma zamanınız gelmedi mi?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar