BAYAN LUTE GELİRKEN: (İKİ DEVLETLİLİK GÜNDEME ALINMALI)   - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

BAYAN LUTE GELİRKEN: (İKİ DEVLETLİLİK GÜNDEME ALINMALI)  

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Eğer yaşamakta olduğumuz sorunların büyük nedeni siyasi çözümsüzlük dolayısıyla siyasi tanınmamışlıksa elbette BM’ler Genel Sekreteri Guterres’in  özel atanmış Kıbrıs’tan sorumlu temsilcisi olan bayan Lute’nin bugün Sn. Cumhurbaşkanı Tatar ile yapacağı  görüşmeyi çok önemserim..

Nitekim bu önemseme nedeniyledir, Lute’un beşli müzakereleri başlatmak  için adaya geleceği haberlerini daha geçen haftadan  “Köşemdeki” yorumlarımda ayazlatmaya  başladımdı.


Hemen hatırlatayım ama: Her halde bayan Lute’un adaya gelmeden önce dikkatini çekmek ve buradaki temaslarını Türk tarafının görüşleri olarak  dikkate almasını sağlamak için hem TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu hem Sn. Cumhurbaşkanı Tatar yaptıkları uyarıcı açıklamalarında “artık federasyonu görüşmenin  zaman kaybından başka bir işe yaramadığını” beyan ettilerdi..

Tutun ki bu beyanlar BM’ler temsilcisi Lute’e  yönelik muhtıra niteliğindeydiler..

(BURADA bir hatırlatma yapayım: Sn. Tatar’ın seçimlerden açık ara Cumhurbaşkanı olarak çıkmasının bir nedeni de kampanya sırasında “kıyasıya” iki ayrı devlete dayalı çözüm için ısrarlı olacağını vaat etmesiydi. Üstelik bu konuda Ankara ile  de mutabakata varmıştı. Nitekim Maraş’ın da açılmasından sonra Ankara ile Lefkoşa payitahtlarının siyasi sorunla ilgili demeçleri hep birbirlerinin  örtüşüğü   oldular.)

BU NEDENLE YAZDIMDI: Geçen hafta,  Türk tarafının ilk defa yıllardır federasyon arayışına bağlı olan müzakereleri; bundan sonrası  olası müzakerelerde “iki devletli çözüme evirmenin” de  artık yetmeyeceğini  yazmak gereğini duydumdu.                           Çünkü “federasyondan” azade olan bu tezin altını doldurmadan, “hadi gelin Kuzey’deki Türk Devletini tanıyın bu iş olsun bitsin” demekle hiçbir şey olmaz!                           Yani öylesi bir öneri kabul edilmez ama kabul edilsin diye ısrar edilirse bu kez de yıllardır süren federasyon tartışmalarının yerini “iki devletli çözüm tartışmaları alır!” Bu da yeni bir zaman kaybının sürüp gitmesi olur.. Peki?

PEKİ NEDİR İKİ DEVLETLİLİK? Aslında “federasyon” tartışmalarında da vardı: Öncelikle siyasi eşitliğe dayanan egemen iki devletin bir federasyon şemsiyesi altında birleşmesi!”                                                    Fakat bu öneri kabul görmeden sürdürülen müzakerelerde, Annan planında ve Crans Montana’da da görüldüğü gibi bir yandan adanın yeniden iki taraf arasında paylaşımı, öte yandan da federal sistemin siyasi oluşumu tartışıldı!

YANİ NE? Biri dünyada tanınmış Rum devleti.. Diğeri sadece TC’nin tanıdığı illegal devlet KKTC, “birbirlerinin siyasi tanınmışlıklarıyla egemenliklerini bile tanımadan   1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ahkâmlarından kalma “federasyonu” ve sistemini tartıştılar! Yani abese iştigal ettiler!

Eğer 46 yıl sonra bile Kuzey vatanında hâlâ “devlet” olarak tanınmamışsak bu bir kader değil, “federasyonun esiri olmamızdan kaynaklı teslimiyetçiliktir!”

HER halde Sn. Tatar elindeki hukuki ve siyasi verileri  kullanarak bayan Lute’ye  bunları anlatacaktır. Federasyon ancak iki devlet arasında oluşacaksa önce “devlet olarak tanınmalıyız” diyecektir..                                                         ***

KISACA TAKILDIĞIM: (YARATTIĞINIZ PARTİZANLIKLARIN ALTINDA KALDINIZ)          Ve tabi milleti de yaktınız! Ki ne derler? “El gözündeki merteği görmez başkalarının gözündeki çöplerle uğraşır!” Şöyle ki:

ARTIK iki yıl bile yönetim erkini elinde tutamadan gelip giden yamalama  hükümetlerle, siyasi partiler olarak kendilerinin gösterdiği adaylarını bile meclis başkanı seçemeyecek kadar dağılıp gitmiş milletvekili  etiketli politikacıların  kendilerince “büyük” sandıkları laflar sarf ederek halkın aklını test etmelerinden  bıktık usandık!

ARTIK hükümete gelmeden, yetkili fakat sorumsuz olan devlet erkânı, vakta ki daha dün bir bugün iki Bakanlık  makamlarına kuruluverirler.. Halka dönüp inciler döktürmelerinden, peygamber ayetleriymiş gibi alacakları tedbirlerden, yapacakları işlerden  söz ederlerken mangalda kül bırakmamalarından da bıktık usandık!

ARTIK iki yılı bile doldurmayan görevleri süresince.. Yedi sülaleleriyle kendilerine seçimlerde oy derleyecek partililerini…  Bircik bircik seçerek., giden “eski Bakanlık görevlilerinin” yerine… Fiskelik  liyakat bile aramadan yenilerini atamalarını… Niçin ve neye dayanarak  atadıklarını bile anlatmak gereğini duymadan yeni istihdamlar yaratmalarından da  “geçici hükümetlerden” de bıktık usandık!

OYSA siz hiç usanmadınız!  Hatta bugün bile on aylık bir “hükümet” oluşumunu  bile  fırsat bu fırsattır diyerek kullanmaya başladınız. Devraldığınız Bakanlık kademelerini kendi partililerinizle yeniden doldurdunuz..

SONRA da çıkıp memleketin maliyesinin nasıl açmazlarda olduğunun anlatımını yapıp alınacak tedbirlerden asla taviz verilmeyeceğini açıkladınız!

VAH vah! Ne diyordu şair Ziya Paşa: “En ummadığın keşf eder esrarı derunu/ Sen herkesi kör alemi sersem mi sanırsın!”

Yaaa Sn. Maliye bakanı Dursun Oğuz! Kamburuna öyle bir bakanlık yüklediler ki yardımcın aleyhisselam  efendimiz olsa siz yine sıfır yazarsınız!

ÇÜNKÜ Olay şudur: Geçtiğimiz hafta Meclis’te hiç bir zaman “bizim olmayan” bütçemiz görüşülürken, yeni Maliye bakanı Dursun Oğuz göreve yeni başlayan gelip giden hükümetlerdeki Maliye bakanları gibi konuşurken, bilinmedik sır gibi “Devletin borç yükü altında olduğunu” söyledi.       Özellikle “Personel cari giderlerin fazlalığından yakındı..” Ve “Bütçe açıkları nedeniyle atılacak adımlardan taviz verilmeyeceğini” özellikle belirtti ki anlasınlar: “Bu bakan öteki bakanlara benzemez!”

OYSA Sn. Bakan siz bunları söylerken bir yandan da mensubu olduğunuz Koalisyon hükümetinde (Yukarıda da yazdığım gibi) eski hükümetin bütün görevlileri giderken, yerlerine Saner Hükümetinin “adamları” geliyordu!

Eee! “Ne var bunda” mı diyeceksiniz.. Söyleyeyim: “Her hükümet elbet kendi kadrosu ile gelir” de bizde  “kadrolar” yoktur “adamlar ve adamları” vardır  dolayısıyla yeni gelenler partilileriyle, eş dost akrabalarıyla falan gelirler!

BU cümleden olmak üzere Ersan Saner hükümeti de göreve gelirken “adamlarıyla” geldi. Gideni de adamlarıyla gitti!

Her bir buçuk yada iki yılda tekrarlanan bu “gel-gitler” sadece istihdamı değil, devlet kedemelerinde bir süre çalıştıktan sonra emeklilik hakkı kazananların da ömür boyu emeklilik maşlarına bağlanması gibi bal kaymak bir süreç oluşturmaktadır.          Erken emekliye ayrıldıktan sonra çoğu zaman dışarıda başka işlerde çalışsalar da devletten emekliye ayrılan bu kaymak tabaka Maliye Bakanı Oğuz’un da açıkladığınca yıllardır  devletten emekliliklerini almaya devam etmektedirler.

Dolayısıyla geçen yıllar itibarıyla öyle bir süreç oluşturuldu ki  devlet hem yeni istihdam edilenlerin hem de emekliye ayrılanların  maaşlarını ödemek külfetinde cari açıklarına katmer katmer yenilerini ekleyen bir mekanik düzen yarattı! Bak: Müşavirler olayı!

OYSA vakti zamanında UBP’i kuranlar “çare üretirlerdi.” Kaç zamandır artık 0 kadrolar yoktur.. Milliyetçiliğe  sığınarak tepelenen memleketin maliyesi oluyor!

Buna karşın çok  da kuşkulu değiliz! Biliyoruz ki Ankara bizi ne aç ne açıkta bırakacak. Allah razı olsun..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar