Başman: Hesap verebilir olmalıyız - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
EkonomiKıbrısRöportaj

Başman: Hesap verebilir olmalıyız

HK Ajans

[dropcap style=”circle” bgcolor=”#0065ad”]Ü[/dropcap]lkemizin köklü şirketlerinden Başman Grup, Tekstil, Muhasebe ve Finans Direktörü Ali Başman ile konuştuk. Lefkoşa’da Nike Mağazası’nın en üst katında Lefkoşa manzaralı ofisinde çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik. İş hayatı, siyaset, hesap verebilirlik, denetim, özelleştirme gibi birçok konuyu konuştuk. Toplumda sosyal yaşamı ve spor camiasına olan katkılarıyla da tanınan Ali Başman, ülkenin ilerlemesi adına her kim olursa olsun hesap verebilir olmak ve yapanın yanına kalmayan bir yapı kurulmasının şart olduğunu söyledi. Adada bir barış sağlanmasının Rumların tutumundan dolayı zor görüldüğünü anlatan Ali Başman, ambargoların kalkmasının ülkeyi kalkındıracağına inanç belirtti. Aile şirketlerinde uzun ömürlü olmanın kurumsallaşma ile geleceğini de ifade eden Ali Başman,  Başman Şirketleri’nin uzun ömürlü olması adına kendilerinin profesyonel destek aldığını açıkladı. İşte detaylar:


Soru: Genç yaşınızda iş hayatına atıldınız. Köklü bir aile şirketiniz var. Bu sizi nasıl etkiledi?

BAŞMAN: Bizim işin içine girmemiz ortaokuldan başlar.  Bu çok aktif bir katılım değildi. Babamızla birlikte yaz tatillerinde şirkete gidip, depolama işinden, sipariş almaya kadar tüm işleri yaptık. Dolayısıyla,  işe merak o zamandan gelir. Şimdiye bakıyorum da, neler yaptık diye. Biz, ikinci jenerasyonuz ve bizden sonra üçüncü jenerasyon geliyor. Üçüncü jenerasyonda ailede en büyük çocuklar bende. Büyük kızım 17 yaşında. Önümüzdeki yıl üniversiteye gidecek. Bu da, 4-5 yıl sonra iş hayatına katılacak demektir. Genelde görülen aile şirketlerinin ömrünün üçüncü jenerasyonu zor bulduğudur. Eğer kurumsallaşıp, aile yapısı içerisinden çıkamazsanız muhakkak anlaşmazlıklar başlar. Çünkü, çocuklar gelir, çocukların eşleri gelir ve  dolayısıyla muhakkak bir taraftan çıtırtılı sesler gelir.

Soru: Siz bunu önlemek için ne yaptınız?

BAŞMAN: Kurumsal eğitim, danışmanlık aldık iki yıl boyunca. Bu noktada da şirketimizi nasıl bir profesyonel yapıya sokar ve aile yapısından, amatör ruhtan çıkıp, her şeye profesyonelce nasıl bakarız ona baktık. 2013’de bu desteği almaya başladık ve 2015’in başına kadar devam etti. Bunun faydalarını da görüyoruz. Kurumsallaşma da sonuçta bir nevi disiplindir. Kendinizi disipline ediyorsunuz. Biz bunun faydalarını görmeye başladık ancak, esas faydayı üçüncü jenerasyonun gelmesi ile göreceğiz.

Soru: Çocuklarınız iş hayatına nasıl bakıyor?

BAŞMAN: Kurumsallaşma kitabımızın içerisinde 14 yaşını bitirmiş çocuklarımızın, yazları en az 2 ay şirkette çalışma zorunluluğu vardır. Bu, 8 saat mesai anlamında değil tabii ama, şirkete gelip bazı işleri yapmaları gerekiyor. Örneğin ben, kızlarımın ikisini de yazda sabahları şirkete getiririm. Dosyalama yapıp, muhasebeye bakarlar. Mağazada müşteri kasası alırlar. Kısacası işe yatkınlık kazanmaları açısından günde birkaç saat şirkette çalışırlar. Bu zaten şirketimizin kurumsal anayasasında var zaten.

ali başman (4)

Soru: Kurumsal yapınızda kaç kişisiniz?

BAŞMAN: Başman Kardeşler Şirketi, babam ve amcam ile başladı. Amca çocukları ile biz, ikinci jenerasyonda 2001’de ayrıldık ve Başman Kardeşler tamamen bize geçti. Babam ve Salih amcanın iki şirketi vardı. Başman Kardeşler ve Başman Endüstri diye. 2001’de ayrılma kararı alındığında babam Başman Kardeşler’i aldı. Biz de Başman Kadreşler yapısı altında ikinci jenerasyon gibi olduk. Biz üç kardeşiz. Osman ve Pınar diye iki kardeşim var. Osman’ın iki kızı var, Pınar’ın da iki oğlu bir kızı var. Bende de iki kız bir oğlan var. Dolayısıyla üçüncü jenerasyon olarak 8 çocuğumuz geliyor.

Soru: Şirketleriniz nelerdir?

BAŞMAN: 4 tane şirketimiz var. Başman Tekstil var. Onun çatısı altında Nike, Sarar, Tommy Hilfiger, New Balance ve Vans var. Başman Kardeşler Şirketi adı altında ise, birçok temizlik ve gıda ürünleri vardır ithal ettiğimiz. Colgate Grubu, Hacışakir, Grubu, Can Bebe, gibi 20-22 çeşit temsil ettiğimiz ürün vardır. Kozmetik’te Avon var. Catering’de Tango de Buddha restorantımız var. Başman Enterprises Ltd’de de beyaz eşya satışımız var. Girne’de de  Grand Pasha Otel&Casino&Spa’da ortaklığımız var.

Soru: Bu yatırımlarınızı neye göre yapıyorsunuz. Çünkü çok farklı alanlarda işletmeleriniz var?

BAŞMAN: Başman Kardeşler Ltd şirketi zaten hazırdı. İthalat ve Toptan dağıtım diye. Bunun için bir karar vermenize gerek yok. Burada karar verilen olay şudur. Biz şirket olarak A ve B kalite ürün ithal ederiz sadece. C kalite ürünü almayız. Ama kendini kanıtlamış, dünya markası olmuş, en önemlisi, kendimizin kullanacağı ürünü ithal ederiz. Benim evimde kullanmayacağım bir ürünü müşteriye satmam. Bu şirketteki prensibimiz budur ve şu anda da dünya markaları ile sürekli temaslarımız vardır. Bu doğrultuda da karlılığı olan şirketlerle iş yapıyoruz. Çünkü bazen çok ünlü markalardan da teklif alıyoruz ama kar marjı düşük teklifler geldiği zaman kabul etmek söz konusu olamıyor.

Tekstil bölümündeki ilk işimiz ise SARAR markası idi. Kişisel olarak giyinmeyi çok seviyorum. Bir iş için Eskişehir’e gittiğim zaman Sarar’a alış verişe gitmiştim. Oradaki insanlar o kadar sıcak davrandı ki, ‘hade Kıbrıs’a da açalım, ne dersiniz?’ dedikleri zaman ansızın beynimde ışık yandı. Yıl, 1996. O dönemde ülkemizde hiç marka yoktu. Bunu net hatırlıyorum. İlk biz açmıştık Sarar markasını. Çok ciddi tereddütlerle açmıştım, “acaba tutar mı” diye. Çünkü fiyatları bizim piyasamızın biraz üzerinde. Ancak sonuçlar güzel oldu. Arkasından, 2006 yılında da Nike’da çalışan arkadaşlarım beni aradı ve “ Biz Nike ile büyümek istiyoruz ilgilenir misin” dediler. Çıkıp gittim, konuştuk, her şey hesaplandı. Onlar geldiler, ve şu anda içinde olduğumuz binanın arazisinin yerini beğendiler. “Buraya bina inşa eder misiniz” dediler. Biz de kabul ettik. Hollanda’dan mimarlarını gönderdiler bunun için. Burası, Nike dünyasında araziden tasarlanmış ilk binadır. Nike’ın mimarları bu binayı tasarladı ve 2007’de müşterilerimizin hizmetine sunduk. Ondan sonra Nike ve Sarar’dan sonra çok teklifler geliyor. Ama biz inandığımız ve karlı olan markalara yönlenerek gidiyoruz. “Yanıldığımız da oluyor mu” elbette ki oluyor. Bakıldığında şöyle bir durum var. Bir, gıda-temizlik ürünleri toptan satış. İki, tekstil. Üç, kozmetik. Dört, eğlence sektörü, turizm.

ali başman (3)

Soru: Neden bu kadar çeşit?

BAŞMAN: Şunu anlatmak istiyorum. O kadar küçük bir ülkede yaşıyoruz ki riskleri bölmeniz gerekiyor. Riskleri bölmek ne demektir. Bir sektör zarar görürse, diğeri ile onu kapatmak lazım. Bu şekilde dengeleyerek yürüyoruz. Çok şükür ki sattığımız her şey marka olduğu için bu noktada krizlerden en az etkilenenler arasındayız. İstanbul’da en son bir Nike mağazasını hayata geçirdik 2013’ün Mayıs ayında.

Soru: Güney Kıbrıs ile iş ortaklığı yapmaya nasıl bakıyorsunuz?

BAŞMAN: Güney’de iş yapmak için barış sürecini beklemeye gerek yok açıkçası. Sonuçta vatandaşız ve orada şirket kurabiliriz. Bunun da araştırmasını yaptım açıkçası. Ancak tabii şöyle bir durum var. Oraya bir şey açacaksak biz, Avrupa’nın herhangi bir şirketi size orası için hak vermez. Zaten Avrupa’nın bütün şirketleri orada var. Türkiye markası olması lazım, kıyafet üzerine gideceksek. Ama ben biraz daha sanki bazı şeylerin hazmedilmesi gerektiğine inanıyorum.

Soru: Ne gibi mesela?

BAŞMAN: Türk markasının Güney’de çok iyi tepki alıp almayacağına hala emin değilim. Tutuculuk çok fazla var Güney’de diye düşünüyorum. Örneğin, bir SARAR markası açsanız Güney’e. Ne tepki alır sizce? Olumlu mu, olumsuz mu? Uğraşmaya değer mi, değmez mi emin değilim. Belki de bir büyük Pazar kaybediyoruz. Bilemem. Ancak şunu da söyleyeyim. Ben bugün Tommy Hilfiger markasını Yunanistan üzerinden getiriyorum. Çünkü Türkiye’ye gittiğimde bana dediler ki “Kıbrıs bizim bölgemiz içerisinde değil. Yunanistan tüm Kıbrıs için anlaşma imzaladı”. Ne yapacağız? diye sorduğumuz zaman ise, Yunanistan’daki ortağımız ile görüşün dediler ve gittik görüştük. İnsanlar bizi çok iyi karşıladı. Çok yardımcı oldular. Yunanistan’da insanlar inanılmaz derecede sıcaktır. Ancak Rum tarafında bazı noktalarda bazı şeyler hissederim. Şu anda Güney’e yatırım yapmayı gereksinim olarak görmüyorum. Ama şu var. O kadar çok turist geliyor ki Güney’e, ben Tommy’nin rakamların görüyorum, Baf ve Limasol’a gelen Rus turistlerden yazda cirolarının ne kadar yukarı fırladığını görüyoruz ancak biz onu alamıyoruz. Ümit ederim ki bir şekilde uluslararası uçuşlara açılır bizim havaalanımız da. Bizim derdimiz burada tanınmışlıktan öte limanlar açılıp direk turistler gelse buraya zaten burası uçar gider.

Soru: Ülke ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle hem bizim hem de TC’deki son zamanlardaki hükümet değişikliklerini…

BAŞMAN: Kıbrıs’ta zaten bir ekonomi yok. Tamamen Türkiye’deki hükümetlerin programlarına göre ve Türkiye’deki hükümetlerin artı ve eksilerine göre burada değişkenlikler var. Burada zaten devlet yapısına baktığınızda bağımsız bir devlet yapımız yok. Yani, TC hükümeti belli başlı şeylere müdahale etmezse burada bir şeyler olmuyor. En basiti, TC Hükümetinin, Cumhurbaşkanı ile bir sıkıntısı oldu,  döviz yüzde 7-8 fırladı bir anda. Yıllardır dikkat ederim sanki de Mayıs ayında bir şey var. 3 yıl önce Mayıs ayında Gezi olayları vardı. Geçen yıl Mayıs ayında seçimlerdi, koalisyon kurulacaktı, kurulmayacaktı atışmaları. Bu yıl da         Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakanın kavgası. Çok enteresan. Burada insanlar etkileniyor, hiç hoş değil. Ama Türkiye ekonomisi istikrarlıdır, şu anda istikrar var Türkiye ekonomisinde. Ama, çok da risk var. Çünkü, en ufak olaya tepki verebiliyor. Bizim ülkemize baktığımız zaman ne olduğunu biz de anlamadık. O kadar çok hükümet kurulup, bozuluyor ki. İnşallah, normal seçim sürecine kadar da bu kurulan hükümet devam eder. Ama tabii, sokağa da baktığınızda bu işlerden herkes sıkılmış durumdadır. Herkes istikrar istiyor. Ne yapılacaksa yapılsın. Bu memlekette 2010 yılına gidecek olursak, o dönem bir su anlaşması yapıldı. Benim bildiğim, eğer bir anlaşma yaparsanız, oturup tüm çerçevesini çizersiniz ve o su aktığı zaman da tüm alt yapısı hazır olur. Dağıtım şekli de hazır olur. Buraya su aktıktan sonra bunun kavgası verilmez. Verilen kavgaların doğru veya yanlışlığına girmiyorum ben. Aradan 5 yıl geçmiş ve hala alt yapı hazırlanmamış. Belediyelerin birçoğu bu suyu dağıtmak istiyor ama alt yapısı yok. Bu ülkede en büyük tehlike fazla kamu odaklı çalışmamızdır. Bu çok büyük tehlikedir. Zaten bundan dolayıdır ki özelleştirmeler konuşulmaya başlandı. Ama tabii özelleştirmelerde de sıkıntı şeffaf olması lazım.

ali başman (2)

Soru: Kurumların özelleştirilmesinden yana mısınız?

BAŞMAN: Şeffaf ise evet. Bir de kurum zarar ediyorsa tabii. Benim devletimin kurumu kardaysa ve devlet o kurumdan para kazanıyorsa neden özelleştirilsin. Ama devletin sırtında kambursa neden devam etsin. Biz bugün dünyanın en pahalı elektrik alan ülkelerinden biriyiz. Sürekli elektrik kesilir. Her evde, iş yerinde jeneratör var. Özelleşirken kurum, hem devlet sırtındaki kamburu atmalı, hem de insanlar daha ucuz elektrik alacak. Bunun sağlanması gerekiyor.

Soru: Ülkemizdeki siyasi yapının değişmesi gerekiyor mu sizce?

BAŞMAN: Genelleme yapmamak gerekiyor ancak, siyasete girip de kendine çalışan insan çok ve bunlar sorgulanmıyor. Sistemin en başından düzelmesi gerekiyor. Maalesef siyasetin çok da temiz yürümediğine inananlardanım. O nedenle de siyasetten uzak durdum. Birilerinin de bu işe girerken elini taşın altına koyması gerekiyor. Düşünün siz, bu ülkede Sayıştay’ın bile yaptırım yetkisi yok. Birçok yolsuzluk tespit edilir, Sayıştay raporları alınır ve orada iş biter. Halbuki, Sayıştay’ın olayı sonuna kadar götürme yetkisi olmalı. Başka ülkede olsa o insanlar bir daha güneş yüzü görmez. Bizim ülkede sanki de yasalar dolandırıcıları korumak içindir.

Soru: Genel çerçeveye bakılınca ülke nasıl düze çıkar?

BAŞMAN: Bir kere, temiz siyasetin gelmesi, yasaların değişmesi gerekiyor. İşlemesi ve herkesi kapsaması gerekiyor. Yapanın yanına kalan bir memleket olma pozisyonundan çıkmamız gerekiyor. Şu ana kadar yapanın yanına kalıyor. Rüşvet yiyen ceza görmez, soruşturma bile yapılmaz. Birilerinin bir şeyi çalışır, yakılır, suçlu ortaya çıkmaz. Sayıştay’ın yetkileri artırılmalı, yasalar düzenlenmeli. Bakan, milletvekili olup da seneler içinde ev ve villalara sahip olanların, bunlara nasıl sahip olduğu hiç sorulmaz. İhalelerin nasıl olduğu ortada. “Kolay zengin olma hırsı” bazı şeylerin önüne geçiyor ne yazık ki. Denetim şart özetle.

Soru:  Bunu biraz açar mısınız?

BAŞMAN: Bugün, bir belediye başkanım, başbakanım eğer yolsuzluk yapmışsa ve bu Sayıştay raporları ile kanıtlanmışsa yanına kalmaması gerekiyor. Yasalar herkes için geçerli olmalı. Şu anda herkes kendisine nasıl avantaj sağlayacağının peşine düştü. Bu işin reçetesi bellidir ama, uygulaması kolay mıdır emin değilim. Çünkü çok kronikleşti sorunlar.

Soru: Son söz olarak ne söylersiniz?

BAŞMAN: Çok güzel bir memlekette yaşıyoruz. Doğa harikası bir ülkemiz var. Bunun değerini bilelim. Ben başka ülkelerde de iş yaptım. Burası çok farklı. Ülkemizi temiz tutalım ve değerini bilelim.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar