Başka bir dünyadan anılar-64 Uzay çağından çöküntüye - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Başka bir dünyadan anılar-64 Uzay çağından çöküntüye

“Laika” veya “Layka” günümüz insanına bir şeyler anımsatıyor mu? Bizim kuşak için bu, Sputnik ile birlikte anılan bir isimdi. Uzaya çıkan ilk canlı olarak kabul edilir. Aslında Laika, Moskova’nın sokak köpeklerinden biriydi. Soğuğa, sıcağa ve açlığa dayanıklı oldukları farz edilerek uzay uzmanları tarafından toplanan birçok sokak köpeğinden biriyken 1957 yılında en ünlü köpek olmuştu.

Dönemin Sovyet lideri Nikita Hruşçev, 7 Kasım’da kutlanacak olan Ekim Devrimi’nin 50. Yıldönümü için uzay merkezinin sansasyonel bir şeyler yapmasını emretmişti. Alelacele hazırlanan Sputnik-2 içine konan Laika, 3 Kasım günü uzaya gönderilir. Sputnik yeryüzüne dönecek kapasiteye sahip değildi. Halbuki uzmanlar geri dönebilecek kapasiteye sahip bir versiyon üzerinde çalışıyorlardı.
Laika’nın uzayda bir hafta kalacağı tahmin ediliyordu. Ondan sonra uyutulacaktı. Ne var ki uzaya çıktıktan kısa bir süre sonra mekanik bir arıza baş gösterdi ve uzay gemisi içindeki ısı giderek yükseldi. Acele işe şeytan karışır ya. Kalkıştan beş saat sonra Laika’da canlılık belirtisi kalmamıştı. Ne var ki feda edilen Laika, birkaç yıl sonra uzaya çıkıp olağanüstü sükse yapacak olan Yuri Gagarin’in yolunu açacaktı. (Uzayı fethetmeye çıkan Sovyetler karşısında o sıralarda Amerika’nın esamesi okunmuyordu. Gagarin Amerikalıları derin uykularından uyandırdı. Kennedy’nin yaptırdığı 10 yıllık plan sonucu aya insan göndermeyi başardılar.)
Gagarin uzaya gidip geri gelince Sovyetler Birliği büyük sükse yapmıştı. Hruşçev bu tarihi yolculuktan kendine göre bir de sonuç çıkarmıştı: “Gagarin uzaya çıktı ama orada Tanrı’yı göremedi”. Gagarin kısa boylu ama sempatik bir gülüşü olan biriydi. Sovyetlerin adeta gülen yüzü olmuştu. Bunun farkında olan yönetim, Gagarin’i her davet edildiği ülkeye gönderiyordu. Mart 1968’de deneme uçuşu yaptığı uçağın düşmesi sonucu gelen ölümü, dünyanın hemen hemen her ülkesinde birçok insanı üzmüştü.
O günlerde birileri çıkıp “20 yıl içinde Sovyetler Birliği çökecek” deseydi adamı sarakaya alırlardı. Ama çöküntünün izleri içten içe seziliyordu. Ben Sovyetler Birliği’ne Gagarin’in uçak kazasından altı ay sonra gittim. Gagarin’in ölümü gündemdeydi ve herkes bu olayı konuşuyordu. Resmî görüşe bakılırsa ölüm bir kaza sonucunda vukubulmuştu. Ne var ki benim konuştuğum insanlar arasında resmî açıklamaya inanan bir tek Allah’ın kulu yoktu. Sovyetler’de beni hayrete düşüren ilk şey, sarhoşların çokluğu idiyse ikincisi de herhalde buydu.
Resmî görüşe inanmamaları bir yana kendi aralarında da anlaşamıyorlardı. Ortada dolaşan iki görüş vardı. Birinci görüşe göre, Gagarin üst düzey yöneticiler arasına katılınca oradaki insanların tavırları kendisinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bazılarına göre, bu hayal kırıklığı sonucu Gagarin bilerek ve isteyerek uçağı düşürerek intihar etmişti. Bazılarına göre, hayal kırıklığı sonucu kendisini içkiye verdi. O gün de zil zurna sarhoşmuş. Hatta yer mühendislerinden bir arkadaşı, o gün uçmamasını söylemiş ama dinletememişti.
İkinci görüşe göre, Gagarin gereğinden çok popüler olmuş ve bu da Parti’nin üst düzey yöneticileri tarafından bir tehdit olarak algılanmıştı. Kurulan kumpasla Gagarin’e kaza yaptırıldı. Her şeyden önce, kendisine ve onunla uçacak olan ikinci pilota eski ve geçersiz bir hava raporu verildi. Sonra da ayarladıkları başka bir pilotun uçağı ile Gagarin’lerin uçağının altından geçerken ses duvarı hızını aşarak patlama olmasını sağladılar. Bu iki olay, uçağın kontrolden çıkıp düşmesine yol açmış. (Bu işlerden anlamadığım için anlatılanların ne denli doğru olduğuna karar verecek konumda değildim. Ancak resmî görüşe kimsenin itibar etmemesi dikkatimi çekmişti.)
Bu ve buna benzer konuların açıkça tartışılmasına izin vermez, olanak yaratmazsanız iki şey olur: Fırsat buldukça insanlar bunun dedikodusunu yaparlar ya da fıkra uydurup birbirlerine anlatırlar. Sovyetler’de fıkra anlatımı çok yaygındı ve yeni bir fıkra yıldırım hızıyla tüm ülkeye yayılırdı. O günlerde anlatılan konumuzla ilgili fıkralardan iki örnek:
Hruşçev ile Kennedy, bahse tutuşmuşlar. Washington’da mı yoksa Moskova’da mı daha çok sarhoş var diye. Kanıtlanması da zor olmayacaktı. Kennedy bir gece Moskova’da, Hruşçev de bir gece Washington’da sokakları dolaşıp rastladıkları sarhoşları vurup öldüreceklerdi. Kennedy bir gecede Moskova’da 5 kişi öldürmüş. Hruşçev KGB’den aldığı bilgilerle meyhaneler semtine giderek bir gecede 25 kişi öldürmüş. Ertesi günkü gazete manşetleri şöyleymiş: “Kimliği belirsiz tıknazca kel bir adam, akşam Sovyetler’in Washington Elçiliği’ne mensup 25 kişiyi vurarak öldürdü. Katil aranıyor.”   
Uluslararası bir tıp konferansında akşam yemeği yeniyordu. Masa etrafındaki doktorlar kendi ülkelerindeki cerrahi alandaki yeniliklerden söz edip övünüyorlardı. Sıra Sovyet doktoruna gelince şöyle demiş: “Bu anlattıklarınız çocuk oyuncağı. Bizimkiler eski bir Ukrayna maden ocağında çürümekte olan kocaman bir kıç buldular. Alıp onu tedavi ettiler, ortasına da bir dil taktılar. Adam konuşmaya başladı, şimdi de ülkeyi yönetiyor.”


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar