YÖK en sonunda beklenilen kararını aldı. Bundan sonra her isteyen öğretmen olamayacak. Bundan sonra Türkiye’de öğretmen olmak isteyenler ilk 240 bin öğrenci arasına girmesi gerekiyor. Türkiye’de üniversite sınavına 2 milyonun biraz üzerinde öğrenci girdiğine göre, ilk 240 bin arasında girmek önemli bir derece…
YÖK Başkanı Yekta Saraç diyor ki; “ geçmiş yıllarda Türkçe öğretmenliği 506 bininci, sınıf öğretmenliği 607 bininci, rehberlik ve psikolojik danışmanlığı ise 627 bininci sıradan öğrenci aldı”. Belli ki Türkiye’nin öğretmen kalitesi konusunda canı yanmış ve bundan dolayı YÖK’ün böyle bir karar almış…
Bilindiği üzere geçmiş yıllarda da ayni başarı puanı tıp fakültesi, hukuk fakültesi ve mimarlık-mühendislik fakülteleri için de konulmuştu. YÖK’ün geçmiş yıllarda aldığı kararlar doğrultusunda Tıp Fakültesi için ilk 40 bin, hukuk fakültesi için ilk 150 bin, mimarlık için ilk 200 bin, mühendislik için ilk 240 bin ve şimdi de öğretmenlik için yine ilk 240 bin başarı sıralaması aranıyor. Her geçen yıl YÖK’ün bu konudaki hassasiyeti devam edeceğini anlıyoruz. Bu yıl öğretmenliklere, bir sonraki yıl başka bölümler için başarı sıralaması getirilecek. Bu kararların altında yatan en büyük neden: KALİTE.
Bu sorunu uzun süredir başından beri dillendirmeye çalışıyorum. Mart 2015’te bu köşede “Anlayana YÖK’ten ciddi uyarılar” başlığı ile yazdığım bir yazıda YÖK’ün gerekçelerini şöyle aktarmışım: “Son yıllarda yükseköğrenim görmek amacıyla, yakın coğrafyadan başlayarak yurtdışındaki bazı yükseköğretim kurumlarına Türkiye’den yoğun bir öğrenci akışı yaşandığı, bu durumun özellikle kamu sağlığını ve güvenliğini yakından ilgilendiren sağlık bilimleri (tıp doktorluğu, diş hekimliği, eczacılık vb.) hukuk ve mühendislik başta olmak üzere çeşitli alanlarda görüldüğü, söz konusu alanlarda Türkiye’de hiçbir yükseköğretim kurumuna yerleşemeyen, hatta ÖSYM tarafından yapılan merkezi sınavlara bile girmeyen bazı öğrencilerin, “giriş koşulu aramayan” yurt dışındaki bazı üniversitelere rahatlıkla kaydolabilmelerinin kamu vicdanını derinden yaralayan bir hal almıştır. Burada söz konusu olan, bazı ülkelerde, o ülkenin kendi mevzuatı çerçevesinde kurulan ve devam şartı aranmayan üniversitelerden mezun olan ve ülkemizde, “sağlık, yargı ve mühendislik” gibi alanlarda meslek icra edecek öğrencilerin eğitim-öğretimlerinin niteliğidir.”
*****
Elbette YÖK’ün aldığı bu karar KKTC’de faaliyet gösteren üniversitelerimizi de etkileyecek. Türkiye’den gelecek öğrenciler şimdi ilk 240 bin öğrenci arasına girmek zorunda… Eğer Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nda veya YÖDAK’ta doğru dürüst bir istatistik birimi olsa geçmiş yıllarda KKTC’de bulunan tıp, hukuk, mimarlık ve mühendislik bölümlerindeki öğrenci hareketliliğini veya hareketsizliğini öğrenmiş olacağız. Bu ülkedeki eski köklü üniversitelerin hemen hemen hepsinde eğitim fakültesi var ve Türkiye’den bu fakültelere binlerce öğrenci geliyor. Bu yıl yapılacak olan LYS sonucunda kaç kişi eğitim fakültelerimize geleceğini hep birlikte göreceğiz.
******
Bu başarı sıralaması meselesinde esas bizi düşündürmesi gereken konu; KKTC’li öğrencilerin üniversitelere nasıl girmeli? YÖK’ün başarı sıralaması getirirken dile getirdiği kaygılar bizi düşündürmüyor mu?
Bu ülkede KKTC’li öğrencilerin büyük çoğunluğu istediği üniversiteye giriyor. Neredeyse dışarda kalan yok. Peki bu çocukların hazır bulunuşluk durumları yeterli mi? Yani öğretmenlik bölümleri için ilk 240 bin öğrenci arasına giren bir genç ile KKTC’den aynı bölüme giren bir başka gencin düzeyi aynı mi olacak?
Bizim hiç mi kalite derdimiz yok? Doğru ya biz alıştık, inşaat mühendisini de, veterineri de öğretmen yapmaya…
Mantar gibi çoğalan üniversitelerimiz ve mantar gibi çoğalan fakültelerimiz, bölümlerimiz var.
Aman biraz dikkat! Toplumun geleceğini de düşünmekte yarar var.
