Başaran Düzgün’ün “Öksüz Atlar Ülkesinde” adlı romanı üzerine - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazar, Nisan 28, 2024
KıbrısKöşe Yazarları

Başaran Düzgün’ün “Öksüz Atlar Ülkesinde” adlı romanı üzerine

Sayın Düzgün, güzel anlatımıyla bu romanında aslında okuyucuya ailesinin de tarihini vermekte… Roman bir kadının ve bir atın bir grup maskeli tarafından öldürülmesiyle başlıyor. Kadının hem at hem de kendisi için attığı çığlıklar sadece gökyüzüne karışıyor ve kadın kayboluyor. Bu aslında bir bakıma bir cinayet romanıdır da…Öldürülen bu kadın Vadili Köyün’de ebe olarak bulunan ve de Yunan İşgali İzmir’de sona erip, Yunan Ordusu geri çekilirken, tüm ailesini kaybedip kendisini Kıbrıs’ta Vadili Köyü’ne götürecek uzun 40 yıllık bir kader yolculuğunun kahramanı ve bir at meraklısı İzmirli “Stella”dır.

KİTABI OKURKEN MERSİNLİ MAHMUD KAPTAN’I ANIMSIYORUM Burada ben de bu kitaptan ötürü 47 yıl önceyi anımsıyorum. Denizcilik Bankası’nda çalışan annesi Kıbrıslı Ayten Sindiren, babası Türkiye’de ekonomi ve iktisat Profesörü Sn. Sindiren, Pandemi döneminde kaybettiğimiz arkadaşımız Adnan Sindiren tarafından bana tanıştırılan, yaşı seksenlerde, Mersinli Mahmud Kaptan’ı anımsıyorum(Yıl 1977) ister istemez. Mahmud Kaptan, her Kıbrıs’a gelişinde yük taşırken, yükünü boşalttıktan sonra, Adnanla birlikte biz arkadaşlara rakılı ve çok mezeli içki sofrasını kurar ve anılarını anlatırdı rakılarımızı da içerken.


Dedim ya, Mahmud Kaptan sensenlerinde. Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’le Türk orduları İzmir’e girerken, o da daha belki de 20 yaşında genç bir asker. İçki masasında birkaç defa bize şu anısını anlatmıştı; “İzmir’e girdik. Ta kordon boyuna kadar indik. Rumlar telaş içinde ne bulursa denize açılmakta, ya gemilere, ya sandallara binmişler. Büyük bir korku ve telaş var. Sandal veya gemi bulamayanlar ise o İzmir dalgaları arasında boğuluyorlar. Deniz kıyısında kordon boyunda denize baktım; birçok ceset denizin altında yüzmekte. Aralarında en fazla beni üzen gelinlik giymiş, güzel bir Rum kızının suyun içinde bana güzel yüzüyle acı içinde bakmasıydı. Boğulmuştu… Bu anımı hiç unutamadım. Bir de Mustafa Kemal İzmir’e girerken kırmızı kordela kesmesi için makas takdim edeceğim. Komutanlarım bu iş için beni görevlendirmişti. Ellerim heyecandan titriyordu. Bunu üzerine Mustafa Kemal yüzüme baktı ve; “Oğlum ellerin niye böyle heyecandan titriyor. Türk askerinin elleri titrememeli” diyor…Mahmud Kaptan bana ve arkadaşlarıma birkaç defa rakı masasında benzer öyküyü anlatmıştı. Sevgili Başaran Düzgün’ün kitabının en başında Stellanın öyküsünü bu kitapta okurken bu anı da aklıma geliyor.

KAN DAVASINDAN KIBRIS’A SÜRÜLEN ANADOLU KÖYLÜLERİ Roman, Osmanlı tarafından bir grup Anadolu köylüsü, kan davasından ötürü Kıbrıs’a, ta Poli yöresine deniz yoluyla sürgüne gönderilir. Hasan’ın ailesi bu insanlardan… Bu insanlar Fasli diye bir köye yerleştirilir ama Hasan’nın ailesi fakirlikten dolayı Hasan’ı, Lefkoşa’da bir zengin Osmanlı ailesinin yanına yetim verirler. Hasan orada hizmetkarlık yapar ama ona okuma fırsatı verilmez. Sonra okumayı öğrenince çeşitli baskılar görür. Onun Lefkoşa’da tanıdığı Saliha adlı bir kadın ona bakarak olur.

Hasan Yalı’dan da atılınca Lefkoşa dışında bir çiftliğe Kıbrıslırum bir at bakımcısı ve çiftlik sahibi ailenin yanına girer. Senelerce onların yanında kalır. Kızlarıyla da iyi ilişki kurar. Hatta kızlardan bir tanesi Hasan’a aşık da olur ama daha sonraları Hasan İkinci Dünya Savaşı’na katılır. Önce Polemitya, sonra da Mısır ve Lübnan’a geçer. Orada Almanlarla savaşlara katılan Hasan, gene at bakıcısı olur. Bu arada Sicilya Çıkarması gündeme gelir. Sicilya’da Müttefik Kuvvetlere atlar ve katırlarla destek verir ve bir İtalyan köyüne mangasıyla gider. Orada Partizanlarla birlikte Nazilere karşı mücadele ederler.

HASAN KIBRIS’A GÖNDERİLİYOR Savaşta güç şartlarda tüm arkadaşlarını yitiren Hasan, Kıbrıs’a gönderilir ve orada terhis edilir. Daha sonra ailesinin yanında gider ve evlenir. Bir müddet Mağusa’da yaşayan Hasan, daha sonra Lefke madenlerine gider, grevlere katılır. Daha sonraları Hasan ve ailesi Tarım Dairesine ve bir çiftliğe yerleşir. İki toplumun çatışmalarının içinde kendilerini bulurlar. En son gittikleri köy Vadilidir. Hasan bu taşınmalar ve emek kavgası içindeyken, aile çoğalmakta, hanımı çocuklarını doğurmaktadır. EOKA Savaşı derken, bu defa da 3 yıllık bir huzurdan sonra Hasan ve ailesi kendilerini 1963-64 olayları içinde bulurlar. Vadili Köyü’de İzmirli Stella ile karşılaşırlar.

Stella İzmir’de olduğu gibi atları aynen Hasan ve ailesi gibi sevmektedir. Stella ebedir de ama maalesef fanatik EOKA’cılar onu Hasan ve ailesinden ötürü ortadan kaldıracaklardır. 40-50 yıl önce Türk Ordusu’nun saldırısı sırasında Kıbrıs’a kaçarak hayatını kurtaran zavallı Stella, çok sevdiği atıyla birlikte Rum fanatikler tarafından öldürülür. Bu arada Hasan ve ailesi Stellasız kalırlar ama hamile anne acılar içindeyken, barikatlar aşılarak güçlükle Mağusa’ya yertiştirilir ve doğum gerçekleşir. Doğumu gerçekleştiren meşhur Kıbrıslı Türk doktor Burhan Nalbantoğlu’dur. Bu arada Türk Ordusu değiştirme birliği de Mağusa’ya gelir ve doğan çocuğa, Değiştirme Birliğini getiren gemiden dolayı ”Başaran” adı verilir. Başaran Düzgün hayata böyle başlar ve bu romanı o yazıp ailenin tarihini de bizlere iletir.

DEĞERLENDİRME Aslında Sevgili Başaran bizlere Kıbrıslı Türklerin tarihini yazmıştır. Çok akıcı ve etkileyici bir dil kullanmıştır. Kitabı okurken Stella’ya, Hasan’ın yetim durumunda karşılaştığı zorluklara ağlamamak ve gözlerinizin dolması hiçten. Bence tüm kitapseverlerin okumaları gereken çok güzel bir roman olmuş.

Bana da Sevgili Başaran Düzgün’ü tebrik etmek kalıyor…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar