Aşk Evlilik ve Sonsuzluk İlizyonu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Poli

Aşk Evlilik ve Sonsuzluk İlizyonu

Older couple hugging in park

Evliliğin en genel anlamıyla, klasik ve neredeyse tüm dünyada kabul gören bir tanımını yapacak olsak, evliliği iki kişinin birliklerini resmileştirip sonsuzlaştırdıkları bir prosedür olarak tanımlayabiliriz. İki kişinin “ölüm onları ayırana dek” birlikte olmalarının resmiyete dökülmüş hali. Ancak bu durum boşanma ile erkenden sonlanabiliyor.

Zaman geçtikçe kişiler değişiyor, ilişkiler de kişiler gibi yaşlanıyor, tutku, arzu, sabır azalıyor ve sonunda o büyük aşk sonlanıp bitiveriyor. Bunların yanında bir de evlilik sürecindeki tartışmalar var tabii. Bu kadar etken varken çiftler evliliklerini, ilişkinin başında var olan heycanı, arzuyu, tutkuyu nasıl sonsuza dek sürdürebilir ki?  Hele bir de partneriniz zaman geçtikçe  artık o tanıdığınız romantik, sizi seven ,saran sarmalayan, duyarlı, hassas kişi değilse, eskiden olduğu gibi yani!


“Partneriniz zaman geçtikçe sizin hoşlanmadığınız biri haline dönüşüyor.”

Yapılan pek çok araştırma, çiftleri biraraya getiren ve birarada tutan şeyin aşk olduğunu gösteriyor. Bu araştırmalara göre pek çok güçlü duygunun sonsuza dek süreceğine dair bir hisse sahibiz ve getirileri ne olursa olsun bu sonsuzluğun en güçlü olduğu duygu, aşk.

Yine bu araştırmalar, aşk duygusunun kişilerin başkalarına karşı, kendi partnerleri de dahil olmak üzere, duyarsızlaşmalarına neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu duyarsızlaşmanın nedeni, kişinin kendi duygusal dünyasına dalıp orada kendini kaybetmesi oluyor. Yani aşkın kıvılcımları alevlendiği zama, kişi ilişkiyi kendi yoğun duyguları arasında yaşamaya başlıyor, kendi beklentilerini, arzularını partnerine yansıtıyor. Kendi hayalini kurduğu kişiyi görüyor partnerinde. Zamanla aşkın yoğunluğu, yani heycanı azalmaya başlayınca, kişi partnerine yansıttıklarının ardındaki gerçek kişiyi fark etmeye başlıyor. Bu durumda işte aşkın ilizyonu bozulmaya başlıyor. Kişi gerçekleri görmeye başlayınca da çift arasında tartışmalar başlıyor; ilişkiler yıpranıyor, evlilikler sonsuzluğa değil de sona doğru rotasını değişiyor.

Aslında değişen partneriniz değil de siz oluyorsunuz. Aşkın büyüsüne kapılınca daha töleranslı, sabırlı, merhametli, sevgi dolu oluveriyorsunuz. Partnerinizde değil ama sizde meydana gelen bu değişimler, sizi bir ilişkinin doğru sürdürülebilmesi için neyin nasıl olması ve yapılması gerektiğinden emin biri haline dönüştürüyor. Siz tabii bu süreçte aşk ilizyonu içinde olduğunuzu fark etmiyorsunuz bile. Yapılan bu araştırmalara göre, zamanla ilizyon etkisini kaybetmeye başladıkça, tartışmaların başlaması ve rüya gibi olan “balayı” döneminin tatsızlaşmasının nedeni partnerinizin sizi üzme pahasına acımasızca değişmesi değil, sizin tutkunuzun ve töleransınızın azalıyor olması. Aslında sizi mutlu, daha iyi, sevgi dolu bir birey haline dönüştürüp sonra değişen kişi partneriniz değil sizsiniz.

Peki bunları bilmek ne işinize yarayacak?aşk evlilik (2)

Kişi kendini yetersiz ve sevgisi tükenmiş hissettiğinde, ki genelde pek çok kişi böyle hissedebiliyor, eşini bu durumdan sorumlu tutup onu suçlamaya başlıyor. “Çok değişti çok!”, “ Eskiden böyle yapmazdı!” gibi ifadeler tanıdık geliyordur.  Karşı tarafı suçlamak ise sorunları çözmek yerine ilişkiyi daha kötü bir duruma sürüklüyor.

Büyük bir aşk ve romantizm harika bir şey tabii ki ancak hiç bir evlilik, ilişki mükemmel çatışmasız, tartışmasız olmuyor. Aşkın sonsuzluk ilizyonundan uyandığınızla bu gerçekle yüzleşiyor ve kabahati partnerinize yüklemeye başlıyorsunuz.

“Sağlıklı birliktelik için kendi sorumluluklarınızın farkına varmalısınız.”

Sağlıklı bir ilişki  için çabalamanız gerekiyor; iyi bir birliktelik geliştirip sürdürebilmek için yapabileceğiniz pek çok şey var. Ancak öncelikle şu sorunun yanıtından emin olmanız gerektiğini belirtmeliyim:  Gerçekten bunu yapmak istiyor musunuz?

Yanıtınız evet ise ve partnerinizi yeniden sevmek, aşkınızı körüklemek istiyorsanız, ilişkinizi iyileştirmekten bahsediyorum, öncelikle yeniden ama bu sefer gerçekçi ve kabul edilebilir bir dozda mutlu, töleranslı ve şefkatli biri haline dönmek için çaba sarf etmeniz gerekiyor.

“Kendinizle ilgili çalışmaya başlayın.”

 Kendi sorumluluklarınızı fark etmeli ve üstlenmelisiniz. Bunun için öncelikle kendinizi keşfe başlamalısınız; nelerden hoşlanır ve hoşlanmazsınız, hayalleriniz neler, en çok neden korkarsınız, ilişkiniz ve partnerinizle ilgili neyi/neleri sorun edersiniz gibi. Kendinize karşı sergileyeceğiniz bu tutum partnerinizi de yeniden keşfetmenizde size yol gösterici olacaktır.

“Partnerinizin eskiden sevdiğiniz kişi olduğunu aklınızdan çıkarmayın ve iyi taraflarını yeniden fark etmeye çalışın.”

Partnerinizin sevdiğiniz özelliklerini listeleyin. Bu sayede onun hoşlandığınız özelliklerini yeniden farkedeceksiniz. Birbirinizi iyice tanımak, birbirinizin hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız yönlerini keşfetmek için birlikte zaman geçirmelisiniz. Birlikte yapmaktan keyif aldığınız şeylerin listesini çıkarın, dışarıya çıkmak için zamanlar belirleyin. Partnerinizle zaman geçirmek için en mükemmel ve doğru zamanı beklemenize gerek yok, evliliğinizde tam tersi durumlara da ihtiyacınız var. Böylece birbirinizin eksiklerini ve problemlerle baş etme becerilerini fark edebilirsiniz.

Problem demişken ilişkilerde tartışmaların kaçınılmaz ve normal olduğunu belirtmek isterim. Ancak partnerinizle yaşadığınız tartışmalar hem psikolojik hem de fiziksel olarak zarar verici boyutlara geliyorsa, bunlarla baş edebileme becerinizi gözden geçirmeli, ertelemeden bir uzamndan yardım almalısınız.

Sağlıklı bir evlilik için iyi bir konuşma ve dinleme becerisine sahip olmalısınız. Partnerinizin sizin aklınızdan geçenleri okuyabileceğini, duygularınızı anlayabileceğini varsaymak hata olacaktır. Bir eş olarak ne olup bittiğini partnerinize anlatmalı ve yeri geldiğinde iyi bir dinleyici olabilmelisiniz. İyi iletişim becerisine sahip olmak bilgi ve pratiği gerektiren bir durumdur. Bunun için erişebileceğiniz pek çok kaynak olduğunu, bu alanda çalışan uzmanlardan yardım alabileceğinizi unutmayın.

Hiç bir ilişkinin, hiç kimsenin mükemmel olmadığı bir dünyada partnerinize ve kendinize karşı affedici olmalısınız. İnsanlar hata yapabilir, birbirini üzebilir. Bir tartışmanın ya da yanlış anlaşılmanın ardından partneriniz sizi üzmek için bilerek ya da bilmeyerek bir şeyler yapmış olsa da yine de onu affetmelisiniz. Bugün o yapmışsa belki geçmişte siz de yapmışsınızdır, ne dersiniz? Affetmek sorunların üzerini örtmek, sorunları gözardı etmek  anlamına gelmiyor tabii; ancak birbirinize karşı anlayışlı olmanız, yeri geldiğinde özür dilemeniz ilişkinizin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi ve yol alması için önemli.

Ne yaşanırsa yaşansın her zaman partnerinize karşı saygılı olmalısınız. Yapılan araştırmalar eleştirici ve küçük düşürücü tavırların ilişkileri en çabuk yıpratan şeylerden biri olduğunu ortaya koymakta. Partnerinizi eleştiren düşüncelerinizi fark ettiğinizde, bunları kelimelere dökmeden önce kendinize şu soruyu sormanızda fayda var “beni böyle eleştirseydi ben kendimi nasıl hissederdim?”.

Pek çok evlilik, daha birlikteliğin ilk yıllarında duyguların değişmesiyle azalan tölerans, saygı, merhamet ve tutukuyla sonlanabiliyor. Uzun süreli bir evlilik içinse partnerinizle birlikte saygı, anlayış ve sabırla çabalamanız gerektiğini  aklınızdan çıkarmamalısınız.

[newsbox style=”nb3″ title=”POLİ 290″ display=”tag” tag=”290″ number_of_posts=”8″ sub_categories=”no” show_more=”no” post_type=”post”]

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar