Aşının öncüleri Osmanlı’da da Avrupa’da da kadınlardı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Aşının öncüleri Osmanlı’da da Avrupa’da da kadınlardı

Bekir AzgınBekir Azgın

Siz yetiştiniz mi bilmiyorum. Bizim ilkokul yıllarımızda çeşitli zamanlarda köye bir ambulans gelir, okulun önünde durur ve çocukların tümünü aşılarlardı. Bir tanesi dışında kolumuzda herhangi bir iz bırakmazdı. Ancak “Çiçek Aşısı” noktalardan oluşan bir iz bırakırdı kolumuzda. Ben onu çiçeğe benzetirdim.

  1. yüzyıl başında Avrupa’yı kasıp kavuran çiçek hastalığı salgını, günümüzdeki Korona virüsü gibi milyonlarca insanın canını almıştı. Çiçek hastalığı aşısı icat edildikten sonra 200 yıl boyunca yaygın uygulama alanı bulamamıştı. !960 yılından sonra Dünya Sağlık Örgütü’nün katkılarıyla dünyadaki çocuklar aşılanmaya başlandı. Son çiçek salgını 1977 yılında Somali’de görülmüştü. Son çiçek vakası 9 Aralık 1979 günü görüldü. O gün bu gündür çiçek salgını görülmedi. Belli ki aşılar sayesinde çiçek hastalığı virüsünün dibine kibrit suyu döküldü.

Çiçek virüsü salgını, tarihte kullanılan ilk biyolojik silâhtı. Amerika’da Kızılderililerle savaşan İsviçreli bir paralı asker olan komutan Henry Bouquet (1719-1765), 13 Temmuz 1763 günü, İngiliz kuvvetlerinin başkomutanı Lord Jeffery Amherst’e (1717-1797) bir mektup göndererek Kızılderilileri yenmekte zorlandıklarını bunun için çiçek hastalığı salgını kullanmak için izin istedi. İzin gelince İngilizler, Kızılderililere üzerlerine çiçek hastalığı virüsü bulaştırılmış battaniyeleri bedava dağıtmaya başladılar. Bu hediyeler büyük bir katliama yol açtı. Yapılan hesaplamalara göre, 20 milyon Kızılderili’den 16 milyonu çiçek hastalığına kurban gitti.


Yukarıdaki gonnara yemediği için Bouquet’in kendisi de Tuğgeneralliğe terfi edildikten birkaç ay sonra, Florida’da sarıhummaya yakalanarak genç yaşta hayatını kaybetti.

Çiçek salgını etrafı kasıp kavururken Osmanlılara fazla bir zararı dokunmuyordu. Bazı Osmanlı mütefekkirleri bunun “Allah’ın inayetiyle” gerçekleştiğini söylüyorlardı. Ne var ki Allah’ın bu işlere fazla karışmadığını bilen Lady Mary Wortley Montagu (1689-1762) bu konuda farklı bir görüşe sahipti.

Lady Montagu 1717 yılında İstanbul’a giden İngiliz elçisinin eşiydi. Yayınladığı mektuplarından iyi bir gözlemci olduğu anlaşılan Montagu, bunun esas nedeninin yaşlı kadınların uyguladığı ilkel aşılama yöntemi olduğunu fark eder. O kadar ki bir arkadaşına şunları yazar: “Kimsenin aşıdan öldüğü görülmemiştir. Bu ameliyenin iyiliğine ben de o kadar kaniyim ki sevgili yavruma yaptırmaya karar verdim. Vatanımı çok sevdiğim için bu usulün oraya da gitmesini arzu ederim.”

İşin ilginç yanı bu aşılamaların kadınlar tarafından yapıldığının vurgulanmasıdır. Lady Montagu mektubunda şöyle diyor:

“Birçok yaşlı kadın var ki sanatları sırf bu aşıyı yapmaktır.

“Aşı için en uygun zaman sonbaharın başlangıcı, yüksek sıcaklıklar geçtikten sonradır. Birkaç aile toplanıyor, sayıları on beş, on altı olunca o kadınlardan birini çağırıyorlar. O da bir ceviz dolusu en mükemmel cinsten çiçek hastalığının aşısını getiriyor.

“Büyükçe bir iğne ile bir damar açılıyor. Bu sırada hiçbir ağrı duyulmuyor. İğnenin ucunun alabildiği kadar aşıyı buraya koyuyor. Sonra yarayı bağlıyor, üzerine bir ceviz kabuğu parçası yapıştırıyor. Aynı ameliyeyi diğer dört, beş damara da yapıyor.

“Bu ameliye için meselâ bacaklar ve kollar gibi bedenin kapalı yerlerindeki damarlar seçiliyor. Aşılanan çocuklara sekiz gün kadar bir sürede bir şey olmuyor, oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Sonra ateşleri yükseliyor, bir sıtmaya tutuluyorlar. O zaman iki gün, nadiren üç gün yatakta kalıyorlar. Yüzlerinde yirmi veya otuz kadar sivilce çıkarıyorlar. Bunlar behemehal çıkıyor.

“Sonra sekiz gün içinde güya hiç hasta olmamış gibi oluyorlar. Açılan yaralar, hastalık sırasında pek ziyade akıtıyor. Belli ki bu çiçek hastalığının zehri olarak akıyor ve zehrin başka taraflara yayılmasına engel oluyor. Bu ameliye her sene binlerce çocuğa yapılıyor.”

Lady Montagu İngiltere’ye dönünce aşının kendi ülkesinde de yapılması için çaba sarf etti ancak kilisenin ve doktorların şiddetli itirazı ile karşılaştı.

Bir süre sonra tanıştırıldığı kral adayı Galler Prensi’nin yardımıyla aşı, ölüm cezasına çarptırılan altı mahkûm ve on bir kimsesiz çocuk üzerinde denenir. Sonuç başarılı olunca asilzade ve üst düzey yönetici çocuklarından 200 kadar çocuk aşılanır. Bundan sonra Lady Montagu’nun Edirne’de gözlemlediği aşılama yöntemi Avrupa’ya yayılır.

Bir papazın oğlu olan Doktor Edward Jenner (1749-1823), 1796 yılında kendisine de süt getiren sütçü kızın yakalandığı çiçek hastalığını hafif atlattığını fark eder. Yaptığı araştırmada kızın hastalığı inekten kaptığını saptar.

Bir inekten aldığı çiçek mikrobunu bir çocuğun cildinin altına zerk eder. Akabinde çocuk hastalığı hafif atlatınca aynı ameliyeyi aynı çocuk üzerinde tekrarlar, bu defa çocuk hasta olmaz. Aynı deneyi başka bir çocuk üzerinde de dener sonuç gene olumlu olur. Böylece modern çiçek aşısı icat edilmiş olur.

Çiçek salgınları artık tarihe karışmıştır. Dünyada birçok insanı tedirgin eden Covid-19 salgınının da bir gün kökü muhakkak kazınacaktır. Ne var ki, o gün gelinceye kadar, aşılanmamakta diretenler, maalesef, ölmeye devam edecekler.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar