Araç seyrüsefer ruhsatları (Taşınır bir mal vergisi) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Araç seyrüsefer ruhsatları (Taşınır bir mal vergisi)

Onur Borman

 

Bu verginin Akaryakıta ilave edilmesi, ekonominin köküne dinamit ve sosyal adalete darbe vurmaktır.


Araç seyrüsefer ruhsatları, araç sahibi olanların aracının cinsine , ağırlığına, kategorisine, kullanım amaçlarına göre sınıflandırılan ve ‘harç’ adı altında ‘o araca mahsus’ devletin aldığı bir vergidir.  Yol kullanım vergisi . Özetle devletin yaptığı yollarda seyrüsefer yapan araçların zaman içinde yaratacağı yıpranmalara karşı sahibinin ödediği bir harç. Bu bir taşınır mal vergisidir. O malı taşıyan vergisini öder. İşin ruhu bu.

Yollarda seyreden araçların, aynı zamanda yol ve insan güvenliği açısından gerekli yasal yükümlülüklerin, yerine getirilip getirilmediğiyle ilgili kontrol ve Kayıt altında tutulmasını sağlamak amacını güder. Bu harç sadece ve ne şekilde olursa olsun para toplamak için değil.

Şimdi bu harcın akaryakıta yansıtılması, ciddi ciddi yetkililer tarafından gündeme getirilmiştir. Ben geçen yıldı galiba ilk duyduğumda şaka gibi gelmiş, hiç üzerinde bile durmamış ve gülmüştüm. Meğerse  ciddiymişler.

Bunu kimin ortaya attığını bilmiyorum. Ancak ne ekonomik akıl, ne vergicilik ne de devlet nosyonunu kavramadan ortaya çıkan bir teklif olarak tartışılması bile, KKTC Yönetimlerinin bu tür uygulamaları ile bizi diğer batı ve medeni ülkelerden  gittikçe uzaklaştırmaya çalışıldığını söylemek yanlış olmaz. ‘Hükmi karakuşi’ bir düşünce ile ruhsatını çıkarmayanların peşine düşüleceğine, ödemeyenlerin mükellefiyetlerini tüm sektörlere ve halka yüklemek hangi akla sığabilir?.

Son yıllarda araç seyrüsefer ruhsatlarının yetkililerce 3’te birinden fazlasının ihmaller yüzünden veya idaresizlikler yüzünden tahsil edilememesinin cezasını yeni bir dolaylı vergi ile yalnız seyrüsefer aracı kullanan değil de çeşitli nedenlerle akaryakıtı kullanan halka yüklemek çok sakıncalıdır ve adı geçen verginin amacına ve ruhuna aykırıdır.

Zaten KKTC bütçesinin Yerel gelirler kısmının % 75’i dolaylı vergiler ve yine dolaylı vergi olan Fon gelirleridir. Yani bütçe finansmanı 2000li yıllardan sonra gittikçe artan dolaylı vergilerle şimdi gelinen noktada kazanca göre vergilerle değil, geliri az veya çok olsun halkın tümüne eşit seviyede yüklenilen vergilerle ayakta durmaya çalışılmaktadır. % 25 olan Direkt vergilerin de büyük çoğunluğu gerek özel gerekse kamu maaş ve ücretlilerinden kesilen vergiler, motorlu araçlar vergileri, ve bazı harçlardır.

Kurumlar Vergisi, toplam Bütçe Yerel Gelirlerinin ancak % 7 küsurunu teşkil etmekte,  diğer gelir vergisinin büyük çoğunluğu  kamu-özel ücretlilerden, götürü dahil yıllık ortalama % 19 civarındadır.

Vergi aflarından sonra 2014’e göre 2015’te gerçekleşen 207 milyonTL gelir artışı da, ifade edilmekte olduğu gibi Af’lardan dolayı toplanan kazanç vergilerinden değil, büyük çoğunluğu  Dolaylı vergi artışlarından olmuştur.  Maliye Bakanlığı kesin hesap rakamlarına göre, kesinleşen 2015 yılındaki 207 milyon TL gelir artışının 146 milyon TL’sı, Dolaylı vergilerden gelen artıştır. Af’fa tabi olan kazanç vergilerinden,  Kurumlar Vergisindeki toplam artış sadece 8 milyonTL’dir ki, cüzi bir artıştır. Normal enflasyon oranında bir artış trendidir.  Maaş ve ücretlilerin vergilerini de kapsayan gelir vergisi artışı ise, toplam 21 milyon TL’dır ki buna 2015 yılında gerek özel gerekse devlet istihdamlarının artışı ile gelen ücretlilerin vergi artışlarının etkisi vardır.

Dolayısıyla her türlü vergi  ‘Af’ları,  sadece ödeme alışkanlığı ve ödeme disiplini ve ödeme terbiyesi olmayanlara, Hükümetlerin teşvik vermesidir. Şimdi de seyrüsefer ruhsatı ödemeyenlere tekrar ödül verilmek istenmekte, ödeyenlere de hem haksızlık hem de devlete güveni yerle bir eden ve şimdi ödemeyenlerin vergisini de ‘bir daha öde’ denmektedir. Bu ciddi bir devlet anlayışı değildir. Böyle hareket ettikçe de yok ki AB, Afrika ülkelerinin de dışında kalacak bir ülke olma yolundayız kanısındayım.

Adı geçen bu vergiyi Akaryakıta yükleme teşebbüsü gülünç olduğu kadar ekonomiye ve bir çok sektörlere  vurulacak en büyük darbedir. Ve gerek ekonominin temeline gerekse sosyal adaletin temeline dinamit koymaktır.

Ruhsatların akaryakıta yüklenmesi öncelikle maliyetleri yaygın bir şekilde etkileyerek  enflasyonu ve hayat pahalılığını yükseltecektir. Bu da tüm sektörlerin maliyetlerine ve asgari ücrete kadar yansıyacaktır. Akaryakıtı kullanan tarım, sanayi, turizm, taşımacılık, elektrik, su, ve daha bir çok alana direkt etkisi olacak olan pahalılık da dolaylı olarak tüm hayata sirayet edecektir.

Akaryakıt ülkemiz ekonomisine  özellikle dövizle ve ithal suretiyle temin edildiğinden, pahalı bir metadır. Bizim ekonomimizde ana kullanım maddelerinden olması dolayısıyla, bu gibi emteaya her kuruş ilavenin, yüz defa düşünülmesi gerekir.  Yönetimlerin, etkinsizlikleri yüzünden toplayamadıkları vergileri, kolay yöntem akaryakıta ilave edilerek alınsın düşüncesi ile halkın karşısına çıkılması, Ya Halkı fakirleştirme politikasının uygulanmaya çalışılmasıdır?   Ya da hiç bu işlerle ilgisi olmayan insanların şaka gibi sundukları önerilerin gündeme getirilmesidir.?

Araba gibi sahibi olduğu bir Taşınır malın vergisini Hükümet toplayamadı diye dolaylı vergilerle kapatmaya çalışılıyorsa, birkaç zaman sonra Taşınmaz Mal Vergileri de toplanmadığında yine Akaryakıta veya başka bir Fon malına mı yüklenecektir?  Bu mantıkla o demektir.. Şimdi bir de gerekirse ‘tarıma veya diğer bazı kullanım amaçları için daha ucuz renkli akaryakıt sistemine geçilebilir’ diye İkinci Dünya Harbi önlemlerini bile dile getirenler oldu. Basit bir seyrüsefer ruhsatını bile toplayamayanlar, renkli akaryakıt veya kupon gibi çağ dışı ve istismara açık yöntemleri nasıl kontrol edecek? Bu gibi ciddi olmayan önlemlerle halkın gündemi ve huzuru ile oynanması yerine, halka adaletli ve çağdaş hizmet yolunda gerek siyasilerin gerekse teknik üst kademe yöneticilerinin ciddiyetle çalışması, daha hayırlı olur.

Bozulan kamu düzeninin toparlanması için bilgi, tecrübe, ehliyeti ön plana alabilecek bir Kamu Reformu’nun hayata geçirilmesi bu yönden büyük önem taşır. Bütün Hükümetlerce söz verildiği halde yine uyutma dönemine girilmiştir. Seçime yakın herhalde yine gündeme gelir.

Kayıtdışılık artacaktır, çünkü seyrüseferde olan araç sayısı ve hangilerinin seyrüseferde olduğu bilinmeyecektir. Halbuki seyrüsefer ruhsatları çıkarılması esnasında en azından sigortası, muayene ve arabaların durumu ile ilgili kontrol vesilesi olmakta seyrüseferde olan araçların sayısı ve hangileri olduğu yol güvenliği, halkın can güvenliği açısından da çok gereklidir.  Yol güvenliği zaten malûm,  ek bir keşmekeş ve kayıtdışılık, daha bir çok sorunları doğuracaktır.

Tahsilatı kolaylaştırmak için basitçe vezneler çoğaltılabilir ki zaten yetersizdi, ayrıca bankalarda açılacak hesaplara yatırılması önlemi getirilip geliştirilebilir, ve 2000 yılında kaldırılan arabanın ön Cam’ı üzerine ilgili yılın tarihi, bakıldığında gözle görülecek uygun bir amblemin yapıştırılması ile ve ruhsatsız araba kullanımına ceza uygulanması, ile toplanması kolaylaştırılabilir. Çünkü bizim gibi ülkelerde vergiden kaçamak yapanların, göze batması sağlanacaktır.  Polis, maliye müfettişleri ve denetim organlarınca da kolayca tespiti ve takibi yapılabilecektir. Denetim de şarttır.Tabii istenirse.

Sorgulanması gereken bir şey de bu kadar yıldır toplanan bu vergiler son yıllarda niye toplanamıyor?  2014 ‘de çıkarmayanların iki katı kadar sadece 2015’te toplanamadı? deniyor. Bunun nedenlerini Hükümet niye ortadan kaldırmıyor?  Her yönden sakıncalı ve kontrol dışına kayacak yol güvenliğinin, sosyal adaletsizliğin, pahalılığın ve ekonominin geneline çok menfi etkisi olacak bu mantık dışı uygulamadan vazgeçilmesini dileriz. Halkın genelinin mevcut reaksiyonunu, Hükümetlerin göz önüne alması demokrasinin gereğidir.

 

2- KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, İstanbul’daki Dünya İnsani Yardım Zirve toplantısı sonunda TC Cumhurbaşkanı R.T Erdoğan tarafından verilen yemeğe davetle katılmasına,  Rum Lider ve Cumhurbaşkanı Anastasiades’in aşırı ve orantısız tepkisi, yemeğe katılmayarak İstanbul’dan da ayrılması, uluslararası alanda Kıbrıslı Türklerin de temsiliyet hakkını yok sayan düşüncelerinin devam etmesi, genelde halkımız üzerinde hayal kırıklığı yaratmıştır. Tüm Kıbrıs’ı yalnızca kendilerinin haksızca temsil etmesi ve aynı yerde bir çok kuruluşlar bile temsil edilirken, tüm ilgili tarafların katıldığı bu toplantıya halkının seçimiyle iş başına gelen Sayın Akıncı’nın da katılımına imkân tanınsa ve dünyanın ilgilendiği Kıbrıs konusunda sürecin desteklenmesi sağlansa idi sürece yapacağı katkı açısından çok daha faydalı olurdu.  Ancak değil toplantı, yemeğe katılıma dahi gösterilen tepki, Kıbrıs’ta iki kurucu devlet ve eşitlik temelindeki  prensiplerle, müzakere sürecinin devam ettirildiği bu dönemde Rum Lider tarafından takınılan tutum, haksız ve gereksiz bir davranış olmuştur. Daha acısı kendi Cumhurbaşkanımızın ülke ve Kıbrıs Türk halkını temsilen yemeğe katılımının ve BM Genel Sekreteri ile görüşmesini içimizde sorgulayanları ise doğrusu anlamak mümkün değildir. Akıl ve mantığın galip gelmesi dileğimizdir. Neyse ki bu yazıyı yazdığım esnada Rum Lider sözcüsünün görüşmelere devam açıklaması iyi bir gelişme olmuştur.

 

Tepki göster
Bayıldım
1
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar