KİTAPLARI ÇALINAN ADAM - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

KİTAPLARI ÇALINAN ADAM

Bedia Balses

Sesinin ve harflerinin dokunduğu yeri başkalaştıran bir büyüsü vardı… En çok geceyarılarında çalardı düşler kapısını, en çok gece ayazlarında koyardı ona cızıltılı yalnızlığı. Savruktu, herkesle anlaşır, hiç kimse ile kalabalıklaşamazdı. Gümüşten kelebekler saklardı saçlarında. Saçları kaçabileceği en uç noktasıydı. Karlı, buz tutmuş bir kış gecesinde penceresini tıklatan yalnızlık sesiyle sarılırdı kitaplarına. Bir sevgili, bir anne, bir eski dost olurlardı ona. Onlara daldığında kendini uçsuz bucaksız ülkelerin olmayan kentlerinde sanırdı. Onlara sarılınca ada kızlarının tuzlu dudaklarının tadını alırdı. Kitapları en eski yalnızlığıydı. Kitapları en paslı sarılışıydı. Sisli dalgaların boş bıraktığı o dalgalı sahil bankının tek tanığıydılar. Birkaç yaşam öncesinden devraldığı bir iç yarasının izleri vardı ellerinde. Yolculuklarının pusulasında durmak, soluklanmak, geriye bakmak yoktu. Haritası kendine ayarlı bir düşün  yollarını gösteriyordu. Yatağının sol boşluğundaki çukura yatırıyordu kitaplarını. Kitapların içinden süzülen kahramanlar o uyurken üzerini örtüyorlardı.

 


“Mırıldandığı şeylere” dönüşen yaşamların sabahlarına koşardı. Alarmlar çalardı ve susardı gecenin karanlığında. Adam hep karanlığını sabahlara saklardı. “Mona Roza” gelirdi rüyasında kollarına, “Emperyal Oteli’nde 4 gün 4 gece” saati durdurarak sabahlardı. Bülent Ortaçgil “kendi kendime soramadım niye?” diye bastığı notaların çığlıklarını yollardı günaydınlarına. Turgut Uyar bir “senfoni”nin ulaşılmazlığıyla süslerdi uykularını ve en doğru en yalın, en derin  “belirsizlikler”ine Edip Cansever ”kanlı bir mendil” uzatırdı..

 

 

Yine kitaplarıyla sabahladığı bir gecenin ardından ağır bavuluyla, bir kadın çıkıp gitti yaşamından. Bir yaşam çıkıp gitti kapısından. Bir hapisane güncesi, bir ideoloji harabesi çıktı gitti odadan. Demlenen çayın kokusu gitti, çocuk adımları, kahkahaları, kavgaları, bulantıları gitti. O gittikten sonra öğrendi adam fotoğraflarını işportacılara satmayı. O günden sonra öğrendi bir yolda yürümenin zincirlerinden kurtulmayı, özgürlük denen bağımlı düşün hapsettiği yaraları. Bir bavulun icine sıkıştırılan, sığışan nice anıyla birlikte kitaplarını da (ç)alıp gitmişti kadın. Bir bavulun içine koskocaman bir hayatın artıklarını, mavi renkli günlerin kırıklarını ve kitaplarını (ç)alıp götürmüştü. Boşlukların ortasında aşksızlığı yetmezmiş gibi kitapsızdı artık. Pusulasız, rotasız, haritasız bir yolculukta hissetti kendini. Çıkmaz bir tabela gibi kendini gecenin kollarına vurdu. Gözlerine yerleşen boş banka koştu yeniden. Bir-iki yorgun balıkçı, birkaç sokak kedisi ve martıların aç çığlıkları düştü payına.. Kahramanlarını kaybeden öyküler gibi sahipsizdi artık. Gece, gözlerini gözlerine dikince sahildeki bankın üzerine deniz kapkara kusmuklarını sürüyordu sanki.  Evsiz, yurtsuz, milliyetsiz bir kimliksizlikle döndü evine… Kapının vurularak çıkılan sessizliğine alışmaya çalışarak gitti. Kitaplarından uzak kalamamanın verdiği o derin kesiklerle bomboş bir evin, bomboş rafları karşıladı adamı… Yıllarının, yollarının, sancılarının tanıkları, kitapları artık yoktu. Kadın kitaplarını da çalıp götürmüştü yaşamından. Şimdi yeniden kurgulayamayacağı bir öykü kalmıştı “O’ndan geriye… Artık biliyordu ki gittiği bütün yerler yarım, öptüğü tüm dudaklar tuzsuz/tatsız olacaktı. Biliyordu ki sevdiği bütün kadınlar kitaplarını çalan bir kimlik taşıyacaktı. Ve o hep kitapları/sevdaları çalınan adam olarak kalacaktı geride…

 

 

 

GÜÇLÜ BİR KALEM: Benzer EleddinQızı

Samsun Bafra bana hem çok iyi bir dost, hem de çok iyi bir kalem kazandırdı. Şiirlerini okuduğumda beni etkileyen, vurucu şiir okuması, doğallığı, içtenliği, dosdoğru ve özentisiz tavırları, açık sözlülüğü ile Benzer EleddinQızı’nı konuk etmek istedim bu hafta sayfama. İleriki zamanlarda Benzer’i farklı kitlelere de ulaşacaktır Türk dünyası içerisinde. Buna hiç kuşkum yoktur.

 

Şöyle diyor Benzer kendi dili ile :Bezen özümü dünya içinde tenha kimsesiz hissedirem. Bezende “varlı” bir aileye qonaqgetmiş kimi ne vaxt zaman geçecek deye tez tez qolumdakısaatımabaxıbdururam. Telesiremgecqalacaqmışam kimi, o qatara, o görüşe, o menzile..
Yolunu azmış qocaqadın kimi deyine geziremortalıqda. Gah ömrümü,gah özümü gahda ömür yazanı qınayıram. Hara getdiyimi, hansı dayanacaqdadüşeceyimibilmirem. Ele heyyçekirler ellerimden yapışıb. Yorucu, sıxıcı, dar ve soyuq gelir her şey. Dünyanı başına ne qeder gün döyürsedöysünyenede insanı üşütür. Tavandan asılan çılçıraqdan onlarla lampayansada yene qaranlıqdır her teref. Her addımda bir yere deymek, bir insana toxunubqırmaqqorxusu kimi barmaqlarımın ucunda yeriyirem. Divardan asılmış tablo olmaq insan olmaqdan daha değerli daha anlamlı gelir bezende mene. Bezende soyuqbaxışlı insanların göz bebeklerinde donubqalmaqisteyirem. Pencerenin qarşısını kesmiş qalın perdeden gücbelaözune yer edib içeriye sızan

 

Azerbeycanlı şair arkadaşım Benzer EleddinQızı’ndanüç şiir:

 

1.

Yolum senden keçmeseydi, 
Üzunebaxmazdım dünya.
Gelenler peşimangetdi, 
Bilsem dogulmazdımdünya .

—-

2.

Bahçıvanın fidanına yaptığı aşı gibiyiz onunla

Bir dalda olsakda

Aynı rengi tutturamayacağız

____________

3.

Ben hep bir şeyler unuturum

Çayımı masada

Gözlüğümü başımda

Ve seni kalbimde

__________________

Kıbrıslı genç arkadaşım Ahmet Uçar şiir yolculuğunda umutla yürüyor. Edip Cansever, Cemal Süreyya okuyan bu genç arkadaşımın kalemine ve yürüyüşüne ufak bir destek olmak isterim. Rüzgarı bol olsun.

Yol

Bir çocuk koşarak

Geçer kaldırımlardan

Bir şair düşünerek

Gökyüzü tutuşup

Dökünce küllerini

Ben sancılı bir kış gibi

Üşüyerek geçerim

21.05.16 Ahmet Uçar

[images_grid auto_slide=”no” auto_duration=”1″ cols=”three” lightbox=”no” source=”media: 158721,158720,158719″][/images_grid]

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar