Annan Planı olmadı Ban Ki-moon Olanı olsun (Erdoğan için hava hoş!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Annan Planı olmadı Ban Ki-moon Olanı olsun (Erdoğan için hava hoş!)

 

Başbakanı olduğu Türkiye’de bile rejim bunalımı yaratan Erdoğan’ın “dış politikasından” korkarım…
Bu korkum “Annan Planı’na evet” dedirtmesi nedeniyle değildir… AB’nin kapılarını Kıbrıs siyasi sorunu üzerinden Annan Planı’nı kullanarak açmak istemesinden dolayıdır…
Bu konudaki yorumumun da şudur: Erdoğan Annan Planı’nı, Türk halkının adadaki mutlak egemenliği ile devlet varlığını koruyacağı ulusal çıkarlarını gözeterek değil; çözümün yüzü suyu hürmetine AB’ye üyeliğini hızlandırmak için desteklediydi…
Annan Planı’na karşı olduğum için bu değerlendirmeme Annan Planı’nı savunanlar “yanlış” demiş olsalar bile bu düşüncem hala değişmedi!
Yine o Erdoğan: Geçtiğimiz gün İsveç Başbakanı Reinfeldt ile düzenlediği ortak basın toplantısında soruları yanıtlarken, Erdoğan Kıbrıs sorunu ilgili aşağıda özetle vereceğim şu açıklamaları yapar.
*Çözüm konusunda Güney Kıbrıs kararlıysa KKTC’ye gerekli telkinleri yaparız… Yunanistan da güneye yapmalıdır…
*Geçmişte Annan Planı vardı. O rafa kaldırıldı. Şimdi Ban Ki-moon Planı vardır…
*Gelin bu Ban Ki-moon Planı için adımları birlikte atalım…
*St. Petesburg’da Ban Ki-moon ile görüşmem oldu. Kendilerine “bizler garantör ülkeler olarak Yunanistan, İngiltere, Türkiye hep birlikte bu görüşmelerin içinde rol alalım…”
*Güney Kıbrıs kararlıysa biz Kuzey Kıbrıs’a telkinlerde bulunuruz…
*Bu konuda Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanına tüm yönetimine inanıyoruz…
*AB’de 22. fasıl açıldı. 23. ve 24. fasıllar var. Şimdi burada bir şey daha var: özellikle AB’de 16 farklı faslın önünde siyasi engeller var, bizi üzüyor…
Şimdi soralım: Ne anladım ne anladınız?
Bir: Israrla ne diyor Erdoğan? Annan planı olmadı gelsin Ban Ki-moon planı! Pekala var mı bu planı bilen? Ya Rum Annan planına “hayır” dediğinden, bu plana “evet” demesini sağlamak için tamamen Güney’i memnun edecek bir plan ise!
İki: Erdoğan için hiç mahzuru yoktur! Kuzey’e telkinde bulunmaya hazırdır, “beni dinlerler” havasındadır!
Üç: Ve Erdoğan Annan Planı döneminden kalma tutumuyla sorunu getirip AB’nin hala açmadığı “başlıklara” bağlıyor, “bu kadar iyi niyetli barışçı tutumumdan sonra artık siz de şu başlıkları açın bakalım” mesajı veriyor!…
Pekala KKTC’den tek karşı ses çıkıyor mu? Başbakan Erdoğan birinci tekil şahıs olarak konuşuyor. “Ben” diyor. Ne TBMM’si ne Kıbrıs’ın ulusal sorun olarak kabulü… Tek ses tek otorite var: “Ben Erdoğan diyorum ki işte Yunanistan, İngiltere gelin birlikte Ban Ki-moon’un planına sahip çıkalım çözüme gidelim…”
KKTC’den ses duyulmuyor! Kıbrıs Türk halkı kendi kaderini tayin hakkını kullanmak yerine siyasi iradesini Erdoğan’ın iki dudağı arasına teslim ediyor… Benim gibi müzmin Türkiye yandaşlarını bile rahatsız eden bir tevekkül! Ben Erdoğan’dan korkuyorum!
**********     
Kısaca takıldıklarımız: (Talat’ın itirafı)
Geçtiğimiz günlerde Yılmaz Özdil Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Türban olayını” deşerken pek çok radikal İslam ülkesindeki kralların, şeyhlerin, diktatörlerin eşlerinin başlarının açık olduğunu bircik bircik sıralarken, KKTC’den de örnekleme yaparak Denktaş’ın hanımının da başı açıktır, “AKP’nin Kıbrıs bayisi Talat’ın eşinin de başı açıktır” diyor…
Talat geçtiğimiz gün şu cevabı veriyor: “Ben çözüm yanlısıyım. Görevde bulunduğum dönemde Türkiye Hükümeti dolayısıyla AKP ile birlikte çözüm konusunda çalıştık. Bu son derece doğru bir harekettir ve AKP’nin Kıbrıs temsilcisi olduğum anlamına gelmemektedir… Bu söylemden üzüntü de duymuyorum…”
Dürüst bir cevap… Yalnız hep merak ediyorum: CTP’li olduğu halde ne içinde ne dışında yer almayan, 2. Cumhurbaşkanlığından kalma misyonu ile kendine özgü bağımsız politika sürdüren Talat eğer Cumhurbaşkanı olsaydı bugün Erdoğanlı AKP’nin sürdürdüğü Kıbrıs politikasına ayni yaklaşımla katılır mıydı? Çünkü kendisi ayni zamanda son gelişmeleri KKTC boyutunda işaretleyerek, “motor gücü Türk tarafında” diyor! O zaman bu Erdoğan’lı siyasi iradeye bakıp sormak gerekiyor? Kaç at? Çünkü malumdur: Erdoğan hala Annan Planı’na ben evet dedirttim demeye devam ediyor da!           **********
CTP sancılanmaya devam ediyor
Yalnız bu sancılanma zaman zaman UBP’de olduğu gibi yeni bir siyasi parti doğurmak için değildir… CTP henüz o parti “büyüklüğüne” ulaşamadığı gibi o kadar liberal da değildir… Özellikle “sol kimliğini korumaya” hâlâ büyük özen gösteriyor…
Bu cümleden olmak üzere de kendini “gençleştirerek” yenilemek istiyor. Son seçimlerle tutun ki bunu nispeten başardı. Ne var ki Başbakan yaş, baş, aktivite olarak bu “gençleşme” hareketinin dışında bir profil…
Şimdi Akansoy diyor ki “ben başbakanlığa değil, parti başkanlığına adayım…” İnandırıcı olamıyor! Çünkü parti başkanlığına seçilmesi halinde genç kuşaktan Akansoy’un parti içinde yeniden yapılanmayı hükümet dışından gerçekleştirmesi mümkün değildir… Dolayısıyla sonunda bir operasyon da Yorgancıoğlu için yapılabilir…
Ancak Başbakanlık zor zanaattır: Partiyi değil, koalisyon hükümetini yönetmek görevinden dolayı… CTP içinde reformcu gençler kanadının arayışları eğer Akansoy’u Parti Başkanlığına taşırsa “Başbakanlık yolunu da açtırır…” Fakat bu kez de “Eskiler yeniler çatışması dinmez, parti bölünmeye kadar gider…
Tabii bu yazdıklarımız olasılıklar… Asıl gerçek ise şudur: “CTP’li gençleri 1974’lerden beridir hatta öncelerde de çok yakından izledikti. Pardon o zaman zaten gençtiler. Naci Talat, Özker Özgür, Ferdi S. Soyer dönemleri…
Bugünün CTP’li gençlerini ise işte günlerin CTP’li gençleri yetiştirdilerdi. Siyasi partiler içinde en etkin gençlik kolları da bugünün üst kademe kadroları ile Hükümette görev alan gençlerdir…
Eee insaf ama… Müsaade edin de boynuz kulağı geçsin artık…”


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar