Anastasiadis kuzeydeki seçimlere oynuyor - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Anastasiadis kuzeydeki seçimlere oynuyor

Köş, MoreketMehmet Moreket

Fileleftheros nasıl oluyor da, KKTC Cumhurbaşkanı’nın BM Genel Sekreteri’ne yazdığı mektuba ulaşabiliyor?

Anastasiadis’inkini anlarım, hep yaptıkları iş, sızdırıyorlar da, ya Akıncı’nın mektubu?


Bir kopyasını Anastasiadis’e gönderdiğini tahmin etmem. BM kaynaklarından mı sızdı bu bilgi? Tabii bu tahminler, yayınlanan mektubun içeriğinin, gerçek mektup olduğu varsayımına dayanır. 

Şu ana kadar Cumhurbaşkanlığından, “hayır bu mektup bizim değil” açıklaması gelmediğine göre, varsayımı sürdürürsek ve Anastasiadis’in mektubu -eğer doğruysa- çok ilginç. 

Önce desentralizasyon önerisini Akıncı’nın 9 Ağustos görüşmesinde kabul ettiğini iddia ediyor. Cumhurbaşkanı, o görüşmeden çıktığında “Kıbrıs Rum kesimi ile üzerinde mutabakata varılan konularda uzlaşma sağlanması halinde, desantralize, yani yetkilerin daha çok iki kurucu devlette olması yaklaşımını da görüşmeye hazırız” demişti. Şimdi, “kabul etti” deniyor… 

Buna bir de, Anastasiadis’in “devletin birlik ve bütünlüğünün korunması için tam anlamıyla gerekli olan yetkileri muhafaza edeceği” ifadesi eklenmiş. Böylece, sorunun özünde bulunan siyasi etkin eşitlik kavramını reddetmeye devam ettiği anlaşılıyor.  

Rum liderin mektubuna eklediği iddia edilen Güven Yaratıcı Önlemler de evlere şenlik. Maraş’ın iadesi için teknik komite kurulması; güneyden kuzeye geçen mallara gümrüğün kaldırılması ve 5 ila 10 bin Türk askerinin adadan çekilmesi. Bunlar öne çıkanlar, gerisi fasa fiso. 

Şimdi bu metne bakarak, adı ne olursa olsun bir görüşmeden sonuç alınabileceğine inanan çıkar mı? Ya da başka bir ifadeyle, kuzeyde bu anlayışla bir anlaşmayı kabul edecek insan sayısı nedir?

Bana göre, Akıncı’ya oy veren ya da vermeyi düşünenler arasında bir anket yapılsa, orada da çok düşük bir sonuç çıkar. 

Peki Rum bunu bilmez mi? Bal gibi bilir. Siz bakmayın kuzeyde “çözümcü” bir lider isteriz demelerine. Bu görüşme faslında Anastasiadis’in bence asıl hedefi, çözüm yanlısı adayları zorda bırakmak, halkın o adaylara desteğini azaltmak, retçi bir adayın kazanmasını sağlamak olacak. 

Karşılarına “federasyon istemeyiz”cilerden birinin çıkması mı işlerine gelir, yoksa çözüm için çalışacağını deklere eden ve bunun şartlarını da ortaya koyan birileri mi? Daha doğrusu, masayı tümüyle terk etmeden, Rum tarafının niyetini ortaya sermeye devam eden, uluslararası toplumu bu yönde bilgilendiren birinin çıkması mı?

Tabii ki birincisini. Zaten oynadığı oyun yıllardır, suçlama oyunu. Zaman kazanmaya ihtiyacı var. Hem halkını bir çözümden daha da uzaklaştırmak için, hem de “nasıl olsa bir şey olmuyor, biz işimize bakalım” diyerek, özellikle enerji konularındaki yolunda rahat rahat yürümek için. O nedenle, “Biz federasyon görüşmeyeceğiz” diyerek gelen birini tercih edeceği kesindir… 

Daha görüşmeye iki hafta var. Bakalım o güne kadar ne kadar daha spekülasyon, yönlendirmelerle karşılaşacağız. Sağduyulu kalmayı sürdürmek, bu oyuna gelmemek gerekiyor. Aslında kimin ne tepki vereceğini tahmin etmek zor değil de, birbirimize saldırıp, Anastasiadis’in organize planına kurban gitmeyelim.

Mümtaz Soysal

MÜMTAZ HOCA…

Kim ne demişse demiş olsun, Mümtaz Soysal, hem Türkiye’de, hem KKTC’de bir fenomendir. 70’li yıllarda Türkiye’de okuyan öğrencilerin çoğunun 12 Mart 1971 darbesinin mağduru, devrimci bir hoca olarak yakından tanıdığı bir isim… 

Onu yüzünü görmeden Uğur Mumcu’nun Mamak’taki tutukluluk dönemini anlattığı Sakıncalı Piyade kitabından tanımıştık. Kendisi gibi başka hocalarla birlikte, maruz kaldıkları kötü muameleyi bilirdik. İlk eşi Sevgi Soysal da öyleydi. Onu da devrimci kitaplarından tanıdık. 

1972’ydi sanırım. Cumhuriyet Yurdu’nda kalırken, hoca Siyasal’ın dekanıydı. Bir gün yurdu gezmek istemiş. Odaları dolaşmış, slogandan, siyasi afişlerden başka bir şey görmemiş. Bir tek bizim odada duvarda asılı Che fotoğrafının yanında gitarı görünce, “sizin odayı en iyi oda seçiyorum” demişti bize. Sonra o grupla ve diğer Kıbrıslı öğrencileriyle bağını hiç kopartmadı. Hepsini isimleriyle hatırlardı…

Yıllar sonra öğrencileri ve dostlarıyla bizim Kıbrıs’taki evde o cinnet günlerini konuşup, o günleri yeniden yaşadığımız bir anda, balkondaki lamba aniden patlamış, sanki o günlerdeymişiz de yakınımızda bomba patlamış gibi yerlere kapanmıştık. Ne büyük travmalardı ki, bilinç altımıza yerleşmişti… 

Sonraki yıllarda, özellikle Kıbrıs konusunda siyasi duruşu eleştirildiyse de, asla bir dönek olmadı, asla siyasetten nemalanıp zengin olanlardan olmadı. 

Hepsi bir tarafa, 70’ler Türkiye’sinde böyle devrimci hocaların yetiştirdiği o nesillerin, hala daha aynı idealleri sürdürüyor olması, takdire değer bence. Güle güle hocam…

YERİN KULAĞI VAR

GELECEK NE GETİRECEK: 

Federal bir çözüm mü, yoksa iki devletli bir çözüm mü? Kıbrıs Türkü’nün geleceği açısından hangisi daha hayırlı olacak. Son zamanlarda tartıştığımız konu bu. Bana göre her iki düşüncenin de kendince haklı nedenleri var. Evet, Rumlar bu adayı bizimle eşit şartlarda paylaşmak istemiyor. Ancak diğer taraftan iki devletli bir çözümü önce Rumlara, sonra da AB’ye nasıl kabul ettireceğiz. Kendi içimizde bile ortak bir görüş ortaya koyamazken, sırf oy uğruna “onun savunduğu kötü, benimki iyi” diyerek bölüne bölüne nereye gideceğiz…  

RUM HALKININ ÇÖZÜM DERDİ YOK: 

Bakın, bu anketi ciddiye alırım. Avrupa Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin, Avrupa’da 30 ülkeyle birlikte güney Kıbrıs’ta  yaptığı Karşılaştırmalı Politikalar ve Sosyoloji anketinde, yüzde 57.2 oranıyla “birleşik bir devlet” ve yüzde 27 “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” isteği ortaya çıkmış.  Yüzde 35, federasyona kesin karşı. İki devletli çözüme karşı olanların oranı ise ezici, yüzde 72.4. Böyle bir nabızla, Anastasiadis isterse daha bir çok kez seçim kazanabilir. Halkının kendinden “anlaşma yap” diye bir talebi yok nasıl olsa… Bazı arkadaşlar bu sonuçlara bakıp, “çözüm iradesi sürüyor” yorumunu nasıl çıkarttılar, onu da anlayamadım. 

MODA LAFLAR: 

Başbakan Tatar Milliyet’e, “Marka ada” olmaktan söz etmiş. Turizm, üniversiteler ve inşaatları öne çıkartmış. Tamam da, bıraktım o sektörlerin ülkede yarattığı sorunları; KKTC’nin kendisi Süleyman Demirel’in dediğinden, beş cente muhtaç bir devlet, bu haliyle nasıl marka olacak? Önce kendin kalkınacaksın da sonra sektörlerinle övüneceksin… 

BRAVO LEFKE: 

Hafta sonu yapılan Lefke hurma festivaline hiçbir siyasi davet edilmemiş. Çünkü 3 yıl önce ilçe yapılan ancak, bu sadece kağıt üzerinde kalan bölge sorunlarla boğuşuyor. Yıllardır gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin türlü vaatlerle oylarını aldıkları Lefke için ellerini kıpırdatmadılar. Keşke tüm bölgeler Lefke halkı kadar cesur olup, açılışlarına siyasileri davet etmeseler. Bakın görün o zaman ya boş vaatlerde bulunmayacaklar, ya da verdikleri sözlerin arkasında duracaklar…   

KİM DOĞRU SÖYLÜYOR?: 

Bazı sendikalar yeni yılla birlikte başta seyrüsefer olmak üzere birçok harç ve vergilere okkalı zamların geleceğini iddia ediyor. Maliye Bakanı ise bunu reddederek, bunların toplumda bir algı yaratmak için bilinçli olarak yayıldığını söylüyor. Zam gelecek mi, gelirse sendikaların dediği gibi okkalı mı olacak, yoksa bakanın dediği gibi tüm bu söylemler iddiadan öteye geçmeyecek mi? Bunu öğrenmek için çok beklemeyeceğiz. Şunun şurasında yeni yıla az bir zaman kaldı. Kim doğru söylüyor, yakında hep birlikte öğreneceğiz… Bunu da buraya günü gelince, dönüp bakmak için yazdım. 

ULUS ATASINI KENDİSİ ANDI: 

Bazı sözde ilerici arkadaşlar yıllarca, Atatürk için “Rejimin dayattığı ideoloji” dediler, devlet törenleriyle anılmasını eleştirdiler. Türk ulusu hepsine yanıtını kendisi verdi. Akıl almaz kalabalıklar kendiliklerinden, gönüllü olarak törenlere katıldılar, özel organizasyonlar yaptılar, sosyal medya yıkıldı. Bu ancak, hala yaşayan ve hala benimsenen bir inanışı gösterir, başka bir şeyi değil… 

ZİRVEDEKİLER

Tayfun Çağra: “İnanç özgürlüğü adı altında toplumdaki olumsuz aşırı gelişmeler bir gün gelir bizim de türbanlı, cübbeli hale gelmemize neden olabilecekken, Kıbrıs’ın kuzeyini dünyanın gelişmiş ülkeleriyle, Avrupa ülkeleriyle aynı kefeye koyup oraların penceresinden buradaki gelişmeleri değerlendirmek doğru olmaz”…

DİPTEKİLER 

Bir Kampanyayı Yapamadık: Türkiye’deki etkinliğe paralel olarak KKTC’de 2 bin hurma fidanı dikilmiş. Bakan Oğuz da Ankara’da etkinliğe katılmış. Ne olurdu hiç olmazsa bu yıl, KKTC’de de, dünyada yapıldığı gibi tek elden bir kampanya yürütülseydi? Tanıtımlarla, Sivil toplumun, halkın da bizzat katılımı sağlanarak, hedeflenen o 300 bin fidan dikilebilseydi. Yok, biz böyle bir hedef için bile bir araya gelemiyoruz… 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar