Alışmak istemiyorum, kanıksamak istemiyorum... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Alışmak istemiyorum, kanıksamak istemiyorum…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Yok, yok, olmayacak…

Bu cinayetler, bu tecavüzler, bu gasplar, hırsızlıklar istisna değil artık.


Buncacık nüfusta bu yoğunluk, istisna olarak görülemez.

Hani iddia ederler ya, ‘her yerde var, o kadar ciddi değil’ diye…

Öyle değil artık…

Bir öfke, bir nefret, bir cinnet hali…

En önemlisi de ‘her şeyi yaparım’ psikolojisi…

Burası köpeksiz köy ya…

Trafik tartışması saldırıya dönüşüyor. Evsahibi kiracı tartışması ha keza…

2017’de yayınlanan bir rakam göre, 16 yılda tam 80 cinayet işlenmiş.

Senede 5 cinayet…

İstisna mıdır bu..?

Cehalet mi, fakirlik mi, kontrolsüz nüfus mu, her neyse, ben anlamam ama bu öfke diğer tüm suçların da özünde var…

Trafik kazaları da böyle, gasplar, tecavüzler, saldırganlıkla da …

Bence işin özünde rahatlık var. Belki yasalar caydırıcı değil, belki bu insanlara bu rahatlığı veren bir laçkalık var…

Rakamlar beni ürkütüyor…

Avrupa’daki rakamlara baktım, Litvanya birinci sırada.

Her 100 bin kişiden 8.76’sı cinayete kurban gidiyor.

Türkiye’de 4,9… Ve Türkiye cinayet oranlarında 3. sırada.

Bizde ise bu sayı yüz binde 2 gibi bir şey…

İngiltere, İtalya, Fransa’nın çok üstünde.

Sıralamaya dahil olsak, ilk beşin içinde olacağız.

Ama bir fark var. Burası küçük memleket. İçiçe yaşıyoruz.

Yazıyorsun, çiziyorsun, kendi aranda viz viz ediyorsun, yanıt “E, dünyada böyle”…

Yok kardeşim ben alışmak istemiyorum…

Ben bu değildim, değilim de…

Kanıksamak, bununla yaşamak istemiyorum.

Güven istiyorum, güvenlik istiyorum…

Ev sahibi kiracısıyla tartışıyor, öldürülüyor. Bu ne demektir..?

Her an hepimizin başına gelebilecek bir olay.

Suçla mücadele edildiğini, önlemek için seferberlik yapıldığını görmek istiyorum…

 

 


EGZOZ DENETİMİ KAFİ Mİ..?

Motorlu taşıtların egzoz denetimleri sıkılaştırılacakmış, haber bu…

Ama başka haberler de var aynı gün…

Mesela Teknecik santralinin havayı ne kadar zehirlediği analiz edilemiyormuş.

Orada filtresiz çalışıyor olması da aslında başlı başına bir çevre felaketi ya…

Sonra Girne’nin göbeğinde adam denize boru döşemiş, tonlarca atığı denize boşaltıyor.

Çevreyse çevre, denetimse denetim.

Bunlara cevap..?

Yok mu..?

Ben bakan olsam, bu felaketler ortada dururken bir tek egzoz konusunda çıkıp açıklama yapmaya utanırım…

 

 

 


 

YERİN KULAĞI VAR

TEK ÇARE ÇÖZÜM

UBP Genel Sekreteri Dursun Oğuz, “hükümetin Kıbrıs konusunda bir görüşü olmadığını” savunmuş. Öyle olduğunu kabul edelim ve soralım, “UBP olarak sizin görüşünüz ne?” Sakın “KKTC’yi yaşatmak” demeyin. Kırk yıldır bu ülkenin yönetimlerinizde ne hale geldiği ortada. Ekonomisi iflas etmiş, resmen kumar, fuhuş ve suç cennetine dönmüş bir ülke. Toplumun artık bir çözüme, uluslararası hukukun içine girmeye ihtiyacı olduğunu, hergün yaşadığımız rezilliklerle daha da çok anlıyoruz. Ne Ruma yama, ne de vilayet olma… Ortak payda bu…

 

ÖNCELİKLİ OLMALI:

Hükümetin önceliği ne bet ofisler, ne de asgari ücret olmalı. Çünkü ülkenin en büyük sorunu, iğneden ipliğe herşeyi etkileyen, fiyatları tetikleyen dövizin önlenemez artışı olmalı bence. Dövizin öldürücü etkisini kaldırmadan, yapacağınız her iyileştirme sabun köpüğü gibi eriyip gidecek. Dövizdeki artışı kontrol etmek bizim elimizde değil belki ama, bunun olumsuz yansımalarını ortadan kaldırmak, dövize bağlı yaşamımızı kolaylaştırmak, hükümetin elinde…

 

DÜN DE BUGÜN DE AYNI:

UBP milletvekili Ersin Tatar, Kıbrıs konusuyla ilgili birilerini hergün birşeyler yaptığını söyleyerek, Kıbrıs Türkü olarak bizim bunların neresinde olduğunu sormuş. Cevap basit, “Hiç bir yerinde”. Dün öyleydi, bugün de öyle. Birileri bizim adımıza karalar alıyor, sırasında tavizler veriyor ama, bize düşen bunları kabullenmek oluyor. 1960 cumhuriyetinin kuruluşunu hatırlayınız. Bir sabah kalktık ve kendimizi Kıbrıs Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak bulduk. Bugün de durum aynı, birileri bizim geleceğimiz için kararlar alıyor, bizi yok sayarak…

 

TATAR DOĞRU SÖYLÜYOR:

Ersin Tatar, bütçe görüşmeleri sırasında hane halkı yardımını da eleştirmiş ve “Olmasa daha iyi. Başa beladır” demiş. Bakın bu  görüşüne katılıyorum. Versen vay, vermesen vay… Madem ki özellikle seçim dönemlerinde millet “elektrik param, su faturam” diye kapıya dayanıyor, yani madem ki böyle bir zihniyet var, yardımın da kuralı, kaidesi belli olmalı. Mesela Türkiye’de Özal’ın FAKFUKFON’u gibi bir şey oluşturulup, Bakanlıklardan alınmalı. Şimdikiler eski politikaları izlemeyecekler biliyorum ama, böylesi onların da başını rahatlatır gibime geliyor…

 

SORUN KİMDE:

Biz, Aplıç kapısı da, Derinya kapısı açılsın diyoruz ama, barikatların açılmasıyla ilgili teknik komitenin Rum Başkanı Sotos Zakheos, Akıncı’nın bu açıklamalarını, “tamamen temelsiz, gerçeği yansıtmayan ve politik amaca hizmet eden” bir beyanat olarak nitelemiş, sorunun çözümünü üç yıldır erteleyenin Kıbrıs Türk tarafı olduğunu iddia etmiş. Sanırım Cumhurbaşkalığı bu iddialara bir yanıt verir de, biz de suçun kimde olduğunu öğreniriz…

 

 

YARISI KAÇAK:

Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, halen trafikte kayıtlı 322 bin aracın sadece 198 bininin muayenesini yaptırdığını söyledi. Bu hesaba göre 124 bin araç, hiçbir muayenesi yapılmadan yollarda dolaşıyor. Madem bu araçların sayısı biliniyor, kime ait olduğu da belli. Yapın o zaman gereğini. Sonra da bu kazalar niye, neden oluyor diye hayıflanırız…

 

 


ZİRVEDEKİLER

Cenk Mutluyakalı: Kıbrıs Türkünün yetiştirdirdiği az sayıda anıt insanlardan Kamuran Aziz. Bir yıl oldu öleli, ardından ağıt yakanlar, sayfalar döşenenler çıktı da, 100 yaşındaki kız kardeşinden başka kimsesi olmayan Aziz’in ‘mezarını yaptıralım’ diyen olmadı. Hakkını yemeyelim, meslektaşı Fatma Azgın gündeme getirmiş. Nihayet yazı çıkınca Belediyeler Birliği bu işi üstleniyor. Cenk’i kamuoyunun dikkatine getirdiği için kutlayalım. İşte, basının gücü…

 


DİPTEKİLER

ABD ve İngiltere’nin İki Yüzlülüğü: İngilteresi de ABD’si de, hem ‘doğal kaynaklar iki halkındır’ diyorlar, hem de ‘Güney Kıbrıs’ın sondaj faaliyetleri engellenemez’ diyorlar. Nasıl olacak bu? Tavşana kaç, tazıya tut… Madem ki çaresi çözümdür, hiç olmazsa onun gereğini yapsalar… Şu anda yaptıkları, kendi gizli planlarını kamufle etmekten başka bir şey değil…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar