ABD’Lİ BAYAN NULAND’IN BÖLÜNMÜŞ KIBRIS’I BİRLEŞTİRME ÇABASI… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

ABD’Lİ BAYAN NULAND’IN BÖLÜNMÜŞ KIBRIS’I BİRLEŞTİRME ÇABASI…

Kıbrıs sorunu söz konusu oldukta “uçan kuştan medet bile umulur!” Ne var ki Amerika uçan kuş değil. Medet ummaya gelince: Bana kalırsa şöyle derim: “Aman açıktan geç şerrine uğramayalım…” Malum burnunu hangi ülkenin içine sokmuşsa akabinde kanlı ölümlü savaşlar koptu!

İşte bu Amerika’nın Dışişleri Bakanlığı Avrupa ile Asya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı bayan Nuland, Kıbrıs’a geldi hem Anastasiadis hem de Eroğlu ile görüştü…
Nuland bu kısacık Kıbrıs ziyaretinden çok memnun kaldı. Mesela hemen anladı ki “her iki tarafın liderleri de Kıbrıs’ta çözüm için çabalamaktadırlar ve harika görüşmeler yapmaktadırlar!” (Şimdi siz “Allah Allah öyle mi” diyerek şaşmayı bir yana koyun çünkü konuşan dünya jandarması koskoca Amerika’nın Dışişleri’nde görevli uzman yetkilisidir… Dolayısıyla bu lafına bir mim koyun)
Diyor ki Nuland, “Bu görüşmelerden sonra her iki liderin önümüzdeki günlerde ve haftalarda adanın bölünmesini sonlandırmaya yönelik gerçek ilerleme için çalışacaklarına ikna oldum… Her iki liderin de adanın bölünmüşlüğünü giderecek çözüm için ortak açıklamayı belirleyecek güçlü kararlılıkları beni tatmin etti…” Falan… (Şeytana bakın! Bayan Nuland daha adadan ayrılmadan Kuzey tarafı hükümet krizi icat etmez mi?” Eee, şimdi önümüzdeki günlerde yahut haftalarda nasıl ortak açıklama ile ilgili harika işler olacak?)
ŞU BÖLÜNMÜŞLÜK MESELESİ: Demek ki Kıbrıs sorunu hâlâ hem de Amerika gibi dünyayı iğnenin deliğinden seyreden bir süper ülkede bile “bölünmüşlük” sorunu olarak görünmektedir! Demek ki kırk yıldır Kuzey Güney, Türk Rum, ayrı bölgeler ve ayrı halklar gerçeği kabul edilmemiştir! Demek ki Türkiye ve sayesinde Kıbrıs Türk liderliği hâlâ 1974’teki Barış Harekâtı’nın siyasi konumunda bulunmaktadır…
YANİ: Kıbrıs Adası Türklerle Rumların birlikte yaşadıkları, içtikleri su bile ayrı olmayan, düğün dernek, söz saz, el ele kol kola, hah hah kih kih bir saadet beldesi iken, Türkiye geldi adayı ikiye böldü, iki halkı birbirinden ayırdı ki o günden beridir olay “Leyla ile Mecnun’u bile ağlatmaktadır!”
Nitekim diyor ki Nuland “önümüzdeki günlerde adanın bölünmesine son verecek görüşmeler başlayacak… Yine Rum’la aşna fişne olacağız!”
ABARTIYOR OLSAK DA: Tutun bu yorumumuz can sıkıntısından! Ve de hayal kırıklığından! Eğer kırk yıldır dillere pelesenk “bölünmüş Kıbrıs” imajını “iki bölgeli, iki toplumlu bir siyasi çözüm alternatifine dönüştürecek politikayı üretip kabul ettirememişsek çekiverin kuyruğunu gitsin! Yoksa biz de biliyoruz o bölünmüşlük lafının “Türk Rum ortak federal devleti” için söylendiğini… Şunu da biliriz: “Her hal’u kârda ortak açıklamada bir karara varılacaktır…”
Bilmediğimiz ise şudur: “Bölünmüş Kıbrıs’ı yeniden birleştirip Federasyon haline getirirken Kuzey’deki Türk halkı nasıl bir bedel ödeyecektir?”      
**********     
HEPSİ BİTTİ SIRA GELDİ HÜKÜMET YIKIP HÜKÜMET KURMAYA

Alın size hükümet bir de “hükümetçilik krizi!..” Oysa koalisyon hükümetimiz ne kadar da iyiydi! Ağzı vardı dili yoktu… Zaman zaman akaryakıta, elektriğe zam yapar, alamadığı vergilere nazire “dolaylısı” ile vaziyeti idare ederdi… Mesela Polis Genel Müdürlüğü’nün bile vekâleten sürdürülmesi rahatlığında heyamola çeker, memleketi döviz vurduğu için tedbir alınmasını bekleyenlere “bu iş bizim çapımızı aşar” diyerek topu Türkiye’ye atardı! Elektrik sorununu “Elektrik Kurumu”na havale eder, sonra da “bizim bile elektriklerimizi kestiler” diyerek vatandaşla birlikte yakınıp ağlaşırdı!
Öylesine sosyal bir hükümetimiz vardı ki mesela süte zam yapar, imalatçılarla hayvancıları birbirlerine düşürür, üç gün sonra da yaptığı zamları geri çekerek ne kadar iç barıştan yana olduğunun ispatını verirdi!
İşte bu gül gibi “idare-i maslahatın koalisyon hükümeti” bunalıma girmiş! DP-UG cephesi tutturmuş “işler yürümüyor” diyormuş, haydi başka bir koalisyon için başka kapıya!
Mağusa’dan Lefkoşa dükalığını okumak zor oluyor! Tek avantajımız orada ciddi ciddi tartışılan konuların burada gevezelik olarak yorumlanmasıdır ki çoğu zaman bu görüşlerimiz de doğru çıkmaktadır… Dolayısıyla dobra yazalım:
BU HÜKÜMETİ YIKACAK ŞARTLAR YOKTUR. Lafı bile edilemez… Belki UBP ile DP-UG 26 milletvekili ile oluşur ama geçmişte emsalleri yaşandı, istikrarlı olmaz…             Oysa projelendirilmek istenen yeni hükümet, öncelikle “İstikrar sağlamak” imajını çakıyor! Evet ama azınlık hükümeti ile ne zaman istikrar ve başarı sağlandı ki?
TDP “biz böyle bir hükümette yer almayız” demiş! Yani 26 milletvekilini 29 yapmak mümkün değil. Başarıp oluşturulsa da CTP ile etleri bir kazanda kaynamayan Serdar Denktaş’lı DP, halâ Çakıcı imzasının kuramadığı TDP ile nasıl anlaşacak?
Kaldı ki memleketin bugünkü kritik durumu yeni hükümet arayışlarına “zamanı mı” dedirtiyor.
ÇÜNKÜ: Mevcut koalisyon hükümetinin neleri yapması gerektiği zaten Ankara’nın direktifleri ile çoktan yollarının haritası olduydu. Mesela sadece Ekonomik Paketi artık ciddiyetle devreye soksalar, bırakın yeni hükümet kurma arayışlarını, uyumaya bile fırsat bulamayacak bir çalışma temposu içine girecekler…
Nitekim kamu görevlilerinde yeniden yapılanma yasa tasarısı bile haftalardır İlgili Sendikalarla varılamayan uzlaşma nedeniyle sürüncemede kalmış yeni bir eforu gerektiriyor! Ötesinde özelleştirmeler konusu ile bazı sektörlerin özerk kuruluşlar haline getirilmesi var…
YANİ: Eğer koalisyon hükümeti kendini memleket meselelerine odaklayacak basireti gösterir ve de partisel çıkarlar kaygılarını aşarak sorunların çözümüne odaklanırsa bu tip krizler yaşanmaz çünkü gerek duyulmaz…
Yaşanıyorsa “avaracılıktandır!” Ötesi etmenler dayatmalar yok mudur? Her devrede şu veya bu şekilde ister Ankara’dan, ister siyasi partilerden kaynaklı olsun, vardı. Kaldı ki önümüzde yerel seçimler de vardır ve muhtemelen politik hesaplar çoktan o seçimlere adapte edilmiştir…
Buna karşın yine de hükümet kırıp hükümet kurmanın ne zamanıdır ne de mevcut ortam böylesi bir krizi kaldıracak durumdadır…           
**********
FAKAT HÜKÜMET DE ARTIK NE YAPTIĞINI BİLMELİDİR

Şimdi şu süt olayına bakın… Dün konuyu yorumlamaya çalışırken “Kooperatifçiliğe” de atıfta bulunmuş iyi ki Koop-Süt vardır demiştik… Artı, ne olursa olsun her zaman doğasal nedenlerden dolayı rizikoları olan “tarım kesimi üreticilerinin” öncelikle desteklenmeleri gerektiğine de mim koymuştuk…
Neyse ki Süt Üreticileri ile Süt İmalatçıları ve hükümet kanadı bir araya geldiler anlaştılar… Sonuçta hayvancıların “artık beleş süt yok” demelerine karşın devlet süte yaptığı zammı aşağı çekerek imalatçıların süt satın almama boykotunu sona erdirirdi…  
İŞTE HÜKÜMET ZAFİYETİ: Şimdi sorulası şudur: Hükümet süt zammını yaparken olayların bu mecraya döküleceğini, bir tarafı memnun ederken diğer tarafın mağdur olacağını bilmez miydi? Hükümetin “yaparız, yutarlarsa ne alâ, yutmazlarsa yeni tedbirler alırız” politikasında hareket etme gibi bir ciddiyetsizliği olamayacağına göre, süte yaptığı zammın sonucunu bilmek zorunda değil miydi?
Oysa yukarıda da yazdık. Vaziyetler zamlarla idare edilmeye çalışılıyor ki sonucu süt olayında fena ayazlandı! Yıllardır elinden ya beleş süt alınan hayvancılar süt fiyatları artırılarak iyileştirilirlerken bu kez süt imalatçıları mağdur edildiler! Yani hükümet “yeni bir denge kurarken mevcut olan dengeleri bozdu…”
KOALİSYON HÜKÜMETİ İSTİKRAR OLUŞTURAMADI: O sözünü ettiğimiz ve halkın öteden beri görmek istediği “istikrar” işte böylesi ayrıntılardadır… Ki bu hükümet iktidara geldi geleli hâlâ o istikrarı tesis edemedi! Nitekim “Elektrik Kurumu”nu kurtarma operasyonunun faturasını da elektrik zammına cevaz vererek halka ödettirdi! Elektrik Kurumu az biraz dengelendi ama bu kez de halk dengesini kaybetti!
Örnekleri çoktur ve yıllardır yazdığımızca bizim gibi kapalı toplum ekonomileri içinde dönbaba olanlar için bu zıtlıklarla yaşamak bir kader halini almıştır!..


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar