BM’ler Genel Sekreteri Guterres’in merakla beklenen ve dün açıklanan Kıbrıs’la ilgili raporu sitem doluydu! Nitekim diyordu ki Guterres raporunda, “Tüm taraflar çözüm taahhütlerini yenileseler de bu yöndeki çabalar başarılı olmadı…”
Hem Guterres’in hem de bizim gördüğümüzce “Taraflar henüz ne görüşmeye hazırlar dolayısıyla ne de aralarındaki anlaşmazlık konularını aşmaya…”
KIBRIS siyasi sorununun kilitlendiği, iki lider arasında müzakeresinin tıkandığı, yeniden önünü açabilmenin de şu dönemde mümkün olmadığı görülen gerçek..
Ben bu süreci iki maratoncunun çatlayana kadar koştururken nasılsa bir bahane uydurup ayni anda azıcık dinlenmek için yerlere serilmelerine benzetiyorum.. Bir iki soluktan sonra yerlerinden kalkıp yine koşmaya başlamak için tabi!.
ANCAK işte ne oluyorsa bu rölantiye yatıldığı zamanlarda oluyor! Çok kısaca dünyaya kapalı KKTC kamburuna biraz daha yığılan sorunlarıyla ıkınıp sıkınırken, Güney Rum Yönetimi de mesela bu son “ara vermede” Lübnan’ı da yanına çekip, Fransa’ya da “bekçiliğini” yapacağı yeni bir görev yetkisi verdi!
Tabi c’e, “sevsinler senin anlaşmalarını” diyemiyorum. Çünkü Kıbrıs’a dıştan ne kadar çok “kayırıcı ayırıcı ülke” katılırsa çözüm de o denli uzaklaşmaktadır. Artı, stratejik yönden de çatışma odağı haline gelmektedir.
ÖRNEĞİN, Güney’in şu “Münhasır Ekonomik Bölgeleri” ve hidrokarbon yatakları..
Başından beridir uzmanlarca deniyor ki “rezerv olarak ne iddia edildiği gibi büyük çaplıdır ne AB’ye taşınması rantable’dir. Yani çok hava basılıp haddinden fazla şişirilmiş bir balondur!
Fakat olay gaz rezervlerinin azlığı çokluğu değildir. “MEB sahipliği nedeniyle Rum-Yunan ikilisinin (son günlerde çok sık tekrarladığımca) Doğu Akdeniz’i, Ege denizi uzantısında Kıbrıs’a kadar bir Yunan-Rum egemenliği alanı haline getirme olayıdır..
Ki bu “sahipliği” emrivaki haline getirmek için de mesela Rum tarafı kendine Fransa gibi ülkeleri “koruyucu” seçmekte Güney’de önüne gelene askeri üs peşkeş çekmektedir.
Yani ne? Türkiye’nin müdahalesinin önünü tıkamak politikası…
Kıbrıs Türk halkının Kuzey’deki varlığını etkisizleştirerek Güney’e tabi olmasını zorlama planı..
Demeyin olmaz! “Olmaz olmaz! Ki neler olmadı bu adada! **********
ÜNİVERSİTELİLEŞTİK AMA…
Nihayet çok üniversite sahibi olmanın önemli bir sosyoekonomik kazanım olmadığını görmeye başladık!
Şöyle ki sayelerinde aynen Turizm sektöründe de yaşandığı gibi ne ekonomimiz düzeldi… Dolayısıyla ne de refah ve zenginliğimiz arttı…
Ne de KKTC, “üniversitelileşme” sonucunda “medeni ülkeler” seviyesine ulaştı!
Hatta bu kadar çok üniversite sahibi olmanın kolaylığında liseyi bitirenin şıp diye üniversiteli olması nedeniyle de yığınla sorunlar yaşanmaya başlandı..
BU sorunlardan biriyle yeni tanıştık: Üniversiteler arası rekabet nedeniyle (fakat kalitede değil) üniversiteler bünyelerine daha çok öğrenci çekebilmek için açmadıkları “bölüm” kalmadı!
Ee bu kadar “bölüm” açılınca da mesela memleket kısa sürede avukat, eczacı, elektronikçi, dişçi, İngilizce öğretmeni… Doldu!
Ve zaten var olan “işsizliğe” karşın bu kez de “gizli işsizlik” baş gösterdi.
FAKAT olay sadece bununla sınırlı değil. Mesela bu mezunları TC ile varılacak bir protokol anlaşmasıyla TC’de istihdam etmek mümkün…
Asıl sorun, henüz itiraf etmiyoruz ama “üniversitelileşme” ile birlikte memlekette sürekli artış göstermeye başlayan “suçlar!” Yani illegal olaylar! Ve tabi uyuşturucu, fuhuş!
Yani KKTC’miz “Üniversiteleriyle iftihar edecek düzeye gelemeden üniversitelileşmeyle oluşan pek toplumsal sorunun da “yuvaları olmak durumuna düştüler!
BUNU geçiyorum ki kanayacak sosyal yaradır.!
Fakat DPÖ ile Eğitim Bakanlığının ortaklaşa çalışması sonucunda örneğin eğer 3 yılda 14 bin 726 mezun veren Üniversitelere karşın “işsizlik sürekli artıyor, onca mezuna karşın “Özel Sektör” yanında çalıştıracağı üniversite mezunu sıkıntısı çekiyorsa, demek ki artık yara kanamaktır!
BİR hatırlatma yapayım. Gerçekte Kıbrıs gibi adaların kaderi çok farklı değildir.
Bir kere ağır sanayiye geçemezsiniz.. Orta ölçeklisi de çok hafif kalır!
Büyük çaplı ihracat yapamazsınız, ithalata dayanmak da bütçeleri sarsar!
Kısaca çapını zorlayamazsınız çatlar patlar! Bu nedenle de adalar sürekli göç verir!
Yani TC ile İşbirliği anlaşması yapmak gün gelecek kaçınılmaz olacak da önce “aramızdaki TC’lilere bakalım!” **********
KISACA TAKILDIĞIM: (YDP NEREYE KOŞUYOR?)
1974’den sonra biz TC’e değil, onlar TC’den buraya göç ettiler. Hâlâ küme küme geliyorlar. Hem işçi hem de ara eleman ihtiyacımızı karşılıyorlar. Bizden oldular.. Hayatlarından memnunlar.. Sağolsunlar…
DA! Nedir YDP’li Arıklı ile Zaroğlu’nun yaptıkları? Ki ne diyor YDP’nin iki milletvekilinden biri olan Başkanı Arıklı. “Zaroğlu’nun arkasındayım!” Bravo!
Yani kanunsuzluğun!
Yani Trafikte felaketlerin tartışıldığı bir ortamda trafiği beterince tepelemenin!
Yani TC’li Kıbrıslı ayırımcılığını beterince körükleyip alevlendirmenin!
Yani TC’lilerin oylarını kaparozlama uğruna popülizme yatıp memleketi kamplara bölmenin!
Yani iç barışı dinamitlemeye çalışmanın!..
Kısaca eğer “Türkiyeliler-Kıbrıslılar” barış ve dostluğunun bu “köşede” savunucusu olan bana bile bunları yazdırabiliyorsanız, ey YDP’ler, memlekete daha çok zarar vermeden vurun kilidi o dükkâna, kapatın gitsin!