Ada Rumları macerayı da sever tehlikeyi de! İspatı kendinden menkuldür. Durduk yerde 1974’de olduğu gibi Enosis hayali uğruna Makarios’a darbe girişiminde bulunur, birbirlerini doğrarlar!
1963’de Türk toplumuna yönelik “Kanlı Noel” saldırıları da “Akritas planlı” benzer maceralarından biridir.
Geçmişlerinde ise “Sağcılarıyla Solcularının” ki biz “gekkolarla komünistler” derdik sürüp giden çatışmaları vardır..
Her halde genlerinden kaynaklı bir “çetecilik” yanları vardır, fasaryayı çok severler Eoka teşkilatları örnektir!
BUNLARI neden hatırlattım? Geçen gün Lefkoşa’da Mısır ile Rum Yönetimi arasında bir anlaşma imzalandı. Buna göre Rumun MEB’den çıkartılacak gazı önce Güney Kıbrıs’a oradan da denizaltına döşenecek borularla Mısır’a sevkedilecek. Mısır’dan da Yunanistan üzerinden AB kadar ulaştırılacak!
Doğrusu büyük proje.. Ancak pahalı! Ankara ve KKTC’e göre eğer gazı nakledecek borular deniz altından TC’ye, oradan AB’ye bağlanmış olsaydı çok daha ucuza mal olacaktı..
ANCAK proje “ucuzluk-pahalılık” tartışmasını aşıyor, KKTC’nin bu projedeki yeri ile işlevi ne olacaktır” sorununa geliyor..
Çünkü Türk tarafı resmen bu projenin dışında bırakılırken, TC ile birlikte adeta düşman muamelesi görüyor!
ÖTE yandan “1. Sınıf” denilen Rum gazının AB’ye sevki, Mısır’la karşılıklı atılan imzalarla fiiliyata geçerken, “AB Enerji Bölümü Başkanı Bournoville AB Komisyonu adına projeyle ilgili mesajında çok kısaca şunları söylüyor:
Bu proje AB tarafından destekleniyor.. AB bu doğal gaz pazarından önümüzdeki yıllarda büyük oranda gaz ithal edecektir.. Ve devamla diyor ki diyor Bournoville Bölgede yeterli gaz vardır ve bu ekonomik büyümemiz için önemlidir..
Bournoville ayrıca AB’nin Kıbrıs, Yunanistan, İtalya ve İsrail arasındaki East Med (pipeline) boru hattı anlaşmasını desteklemektedir.
OLAYI neden “Rum tarafının yeni macerası” vurgulamasında Köşem’e aktardım? Çünkü bir kez daha “Kuzey’i ve artık Doğu Akdeniz’in siyasi aktörlerinden olan TC’i dışlayarak oluşturulan bu boru hattı projesi, Kıbrıs siyasi sorununun çözümünü de olumsuz etkileyecektir!
Üzerinde hakkı olduğu Enerji gibi büyük bir olayın dışına itilen KKTC’e karşın Rum tarafı inhisarına geçirdiği ayni enerjiyi siyasi yönden koz olarak kullanacağı yeni bir fırsat ele geçirmiştir. Ki bundan sonra artık masada “enerji sorunu” da olacaktır. **********
DEVLETİN ÇARESİZLİĞİ HALKI SINIFLARA BÖLÜYOR!
Bir süre önce Başbakan Erhürman BRT’de “Halka Seslenişinde” gerektiğinde akaryakıta da elektriğe de zam yapılacağını zaten söylediydi! Anlıyoruz ki başka çare yok! Ancak gitgide kantarın topuzu da kaçıyor! Çünkü “devlet için tükenmez olan çareler” artık halk için “çaresizlikler” haline geliyor!
Ancak gözler önüne serili çelişkiler de yaşanıyor! Mesela bu ülkede ne savaş var ne deprem sonrası felâket!
Aksine memlekete, yine tırlar dolusu fabrika çıkışlı Mersedesler geliyor.. Gece hayatı yoğunluğunca devam ediyor.. Ne festivaller bitiyor ne düğün dernekler.. Dahası akaryakıta sürekli zam üstüne zam oturtulurken bile binlerce memur işine kendi özel arabasıyla gidip gelmekte!
Öte yandan, ben alışveriş merkezlerini son dönemlerdeki kadar kalabalık görmediydim..
DEMEK ki memleket gitgide “keskin sınıflara” ayrılıyor.. Bir yanda yiyip içen tuzu kurular, öte yandan gitgide köşesine çekilirken “ne olacak anam hallerimiz” diyerek karalar bağlayanlar!
Demek ki birileri yerken, artık birileri de bakıyor! Ve bilirsiniz kıyamet de bundan kopuyor! Aman dikkat diyoruz!
**********
KISACA TAKILDIKLARIM: (HUKUKUMUZ DA TEKLİYOR!
Geçtiğimiz Pazartesi günü 2018-19 Adli Yıl’ın başlaması nedeniyle Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik’in ilgili konuşmasını hatırladım. Ne diyordu Sn. Şefik? “Yargı kördüğüm!..”
“KKTC çok tüketen bir toplum!..” “Kamu verimli çalışmıyor!..” “Sağlam bir kamu hizmetinin kurulması şarttır!..” “Ceza davalarında rekor yükseliş var!..” “En önemli sorun olan icra hâlâ devam ediyor!..” “15 bin 877 icra dosyalandı!..” “ Mahkemelerde hâlâ bekleyen 3 bin 926 mazbata var!..”
Hukukta da işler duman yani! Bunu Yüksek Mahkeme Başkanımız Sn. Şefik de ayazlatıyor..
*****
GEÇEN gün Ercan Havaalanında adamın birini 129 bin yuroyla yakaladılar. İnsan şaşar, bu yurolar neyin karşılığında? Ki şuna buna sorduğumda, “ne olacak dedilerdi. Yine biri Rumdan kalma tapulu arazisini sattı, paraları yurt dışına kaçıracaktı!”
Ben de cevaben dedim ki “kardeşim burası Afrika’nın Baluba kabilesi değil ki! Bu ülkenin bir Tapu Dairesi var. Menkuller alınır satılırken türlü çeşitli işlemlerden geçer! Öyle kurbanlık koyun alır gibi “sattın, sattım” pazarlıklarında kollar sökülene kadar tokalaşıp 129 bin yuro bir cepten çıkıp diğer cebe konmaz ki!”
…Açıkça yazalım. (Dedikodu ve asılsız olması en büyük temennimizdir) fakat bu ülkede bir zamanlar günahların en büyüğü işlendi! Tahsislerle Rum arazisi tutanlara koçanlar verildi! Hâlâ (kim kimin malını satar) sata sata bitiremiyorlar! Hemen hepsi Rum malı! Üstelik “satanlar” Güney’den gelip karşılığını “eşdeğer olarak alma hakkında olanlar değil!
Artık bu “çıbanları” neşterleyip temizlemek, KKTC’i merhemleyip, sarıp sarmalayarak sağlığına kavuşturmak gerekir. Tek sorun “bunu kimin yapacağıdır?”
