2016’NIN AYNASINA BAKTIK: (DURUMU HİÇ PARLAK DEĞİL. GELDİĞİNE BİN PİŞMAN OLACAK!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

2016’NIN AYNASINA BAKTIK: (DURUMU HİÇ PARLAK DEĞİL. GELDİĞİNE BİN PİŞMAN OLACAK!)

Yeni yıla pis griple giriyorum. Kaç gündür yapıştı, yakamı bırakmıyor! Çok da önemsemiyorum.. Nice yıllar gelip geçmiş hayatlarımızdan.  Hiç biri bir diğerine benzemedi! Hiç biri bir diğerinin devamı da olmadı!  Sevinçlisi de oldu kasvetlisi de! Sağlıklısı  da oldu sağlıksızı da! Kanlısı kavgalısı, barışçısı mülayimi ile!..
Sonuçta 2016 yılına girdik ki 2015’den kalan “artıklarla” uğraşmaktan fırsat bulursa, belki giderken “başardım” diyeceği bir iki hatıra bırakacak! Fakat evvel emirde bu sorunlarla tanışacak:
Mesela müzakereler kaldığı yerden devam edecek!
Hükümet 2016’da da  içine düştüğü kuyudan çıkmaya çalışacak!
Belediyeler borçları ile cebelleşirlerken her zamanki gibi hükümetten ve akan sudan  himmet bekleyecek!
Dökülen Kurumlar dökülmeye devam edecek. Çünkü yenilenmeleri için zerrelerine kadar tükenmeleri gerekir!
Tarım, hayvancılık sektörleri sorunlarını taşımaya devam edecek!
Sağlık sağlıksızlığı çakarken Eğitim başarısızlığın nedenlerini aramaya devam edecek!
Önümüzdeki yıl da geçmiş yıllarda olduğu gibi devlet vergi alamamaya devam edecek!
Siyasi iktidarlar her yıl olduğu gibi Türkiye ile imzaladıkları protokollerin uygulanması için TC tarafından verilen paraları cebbellu etmeye devam edecek.    Sonra dönüp bu “reformlar bize uygun” değildir diyecek!
Üniversitelerimize üniversitelerimiz eklenecek fakat kalite nanay olmaya devam edecek!
Her halde 2016’da da pahalılık fukara insanları vurmaya devam edecek.
Ve her yıl olduğu gibi turizmde niçin istenilen yere gelinemediği konusundaki tartışmalar sürecek… Falan…
2016’NIN AYNASINA BAKTIĞIMIZDA: Belli ki eğer “çözüm” gibi o büyük olay gerçekleşmezse ol alem devam edecek! 2015’den sarkan sorunlar 2016’da beterince artacak!
Tabi Müneccim değiliz. Sadece bu adada aklımızın başımıza düştüğü yıllardan bugünlere kadar geçen 70 yeni yılı hasbelkader yaşamışlığımızın imtiyazına sığınarak yorumluyoruz  2016’yı! Ki iki büyük olay yaşadıydık. Birisi müzakerelerin yeniden başlamasıydı. Diğeri “asrın olayı” denilen ve TC’den borularla KKTC’ye akıtılan suydu. Henüz ne birisi sevindirdi bizi ne öteki! Bu iki olaya bakalım.
     **********
1. OLAY: (YENİDEN BAŞLAYAN MÜZAKERELER) 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaratıp “büyütemeyen,” seçimlerde insanlara vaat ettiklerini seçilip iktidar olduktan  sonra “gerçekleştiremeyenler,” Şubat’ta başlayan müzakereleri kendi başarısızlıkları ile kabiliyetsizliklerini örtbas etmek için üzerine atlanılacak ehven bir olay  olarak koydulardı halkın önüne! Doğrusu en başarılı oldukları politika da buydu!
Yarattıkları hava şuydu. “Eğer bugüne kadar  devlet olarak işlev sahibi olamıyor, plan programları uygulayamıyor, halkın beklentilerine cevap veremiyorsak bunun tek suçlusu vardır o da çözümsüzlüktür!”
Ve ardından borazancıları saldılar halkın arasına: “Hemen çözüm, şimdi çözüm, yaşasın barışçı çözüm!..”
Dolayısıyle bizi bir yıl süreyle  sormak zorunda bıraktılar: “Fakat nasıl çözüm? Annan planının gerisinde mi ilerisinde mi?”   Çünkü iddiamız şuydu: “Güney için olabilecek en iyi çözüm olan  Annan planına bile referandumda “hayır” çıkartan  Rum tarafı masaya yeniden otururken, elbette Türk tarafından üzerinde ödünler isteyecekti! Akıl da mantık da Kıbrıs siyasi gerçekleri de bunu çakıyordu!  Nitekim hep birlikte izliyoruz Anastasiadis doymak bilmez  iştaha ile “istiyor!”
Bizse bu istekler karşsında yine beceriksiz politikalar  sonucunda müzakereleri tamamen Kuzey’in siyasi ve sosyoekonomik kaderi üzerine yığarken, olay gitgide “Kuzey Güney’e ne verir, verirken ne kadar fedakârlık yapar” noktasına getirildi! 
Müzakereler sürecinde bu aşamaya gelirken tabi gözlerimiz Akıncı’nın üzerindeydi. Ki önceleri kendilerine kuşku ile yakalşıyorduk! Geçmişteki siyaset karnesine bakıyor ve “halklar kardeştir” sloganlı misyonu ile “acaba masada Türk halkının Kuzey’deki “kurucu devlet”  hakkını çekip kopartacak basireti gösterebilecek mi” şüphemize bir mim koyuyorduk!  Bu kuşkumuz hâlâ devam etse de son dönemlerdeki söylem ve açıklamalarından anlıyoruz ki Akıncı Anastasiadis karşısında sadece direnmekle kalmıyor.  Yavaştan “kırmızı çizgilerini” de hatırlatarak, Kuzey’in de vaz geçemeyeceği ve hak bildiği istekleri olduğunu hatırlatıyor ve doğru politikada “Türk halkına atıfta bulunuyor.”  Mesela “halk Türkiye’nin garantörlüğünün devamından yanadır” derken, büyük çoğunluğunca KKTC halkının  siyasi iradesini yansıtıyor..
Buna karşın: Hâlâ müzakerelerin nasıl sonuçlanacağını bile tahmin edemiyoruz! Yeni yılla birlikte yeni bir solukla yeniden devam edecek. O zaman ve hep birlikte süreci daha iyi analiz edebileceğiz…
     **********

2.BÜYÜK OLAY: (TC’DEN KKTC’YE AKAN SU.)


Ve evet “asrın projesiydi!” Türkiye kolay olmayan bir teknoloji ile suyu Kuzey’e akıtmayı başardıydı. Çok sevinmek, bayram yapmak istediğimiz bir olaydı.. Dünyayı ayağa dikip “bakın Türkiye nelere muktedirdir” demek istiyorduk. Asırlar sonra Kıbrıs’ın kurak çorak coğrafyasının kaderini değiştirecek Anadolu suyunu kutsamalıydık diye düşünüyorduk.
OYSA KARALAR BAĞLADIK! İlk kez (kendi kişisel düşüncem de olsa, yalnız beni bağlamış da olsa) bu adaya layık bir toplum olmadığımızı düşündüm!  Bir gün bu adanın temelli Rum egemenliğine geçebileceği olasılığı kafamı fena halde sızlatıverdi. Çünkü:
Su olayı üzerinden “Türkiye karşıtı” propagandaların bu kadar sere serpe ortalara dökülmesine ve buna bazı politikacılarla,  hükümetin ve  bir kısım Belediyelerin de katılmasına akıl erdirememek bir yana,  üzüntü ile baktım! Çünkü hep şuna inanmışımdır:
Eğer sorunlar Ankara’ya anlatılırsa Ankara anlar.. Bir nokta ama: “Anlatmasını bilir ve altına imzanızı atıp taahhüt ettiğiniz ödevinizi yaparsanız!”           Fakat  bunlar yapılmaz, yıllardır söz verildiği halde protokoller savsaklanır,  bu adada Rum tarafına bile çekilemeyen rest, Su nedeniyle Türkiye’ye çekilirse herkesin aklı kendine deriz ama, onca çok akıl tutulması karşısında basiretimiz de bağlanır, geleceklerdeki var oluş umutlarımız da kararır!         Nitekim sorun o kadar endazesinden şaştı ki “Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkını sömürdüğü” bile iddia edildi! Ki o Türkiye şu anda kendi 78 milyonluk nüfusunun yanı sıra 2 buçuk milyon mülteciyi de sırtaran, “devlet oluşunun kudret ve olanakları ile “büyük Türkiye’yi yaratma yollarında sancılanan  ülkemizdir.
Bu ülkeye “bir iki parti başkanı ile sendikacının  posta koymasını, batıp gitmiş dört beş belediyenin  “su bizimdir”  diyerek ortalara fırlayıp şov yapmasını  çok kısaca “haddini bilmezlik” olarak yazıyorum…
EKLEMELİYİM. Biz istesek de Türkiye bizi bırakmaz.  Fakat “masa başında çözüm ararken, o çözümün de nasıl olacağı henüz bilinmezken, çok daha fazla güçlü olmak için Türkiye ile en üst düzeyde ikili ilişkileri tesis etmek zorundayız. Her halde bunu düşünmek de “faşizm” olmamalı!
Not:  Kaç kişi olduklarını bilmiyorum ama “okuyucularımın”  yeni yılını kutlar sağlık afiyetler dilerim…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar