15 KASIM 1983’TE DEVLET OLDUYDUK… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

15 KASIM 1983’TE DEVLET OLDUYDUK…

1993 yılında rahmetlik lider Denktaş Kıbrıs siyasi sorunu ile ilgili bir röportajında şu tespitlerde bulunuyordu:  “Bugün 1993 yılında iki toplum birbirlerinden 1960’dan da 1963’den de 1974’ten de daha uzak bulunuyorlar.  (Ben de bir ekleme yapayım.  2013 yılındayız ve iki halk 2003’te sınır kapılarının açılmasına, 2004’de Annan planı için Güney’le birlikte referanduma gidilmesine karşın hâlâ birbirlerinden çok uzaktırlar…)
Devam ediyorum: Lider Denktaş 1993’te gündeme gelen Gali Fikirler Dizisini yorumlayarak konuşmasına şöyle devam eder.
“Fikirler dizisinin nihai bir anlaşma metni olabilmesi için üzerinde daha çok müzakere edilmesi gerekir.  Bundan sonra neler müzakere edilmelidir:
1.  Kıbrıs Türkü’nün her türlü egemenlik hakkını teslim edeceksin.  Bunun için de KKTC’yi tanıyacaksın. Çünkü KKTC yasal ve Türk toplumunun çok büyük çoğunluğunun desteğine dayanıyor.  Kendi yasama ve yargı sistemleri var.  Bunlar işleyen sistemlerdir.
2.Buna karşı  “Kıbrıs Cumhuriyeti”  diye bir kuruluş yoktur.  Bu başlıkla bir devlet 16 Ağustos 1960 yılında kurulmuş,  Makarios bunu önce 30 Kasım 1963 tarihinde anayasasını değiştirerek yıkmış, Samson da 15 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirdiği darbe ile Kıbrıs Cumhuriyetini tarihe gömmüştür…”
DENKTAŞ BİR ÖMÜR KIBRIS TÜRK HALKININ ADADAKİ EGEMENLİK HAKKINI SAVUNMUŞTUR:  Yazık ki dış dünyaya anlatamadığı bu gerçeği gün gelmiş kendi halkı içindeki bazı kesimlere de anlatamamıştır… 
Nitekim her nasılsa hâlâ “resmi kutlamasını” yaptığımız KKTC’nin ilan edilip Mecliste kabul edildiği  gün olan  15 Kasım 1983’den bu yanadır  “devlet olup olmadığımızı”  tartışıyoruz! 
Ve gitgide o kadar “devlet olmadığımıza” inanıyoruz ki “1974 için Güney’deki Rum’dan özür dileyerek  “biz zaten asırlarca bu adada kardeş kardeş yaşadıktı,  bizi birbirimize düşürüp kapıştırdılar”  diyoruz!  Ve ekliyoruz:  “Ne demek ayrı devlet!  Ne demek iki bölge!  Tek vatan, tek  yurttaşlık,  tek Kıbrıslılık olmalı…  Birleşik federal Kıbrıs’ta Güney’le el ele AB yolunda refah ve saadete yürümeliyiz…
Pekala Kuzey’den arşı alaya yükselen bu çok barışçı ve çok safdil seslere ne diyor Güney’in Rum’u?  “Kıbrıs Helendir Helen kalacaktır,  tüm adanın tek efendisi vardır, o da benim…”  Ve gözlerimizin içine bakarak ekliyor:   “Yaşasın Birleşik Kıbrıs,  yaşasın tek vatanda Kıbrıslılar…  Siz Kuzey’den,  biz Güney’den bu ideal için bastırmaya devam ettikçe  bu sorunu çözeceğiz!..”
KKTC’nin 30.  yılı  kutlu olsun mu diyelim?  Hayır!  Hele bir de şu Ban Ki -moon’un masaya konacak planını görelim.  Görelim ki Annan planı ile gitti gider derken,  Rum’un sayesinde en azından ayakta kalan KKTC’nin bu kez adı batacak mı yoksa yaşamaya devam mı edecek…  O zaman kutlarız!            **********
   ŞİMDİ ANLADIK MI NE OLDUĞUMUZU
Kıbrıs Türk halkı 1963 Kanlı Noel’i ile başlayan Rum saldırıları ile can mal güvenliğini sağlamak için tümden  “mücahit”  olurken çok mesuttu!  Tuhaf ama gerçek! Çünkü halk olarak  “ulusal direnişi”  paylaşıyorduk… Yokluğu paylaşıyorduk…  Ayrısız gayrısız,  imtiyazsız sınıfsızlığı paylaşıyorduk… Seçilmişi de ayda 30 lira alıyordu,  doktoru işçisi de… 
Seferberlik toplumuyduk ki birlikte gülüyor birlikte ağlıyorduk…
Aradan yarım asır geçti.  Cemaattık,  anayasamızla,  Meclisimizle devlet olduk… Rum’un komisyoncusu işçisiydik;  kendimizin patronu efendisi olduk… Tek odalı okullarda altı sınıfın öğrencileri birlikte eğitim görürlerken; yedi üniversitenin sahibi olduk…  Saray Otelden öte otelimiz yokken en görkemlisinden oteller sahipleri olduk… Sanayimiz, hava alanlarımız,  limanlarımız oldu…  Dağları taşları evler villalarla doldurduk… Batırmış da olsak Hava Yollarımız da oldu…  Hastanelerimiz,  otobanlarımız,  kumarhanelerimiz,  bağlarımız bahçelerimiz sahipleri olduk…
Tek bir şeyin sahibi olamadık ama:  “İstikrar ve huzurun!”  Olamazdık da! Yıllarca yokluk ve meşakkati paylaşan Kıbrıs Türk halkı,  “varlık ve dirliği paylaşmasını beceremedi!” 
PAYLAŞAMADIK: Ne Kuzey’deki yatırımları ne astronomik maaşları ne de sürekli yukarılara tırmanan hayat standartlarını…  Ne yılda bir iki kez dış ülkeleri turlamak tatmin etti insanları ne de siyasi tanınmamışlığa karşın çocuklarını İngiltere’lerde AB’lerde okutmak…  Doymak bilmez iştahlarda Türkiye’nin parası ile carta çekerken haddimizi de şaşırdık,  bu adada 1954’lerden beridir niçin mücadele ettiğimizi de!                **********      
KALDI Kİ YAPTIKLARIMIZI DA BATIRDIK VE DEVLETİ SATILIĞA ÇIKARDIK Tabii yarattıklarımızı da… İşte son örneği: Bir Elektrik Kurumu’nun kahrını çekemeyecek devletin neresi devlet olur ki?  Başkentinin belediyesinin batışını seyreyleyen bir devlet nasıl devlettir ki? Hava Yollarımızı da batırdık sanayi  de…  İşsizlik de gırla…
Ancak sualini edeceğim bunlar değillerdir.  Bakın 1996’lardan beridir bir kırılma yaşıyoruz. Yaptıklarımızı sindiremiyor kusuyoruz… Bunun salt çözümsüzlükle de bir ilgisi olmamalıdır çünkü çözümsüzlüğe karşın sürekli yatırımlar ve ekonomik arayışlar sürmektedir… 
Buna karşın hızla dibe çöküyor, istikrar ve huzurumuzu yitirirken büyük vaatlerle ve “düzelteceğiz” lafları ile iktidar gelen siyasi partiler bir öncesi selefleri durumundaki iktidarlardan beter  “başarısızlıkları”  ile KKTC’yi sürekli gerisin geriye itiyorlar! Neredeyse tümden otuz Kıbrıs lirası aldığımız yıllara döneceğiz… 
DEMEK Kİ KABAHAT İKTİDARLARIN DA DEĞİLDİR: Hangi iktidar başarılı olmak istemez ki? Fakat “KKTC’yi daha ileriye taşıyacaktır” dediğimiz çıkan yenilikçi yasalara,  yatırımlara karşın 2002’den beridir hiçbir iktidar başarılı olmadı. 
Mesela Tek Sosyal Güvenlik Sistemi!  Bekleneni veremedi…  Mesela CTP döneminde Trafolarla takviyelenen elektrik santralleri…  Sorunları gidermeye yetmedi! Mesela kuraklık Primleri teşvikler Tarımı kurtaramadı!  Hatta politika arenasında bize dönük yararlarının umutlarında oluşturulan Mal Tazmin Komisyonu’nun bile muradı görülemedi!
O zaman nedir sorun?  Kimdir sorumlu?  KKTC’nin kuruluşunun üzerinden 30 yıl geçti?  Birbirimizi yiyoruz!  Ve hep soruyoruz.  “Yoksa biz devlet olmaya layık bir toplum değil miydik!” ki çoktan satılığa çıkardık bile!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar