Hola Barcelona! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Poli

Hola Barcelona!

Batuhan Beyatlı batuhanbeyatli@me.com

Batuhan Beyatlı
[email protected]

Tarih ve modernitenin bir ahenk içinde buluştuğu şehir: Barcelona… Yaz-kış içinizi ısıtan güneşi, güler yüzlü insanları, sokakları dolduran mis gibi yemek kokuları, görkemli mimarisi ve sizi kendi tarihinde gezdiren sokaklarıyla, kendinizi adeta bir masalın içerisinde bulacağınız bir yer burası. Gaudi, Joan Miro, Picasso ve Salvador Dali gibi önemli isimlerin yaşadığı bu harikalar diyarında geçireceğiniz her an için iyi ki gelmişim diyeceksiniz.


Katalonya bölgesinin başkenti ve Madrid’den sonra İspanya’nın en büyük şehri olan Barcelona, dışişlerinde merkezi yönetime bağlı olsa da içişlerinde tamamen özerk ve İspanya içinde ayrı bir devlet gibi. Yerli halk kendilerine İspanyol denmesinden hoşlanmaz. Onlar Katalandır ve yaygın olarak konuşulan dil de Katalancadır. Diktatör Franco döneminde Katalanca yasaklanmış olmasına rağmen Katalanlar tarafından konuşulmaya devam etmiş ve bu tarihi dil hayatta kalmayı başarmış.

1992 Olimpiyatları’nın burada yapılmasıyla popülaritesini arttıran ve her yıl milyonlarca turistin akın ettiği Barcelona’dan bahsedilince akla gelen ilk isim tabii ki Mimar Gaudi oluyor. Ondan  bahsetmeden Barcelona’yı anlatmak mümkün değil. Katalan modernizminin babası olarak anılan Gaudi, tek başına bir şehrin silüetini değiştirmeyi başarmış bir deha mimar. Gaudi’nin zengin hayal gücünü yansıtan eserlerinden bazıları: Sagrada Familia, Park Güell,  Casa Milà ve Casa Battlo.

Renkli ve Hareketli Bir Cadde: La Rambla

Turistlerin Barcelona’daki en uğrak yeri, şehrin kalbi Plaça de Catalunya ve Kristof Kolomb heykeli arasında uzanan La Rambla Caddesi’ni baştan sona yürümelisiniz. Yerli halkın çok sık uğramadığı La Rambla’ya genelde turistler akın ediyor. Barcelona’nın etrafı ağaçlarla çevrili bu hareketli ve mutlu caddesinde her yürüyüşünüzde karşınıza farklı bir sürpriz çıkabilir. Yol boyunca yürürseniz, cadde sizi Kristof Kolomb heykeline ulaşabilirsiniz. Barcelona’daki yaygın inanışa göre, Kolomb tarihi seyahatine Katalan topraklarından başlamış. Heykelin burada bulunma amacı da bu.

Bir Pazardan Çok Daha Fazlası: Mercat de Sant Josep La Boqueria

Caddenin ortasında yer alan Barcelona’nın en renkli yiyecek pazarı Mercatt La Boqueria’ya uğramadan dönmek olmaz. Bir yerde oturup yemek yemeye vaktiniz yoksa, burada küçük atıştırmalıklarla farklı lezzetlere doyacaksınız. Diğer birçok yer gibi buranın da Pazar günleri kapalı olduğunu unutmayın.

Tarih Kokan Sokaklarda Bir Yürüyüş

La Rambla’nın solundaki sokaklardan dönerek Joan Miro’nun doğup büyüdüğü, Picasso’nun bir dönem yaşadığı, Gotik mimarının esintilerini bulacağınız  Barri Gotic’e ulaşabilirsiniz. Dar sokakları ve minik meydanlarıyla şehrin ruhunu  içinizde hissedeceksiniz. Bu bölgede gotik mimari tarzının en önemli örneklerinden olan Barcelona Katedrali’ni görmeden ayrılmak olmaz. Barri Gotic’den yürümeye devam ederek, tasarım dükkanların cenneti El Born’a ulaşabilir, burada sevdikleriniz için hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. El Born’a gelmişken ünlü ressam Picasso’nun ilk eserlerinin sergilendiği Picasso Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Mimar Gaudi ile Tanışma Zamanı

Sıra şehre hayat veren Mimar Gaudi ile tanışmakta! Barcelona’nın ana caddelerinden ve en önemli alışveriş merkezlerinden biri olan Passeig de Gracia’da hem alışveriş yapabilir hem de Gaudi’nin karşılıklı eserlerini inceleme fırsatı bulabilirsiniz. Gaudi’nin basit bir mimar olmadığını anlamak için bu sokağı ve eserleri mutlaka görmek gerekiyor.

Hayal Gücünün Mimari ile Buluşması: Casa Battlo & Casa Mila

Passeig de Gracia metro istasyonunun çıkışında, modernizm akımınını temsil eden Casa Battlo tüm büyüleyiciliğiyle ziyaretçilerini karşılıyor. Adeta masallardan fırlamış gibi duran bu renkli yapı, zengin bir sanayici olan Josep Batllo i Casanovas için yapıldı. Gaudi’nin bu eserini diğerlerinden ayıran en önemli özelliği önceden var olan bir yapının dönüştürülmesiyle ortaya çıkması. 2005 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren yapının dalgalı çatısı bir dinozorun sırtına, çarpıcı formlarla dolu dış cephesindeki kiremitler ise bir balığın pullarına benziyor. Bir ejderha sırtının tasvir edildiği teras bölümünü görerek buradan ayrılmak, ziyaretçilere farklı bir deneyim yaşatıyor. Sıradışı bir yaklaşımın ürünü olan ve bugün bile sınırları zorlayan bu eser görülmeye değer.

Aynı cadde üzerinde bulunan Casa Mila (La Pedrera), Casa Battlo’nun 500 metre ilerisinde yolun karşısında yer almakta. Sagrada Familia’dan sonra, Park Güell ile birlikte şehrin en ünlü ikinci binası olarak kabul edilen bu eser, Mimar Gaudi tarafından 1906-1970 yılları arasında sanat meraklısı politikacı Pere Mila için yapılmış. Barcelonalılar tarafından La Pedrera yani Taş Ocağı olarak da bilinen bu başyapıtın içerisinde bir tane bile düz duvar bulunmaz. Montserrat Dağı’ndan esinlenerek yapıldığı söylenen bu masal evinin dalgalı yüzeyi, binayı, sanki kumtaşından oyulmuş gibi gösterir. İlk yapıldığı yıllarda şehrin aydınları tarafından eleştirilen ve alay konusu olan bu yapının 1984 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesi ve günümüzde de şehrin en önemli yapılarından biri olarak kabul edilmesi de oldukça ironik. Casa Mila’nın en dikat çekici özelliği ise çatısında yer alan bacalar. Sürrealist tarzda yapılan bu bacalar, ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görüyor.

hola4

Bitmeyen Şarkı, La Sagrada Familia Bazilikası

Halk arasında bitmeyen kilise olarak da adlandırılan bu şaheser, Gaudi’nin en önemli eseri ve şehrin sembolü olarak kabul ediliyor. Neo-Gotik mimarinin ana özelliklerini taşıyan kilisenin en dikkat çeken özelliği, birbirine simetrik olmayan kuleleridir. Doğuş, Tutku ve İhtişam olmak üzere üç cephesi ve her cephenin inanç, umut ve hayırseverliği sembolize eden üçer girişi, havarileri sembolize eden  dörder çankulesi vardır. Sagrada Familia’nın en yüksek kulesinin boyu Gaudi tarafında 170 metre olarak belirlenmiş. Bu rastgele seçilmiş bir sayı değil, Barcelona’da bulunan Montjulic Dağı’ndan 1 metre kısa. İnsanoğlunun yaptığı herhangi bir işin, Tanrı’nın yarattıklarından daha görkemli görünmemesi gerektiğini düşünen Gaudi, bundan hareketle kulenin boyunu 170 metre olarak belirlemiş. Avrupa’nın en büyük mabedini yapma hayalini kuran Gaudi, bu hayalini gerçekleştirebilmek için bazilikanın inşaatında da çalışıyordu. Rivayete göre, eserinin uzaktan nasıl göründüğüne bakmak için geri geri yürürken tramvay çarpması sonucu ağır yaralanarak bilincini kaybetmiş. Popüler olmaktan hoşlanmayan, bu yüzden çok fazla göz önünde olmaktan kaçınan ve yırtık pırtık giysiler giyen Gauidi’yi dilenci sanıp kimse yardım etmemiş. Kazanın ardından hastaneye çok geç kaldırılan ünlü mimar,3 gün sonra arkasında yarım kalmış hayalini bırakarak gerçek bir dilenci gibi acılar içerisinde hayata veda etmiş. Şu an halkın yaptığı bağışlarla ve ziyaretçilerden elde edilen gelirle devam eden tadilatın, Gaudi’nin ölümünün 100. Yılı olan 2026 yılında tamamlanması planlanıyor.

hola3

Barcelona’nın Sıra Dışı Parkı: Park Güell

1910 yılında Sanayici Eusebi Güell tarafından Barselona aristokrasisi için özel bir site istemiş ve  Antoni Gaudi’yi görevlendirmiş. Şehre tepeden bakan bir noktada inşaa edilen bu eser, kimilerine göre Sagrada Familia’dan sonra şehrin en önemli ikinci yapısı. Oldukça genş bir alana kurulan Park Güell’in ilk başlarda zengin ailelerin kalacağı, 60 evden meydana gelen bir site olarak tamamlanması planlanıyordu. İşler yolunda gitmeyince, proje boyunca sadece evlerin ikisi tamamlanabilmiş ve 1922 yılında bahçeler halkın kullanımına açılmış. 1984’te UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne adını yazdıran ünlü eser, ziyaretçilerine kendilerini adeta bir çizgi filmin içindeymiş gibi hissettiriyor. Masal dünyasını aratmayan Park Güell; yılan sırtını andıran bankları, gotik tarzdaki kemerleri, mozaik süslemelerdeki renk çeşitliği ve daha bir çok özelliği ile ziyaretçilerini büyülerken, Gaudi’nin uçsuz bucaksız hayal gücünün mimari dehasıyla birleşimine yakından tanıklık etme imkanı da sunuyor.

Park Güell içerisindeki en önemli yapılardan biri de Museu Gaudi’dir. Gaudi’nin 1906’dan ölümüne değin yaşadığı evde, kendi tasarımı olan mobilyaları görme şansı bulacaksınız. Gaudi’nin çalışma arkadaşlarından Francesc Berenguer tarafından tasarlanan bu evi ziyaret etmek için ayrı bir ücret ödemeniz gerekiyor. Şehre ruhunu veren Mimar Gaudi’nin çalışma odası ve yatak odasının yer aldığı müzeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.

barca3

Camp Nou

Barcelona denince ilk akla gelenlerden biri de futbol tarihine damga vurmuş, Katalanların gurur kaynağı FC Barcelona. 1957 yılında açılan ve her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlayan FC Barcelona Stadyumu Barcelona’ya gelen futbolseverlerin uğramadan dönmemesi gereken bir mabet. Tatiliniz sırasında maç izleme fırsatınız olmasa da, maç olmayan günlerde yapılan stadyum ve müze turuna katılabilir, bu efsane kulübün kaldırdığı kupaları yakından görebilirsiniz. Stadyum Turu’na katılan ziyaretçiler soyunma odalarından tribünlere kadar stadın her köşesini gezme şansına sahip. Futbolcuların geçtiği çıkış tünelinden yürüyüp sahaya çıkarken, sahanın atmosferine kapılıp farklı duygular  hissedeceksiniz.

Katalan Mutfağı

Barcelona mimari, sanat ve futbol şehri olmanın yanı sıra bir lezzet şehri. Barcelona’da yeme-içme de kültürün bir parçası gibi. Deniz ürünlerinin çok sık kullanıldığı Katalan mutfağında, akdeniz esintileri kendini fazlasıyla hissetiriyor. Barcelona’da bulunduğunuz süre boyunca, Katalanların en ünlü yemeği Paella’yı tatmanız, gezinizi daha anlamlı hale getirecektir. İyi bir Paella yemek istiyorsanız, çok fazla turistik olan restoranlardan uzak durmalısınız. İspanya’nın meşhur meze çeşitleri Tapas’dan da bahsetmemek olmaz. Barcelona’nın hemen hemen her yerinde bulunsa da Tapas aslında Katalan mutfağına değil, Endülüs mutfağına ait bir lezzet. Tapas’ın ortaya çıkış öyküsü de aslında oldukça basit. Başta ekmek dilimlerinin üzerine konulan şarküteri dilimleriymiş tapaslar. Kadehteki Sherry şarabına meyve sineği dadanmasın diye ekmek dilimi ile bardağa kapak yapılırmış. Sangria ise mutlaka denemeniz gereken, Barcelona’ya özgü hafif bir içki. Şarap, rom, meyve suyu ve daha birçok alkollü, alkolsüz içkinin karışımından oluşan Sangria adını içindeki ana madde olan kırmızı şaraptan dolayı, İspanyolca kan anlamına gelen “sangre”den almış.

Katalanların yemek saatleri ise bizim alışık olduğumuz düzenin çok dışında. Öğle yemekleri 14.00’dan, akşam yemekleri ise 21.00’dan başlıyor. Bu yüzden öğle yemekleri, akşam yemeklerine göre biraz daha ağır. Azar azar ve sık aralıklarla yemek yeme alışkanlığına sahip olan Katalanlar, öğün aralarında ise genelde Tapas’ı terciyor.

Diğer Yerler

Bu yazımda anlatma fırsatı bulamasam da, Barcelona’da keşfedilmeyi bekleyen daha birçok yer var. Barcelona’nın en güzel ve turistik parkı Parc de la Ciutadella, şehrin dünyaca ünlü sanat müzesi Nacional d’Art de Catalunya, görkemli Santa Maria del Mar Bazilikası, La Rambla Caddesi’nin sonunda yer alan şehrin ünlü limanı Port Vell ve şehir merkezinin hemen altındaki sahil kenarında yer alan sakin ama güzel bir semt olan Barceloneta bunlardan bazıları. Eğer vaktiniz varsa bu yerleri kesinlikle görülecekler listenize eklemelisiniz.

[newsbox style=”nb3″ display=”tag” tag=”282″ number_of_posts=”4″ sub_categories=”no” show_more=”no” post_type=”post”]

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar