2013 yılına girerken para ve sermaye piyasaları olarak çok pozitif bir ortamda girdik. Haziran ayı içinde ABD’nin para musluklarını kısacağını açıklaması ve bunu takvimlemesiyle pozitif hava iyice bozuldu. ABD bu söylemi değiştirdiyse de bozulan atmosfer piyasaya ciddi hasarlar verdi.
Haziran ayı itibarıyla baktığımızda kağıt bazında ki finansal enstrümanlar ciddi hasar aldı. Hasarı en çok bankalar ve yabancı yatırımcılar gördü.
ABD Merkez Bankası FED’in açıklamalarının yapıldığı 22 Mayıs’tan bugüne geçen zaman da dünyada ki borsaların ortalama kaybı %8, gelişmekte olan ekonomilerin para piyasalarının ortalama kaybı ise %14 civarlarında. Gelişmiş ekonomilerin (Avrupa ekonomilerinin) bankaları %15 değer yitirdi. Bu süreçte İstanbul Borsa’sı %20, Türkiye’de ki bankalar ise %28 değer kaybetti.
2013 yılının Haziran ayı itibarıyla dünya borsaları % 5 yükselmişti. Fakat gelişmekte olan piyasalar %14 düştü. Piyasaya darbeyi esas küresel faizlerin yükselişe geçmesi vurdu.
ABD ve Alman faizleri bu süreç zarfında arttı. Aynı zamanda Türkiye 10 yıllıkları da 2 puan artış kaydetti.
Yüksek miktarda bono portföyüne sahip olan yabancılar geçmiş yıllarda faizlerin düşmesinden dolayı yüksek karlar yazmışlardı. Son zamanlar da ise faiz artışından dolayı zarar ediyorlar. Bu durumun etkisi borsaya da yansıyarak İstanbul Borsası 22 Mayıs sonrasında dünyanın en çok değer kaybeden borsası oldu.
22 Mayıs’tan belli Türkiye’den net bazda sermaye çıkıyor. Bu süreç zarfında dolar kuru Türk Lirası karşısında %4.5, Euro kuru %5,5 yükseldi. Bu durum Türk Lirası’nı diğer para birimleri arasında en çok değer yitiren para birimlerinden yaptı.
Bu atmosferin düzelebilmesi için piyasalara ve ekonomiye yeni yaklaşımlar ve yeni senaryolar gerekiyor. Sonbahara kadar piyasalar türbülanslı.