Yorum: Özgürlük mücadelesi daha bitmedi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Dünya

Yorum: Özgürlük mücadelesi daha bitmedi

1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından önceki haftalarda Leipzig kentinde her pazartesi on binlerce kişi sokaklara çıkarak protestolar gerçekleştirdi.

Almanya, Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. yıldönümünde hâlâ ortak bir kimlik mücadelesi veriyor. Ines Pohl bunun, özgür bir toplum için mücadelenin hiç bitmediğine kanıt olduğunu söylüyor.

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Demir Perde’nin kalkmasıyla ölüm hattı ve kalın sınır kapıları döneminin geçmişte kalacağını düşünenler büyük bir yanılgıya düştü. Aksine duvarlar dünya çapındaki geri dönüşüyle yeniden canlanıyor. Sadece ABD ve Meksika arasındaki sınırda, İsrail ve Filistin sınırında, iki Kore arasında değil, Avrupa Birliği içinde de tel örgüler örülüyor, sınır kontrolleri yeniden uygulanıyor.


Büyük bir güven kredisi

Glastnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikalarının rüzgarını arkasına alan Doğu Almanlar, Polonyalılar ve Macarların verdiği cesaretle, ülkeyi Doğu ve Batı olarak bölen duvarı gerçek barışçıl bir devrimle yıkmayı başardı. Tek bir kurşun atılmadan. 9 Kasım 1989’da ve öncesindeki dramatik günler ve saatlerde tek bir kişi yaralanmadan. ABD’nin öncülük etmesi, Gorbaçov dönemindeki Sovyetler Birliği’nin desteklemesi ve başlangıçtaki gecikmeye rağmen Fransa ve İngiltere’nin de destek vermesiyle uluslararası toplumdan gelen büyük güven kredisi sayesinde ülkenin devletler hukukuna uygun şekilde birleşmesi sadece 11 ay içinde mümkün oldu.

Böylece Almanya’nın bir sosyal devlet olması üzerinde anlaşma sağlanması, ortak bir altyapı inşa edilmesi ve birbirinden çok farklı iki parçadan işleyen bir devlet kurabilmek için gereken başka ne varsa yapılmasının temel taşları döşenmiş oldu.

Umuda özlem

Bu nedenle Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. yıldönümünde dünyanın bir kez daha Almanya’ya gözlerini çevirmesi şaşırtıcı değil. Ya da belki de alışıldık yapıları sarsan tehdit ve güvensizlik duygularının hakim olduğu bu dönemde biraz olsun umutlanmak için.

Ancak öte yandan Almanya’nın kendisinde, elde edilen bu başarıdan dolayı mutluluk ve gurur pek de fazla hissedilmiyor. Aksine geçen 30 yılda elde ettiği siyasi kazanımları kendi kendisiyle mücadele ederek siyasi bir karmaşaya doğru sürükleniyor. Özellikle de doğudaki eyaletlerde sağ popülist AfD’nin bir parti olarak güçlenmesi, birleşik Almanya’nın oturduğu temelleri tartışmaya açıyor. Burada ulusalcı, ırkçı ve völkisch (Nazi dönemine özgü halkçılık için kullanılan terim) bir dünya ve insan bakışıyla, Avrupa’nın rolünden göçmen politikasına kadar birçok konu sorgulanıyor. Şimdiye kadarki büyük kitle partileri önemini yitiriyor, hükümet kurmak giderek zorlaşıyor ve çokça övülen güvenilirlik ve öngörülebilirlik -en azından şimdilik- sona erdi.

Ancak sağ popülistlerin güçlenmesi sadece Almanya ile sınırlı bir olgu değil. Ama yine de ülkenin bölünmüş olmasıyla bağlantılı olarak Almanya’ya özgü gerekçeler barındırıyor.

Önce Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) sonunu cesaretle hazırlayan, ardından bunun üstesinden gelen ve birleşik Almanya’ya tamamen yabancı olarak gelmek zorunda kalan çok sayıda Doğu Alman’ın yaşam başarısı ve gayreti, gösterilen çabalara layık şekilde takdir edilmedi. İşte bu cehalet şimdi intikamını alıyor.

Artan zorluklar

Küreselleşen dünyanın genelleşen belirsizliği ve devasa zorlukları karşısında Almanya, birleşmesinin 30. yılında şimdi kendi kendisiyle ilkesel bir mücadeleye girmeye de zorlanıyor.

Almanya nasıl bir ülke olmak istiyor?

Dua etmek için bir sinagogda toplanırken Yahudilerin korkmak zorunda olduğu bir ülke mi?

Siyasetçilerin sağ nasyonalist dünya bakışına ve dışlama politikasına karşı açıkça tavır alırken hayatlarından endişe duyduğu bir ülke mi?

Almanya, insanların ait olduğu kökenin ya da ten renginin tonunun ölçüldüğü bir ülke mi olmak istiyor?

Varoluşsal sorunların yükü altındaki bu yıldönümünde endişesiz, sıkıntısız bir kutlama olmayacak. Ama yine de vatanım için bu anma gününün cesaret vermesini diliyorum. Bu bayram gününün yıldönümünde oturup ülkemizin bu yüzyılın ortasında yılgınlığa kapılmayan, cesur ve anayasamızın temellerine sıkı sıkıya bağlı bir ülke olabilmesi için kafa yormamızı diliyorum. Anayasada değişmez şekilde yazılanların şu anda tartışmaya açıldığının bilinciyle. Bugün, geçmişin cesaretini kutluyoruz. Umarım, bu cesaretten özgürlük ve adalet içindeki iyi bir gelecek için mücadele gücünü çıkartabiliriz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar