YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç geçtiğimiz hafta içinde ülkemizdeydi. Bir gün içinde gelip gitti. Söylediğini söyledi, anlayan anladı. Bizim ulusal basında Saraç’ın Milli Eğitim ve Kültür Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na yaptığı görüşmeler ön plana çıktı. Saraç’ın esas Kıbrıs’a geliş nedeni üst düzey temaslarda bulunmaktan çok, üniversite rektörleri ile bir araya gelmekti.
Pek basınımızın ilgisini çekmese de Saraç, YÖK’ün kontenjan verdiği KKTC üniversitelerinin rektörleri ile bir görüşme yaptı. Esas bu görüşmede Saraç’ın rektörlere ne dediğidir. Bunun dışındaki ziyaretler teferruattır.
Rektörler ile yapılan görüşe ile ilgili ne rektörleri temsilen biri ne de YÖK başkanı bu konuda açıklama yapmadı. Demek ki kamuoyu ile paylaşılacak bir görüşme değildi. Anlaşılan görüşülenler gizliydi. Benim toplantı ile ilgili olarak edindiğim bilgi KKTC’deki üniversitelerin kalitesinin sorgulanması ve taban puanların yükseltilmesi konusu toplantının ana konusuydu.
Üniversiteyi bir ticarethane gibi düşünen anlayış için bu gelişmeler pek de iç açıcı değil. Zaten KKTC’de faaliyette olan 16 üniversite var ve 16 tane de faaliyete geçmeyi bekleyen var. Böyle bir ortamda üniversitelerin kalitesi elbette önem kazanıyor. Hele Türkiye açısından daha da önemli… KKTC’de 106 bin üniversite öğrencisi var bunların yaklaşık 60 bini Öğrenci Seçme Yerleştirme Sınavı ile Türkiye’den geliyor. Türkiye’den gelen bu öğrenciler öğrenimlerini tamamladıktan sonra da büyük bir çoğunluğu Türkiye’ye dönüyor. Dolayısı ile aslında KKTC’deki üniversiteler Türkiye’ye eleman yetiştiriyor. Tam da bu noktada YÖK devreye giriyor.
YÖK bu konuda gerek “başarı sıralaması” uygulaması gerekse de yurt dışında öğrenim görmek isteyen öğrenciler ile ilgili olarak çok ciddi kararlar aldı. Özellikle kamu sağlığı ve hukukunu yakından ilgilendirdiği için önce Tıp ve Hukuk alanında başarı sıralaması uygulaması getirildi. Ardından da mühendislik ve mimarlık, son olarak da öğretmenlikler için aynı uygulama hayat buldu. Elbette bu durum taban puanların yükselmesine neden oldu. Artık eskisi gibi bu bölümlere düşük puanlarla girilmesinin önü kapatıldı. Elbette bu kararlardan sonra KKTC’deki üniversiteler de nasibini aldı. Bundan sonra da almaya devam edecek. Kalitesini yükselten bu yarışta yerini alacak. Kaliteye önem vermeyen üniversiteye önümüzdeki dönemlerde öğrenci gelmesi daha da zor olacak.
İşin Türkiye tarafı böyle… Bizim bir de üçüncü ülkelerde gelen öğrencilerimiz var. Üçüncü ülkelerden gelen öğrencilerin nitelikleri ve hazır bulunuşluk durumlarına ben her zaman kuşku ile bakarım. Bu konuda da bir çalışma yapıldığını biliyorum. Bakanlık, YÖDAK ve üniversitelerin ciddi katkı koyduğu “Uluslararası Öğrenci Kabul Tüzüğü” bu ayın içinde yasallaşması bekleniyor. Bu tüzük ile üniversitelere gelen üçüncü ülke öğrencilerine bir standart getiriliyor. Her gelenin üniversiteye giremeyeceği bir düzenleme olduğu söyleniyor. Umarım bu tüzüğe üniversiteler uyar ve öğrenci kalitesi de artar.
Üniversitelerdeki öğrenci sayısının 100 bini aştığı bir ülkede, hele hele öğrenci sayısı nüfusun üçte biri olmuşsa bu konuda ciddi bir denetim gerekir. Hem YÖK’ün ortaya koyduğu bir nevi denetime dayalı girişimler, bir de bu “Uluslararası Öğrenci Kabul Tüzüğü”, üniversitelerde kaliteyi yakalamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.
Televizyonlarda sürekli dönen bir araba lastiği reklamı vardır. Benim çok beğendiğim bir sloganında şöyle der; “Kontrolsüz güç güç değildir”. Üniversitelerimizin geldiği nokta budur. Bu gücü kontrol etmezsek başımıza büyük belalar açabilir. Açmaya başladı da…
Dolayısı ile sorunlar daha da büyümeden önlem almak gerekiyor.
