YAŞAMIN TEMBEL ÖĞRENCİSİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

YAŞAMIN TEMBEL ÖĞRENCİSİ

Bedia Balses

Her yalnızlık kendiyle kalabalıktır…

Durdum. “Dur” demedi trafik polisleri, yolumu falan da şaşırmadım. Sağa dönmedim, sola bakmadım. Aramadığım bir mahallenin kavşağındayım. “Sağ” ile “Sol”un durulan yere göre değişebileceğini farkederek durdum.


“Senin soluna, benim sağıma göre” diyen cümleleri ters yüz ederek durdum. Çıkmaz sokaklı bir evin uçurumunda eteklerimdeki taşları boşaltmak için durdum. Toprağın kahverengi kucağında yüzümü jilet gibi kesen rüzgarla yarenlik etmek için durdum. Kaya gibi sert bir şiire çarpınca, vücudumdaki kanamaları durdurmak için durdum. Süslü sözlerin sayvanlı kıvrımında kıvırtanlara sırt dönmek için durdum. Şiirimin tamamlanamayan uzatmasında ne koysam olmayan bir cümle arasındayım. Aklımın tavan arasına bazı isimleri kaldırmak için durdum. Okuduğum kitabın en can alıcı noktasında sayfası kayıp bir aralıktaymış gibi durdum.

Boşluklarım, deliliklerim, saçmalıklarımla, üşümüşlüğümle ısıttığım yalnızlığımın kesilen elektriğiyle durdum. Kelimelerin hiçliğinin tezgahında kendi masamı devirir gibi durdum. Yere saçılan anlamlar ortasında düşürdüklerimi basmamak için durdum. Öyle ki, daha hızlı yürümek, koşmak, hızlanmak, dinlenmek, saçmalamak için durdum. Herkesin birbirine benzediği bu her yerden hiç bir yere kaçmak için durdum. Yarışların doğal üyesi olmamak, kural hatası yapmak, diskalifiye olmak için durdum. Beklemek, demlenmek, kendi merhemimi canımdan sürmek için durdum. Öyle ki, çocukcasına, ağlarcasına, dizlerimin bağını bağlarcasına durdum.

Göğüslenecek ipleri, “photofinish”leri iplemediğim için durdum. İpsiz sapsız bir söze sığınmak, tüm otoriteleri reddetmek için durdum. Ovamın ortasındaki düzlüğün usancıyla bir dağ başına koşmak için durdum. Tüm durakları hiçe saymak için, hastalıklarıma saygıdan durdum. Sağlığımla, ışığımla, ıslığımla sevdiğim çocuklar için durdum. Sözümle, içimle, dışımla, harfimle, sabrımla, tuhaflığım, yanılgım, öfkem ve sazanlığımla baştan aşağıya bana benzeyen her şey için durdum. Göğsüne reklam alanlardan olmamak, ödülden, tebrikten, alkıştan, bozulmuş, kokuşmuş yalancı başarılardan geride kalmak için durdum. “Dipteyim, sondayım” diyen şarkıları bağıra çağıra söyleyerek, kendime durmak, kendime çarpmak, kendime bölünmek için durdum. Edip okuyup, Münir Nureddin dinleyip, şiirle sarhoş olmak için durdum.

“Seyretmek pasifleştirir” diyen sözleri unutmamak için durdum. “Sapsarı bir cümlede ve geniş” yayılan sözleri kurtarmak için durdum. Dipsiz bir kuyu olan hayatın gözlerinin içine bakmak için durdum. “Harnıp”tan sızan balın tadını emmek için durdum. Dilimdeki tadı ihanetlerle, terklerle çalkalamak için durdum. “Yakup Abi”nin masasının üzerine çıkardıklarını unutturmaya çalışan kocaman kalabalığın çarkına çomak sokmak için durdum. “İnanlardan eşya yapılan” bir dünyada geçirdiğim çocuklugumla Melih Cevdet’e saygıdan durdum. Boy aynalarının karşısında boyumun ölçüsünü yanlış almak için durdum. Gece aşka erdiğinde ermişlerle yarenlik edenlerle buluşmak için durdum. Aşkla açtığım soframa bir zeytin tanesi katmak için durdum.

“Bir mendil niye kanar”ın kaygısıyla sorularımı insanlaştırmak için durdum. Elimden insan olmaktan başka birşey gelmediği için durdum. Beynimdeki çürümüş sezgileri tükürmek için durdum. Dişlerimdeki dolguları söküp atarak, açık sinir uçlarımla yüzleşmek için durdum. Durgun sularında sinek tutan insanlar arasında kokuşmamak için durdum.

Yürüyüşü, aşkı, barışı, kadını, adamı, insanı magazinleştirdiğimiz neyimiz varsa koparmak için durdum. Ben durdum. Merak edenler ya da etmeyenler, kimseler ve hiçkimseler, içine bakıp gülümseyen o kadının yüzünü nerde unuttuğumu hatırlamak için DURDUM!…


YAŞAMIN TEMBEL ÖĞRENCİSİ

 

Ben, bütün sınavlardan

İkmale kalmış

Yaşamın tembel öğrencisi

 

Hazırlanamadığı dersleri,

Öğrenemediği sonuçları

BÜ-TÜN-LE-YE-ME-YEN

 

Ben, sınıfta tek ayak cezası verilecekken

İdam sehpası önüne itilen

Temiz kağıdı alamamış bir sicilin

Rüya püskürtücüsü

Sevda ürkütücüsü

Şiir üfürükçüsü

Suya yazdığı sözcüklerin

Kafa ütücüsü

 

Ben, yalan bir öğretinin

Belini bükecekken

Karnesinde/ kalbinde onca kırıkla

İkmale kalan

Kelimelerini alıp başına çalan

Uzak, tenha, soğuk ve fakir mahallelerin

Ayazda yaşayan çocuğu

Öğrendiklerini

Yazdığı aptal şiirlere yükleyen

Başarısız talebe

 

Ben, okula hep geç kalan

Oyunlarda yaralanan

Dizleri kanayınca

Düşleri ağrıyan

Şarkıların nakaratında

Ufalanan bir çocuğun

Yüzü karalanmış resmi

İmzası eksik bir belgenin

Gayrı resmi işlemi

Ben, hep yanlış sınavlara hazırlanan

Teneffüslerde yemiş yerine oksijen arayan

Hayatın tembel, sümsük, başarısız öğrencisi

 

Nere dönsem duvar

Kimi sarsam Çin Seddi…

 

B.B

**************************************************

ZAMANA ASILI MEKTUPLAR

Dilim bir silah, şarjörü doldurdum…

Başımı gittiğin yola çevirdim, yaptığım bir kaçış biliyorum. Deniz’in ortasında alabildiğince büyük bir fırtınaya yakalanmış bir gemi nasıl yanaşırsa ilk karşısına çıkan limana, işte öyle… Ne denli, korkakça bir kaçış olduğunu bile bile kalbimi sökmeye koşar adım ilerliyorum.

Sırf korktuğum için, yeniden yalancı düşlere sığınmayacağım için, elimde ki kör jileti tebeşir sol yanımı karatahtaya çeviriyorum. Tek harf var, tek hece, kim bilir ki hatta kime ne ? Tap taze kokuşmuş kalbimi aynı payda da eşitlemeliyim öncelikle. Hiç bir zaman “karamsarlık” ruhumun en dipteki hücrelerine kadar işlemedi. Benim ki, başka denizler de boğulmamak için… “Yapmalıyım” yılanına sarılıyorum işte… Sen benden çok uzaklar da, her şeyden habersizken hiçliğin kucağında açlıktan ölmek üzere olan bir bebeğin annesini beklerkenki sabırsızlığı ile bekliyor kalbim sökülüp atılmayı..

Ve sade artık, yazılarıma cümlelerime yansıttığım tüm yan cümleler, olabildiğince yalın…

Sadece dizlerinin üzerinde yaşamak istemeyenler tercih edebilir. Lakin bilirsin sen de , nasıl ki fırtanın ortasından kalmış bir geminin kaptanı düşünmezse sığınacağı limanın sağlamlığını, sol yanını infaz edenler de asla düşünmez sonunda neyin ne olacağını. Amaçlanan, ebedi yanlızlıktır. Kaçış olabilir belki, kaçmak yanlızca korkakların işidir.

Gözlerimin çukuru büyüyor, gözlerimin altı simsiyah , göz yaşlarım oyuyor artık göz çukurlarımı akan her damla asit etkisi yapıyor tenimde. Bir gözüm kapandı, artık kör. Son gördüğü, senin gözlerindi. Kör jiletle, bedenim değildi artık kalbimdi yara alan..

Durmadan terleyen avuçların gibi avuçlarım. Şefkat boşaltacak kimse yok. Söküyorum kalbimi, deniz tutuyor bileklerimden, kan çıkıyor göğsümden, kalbim ayrılıyor tepemde küfürler yağdıran sağır bir zebani sürüsü ve seher vakti, koparıyorum kalbimle uzaya astığım o kalın ipleri..

Gözümün biri hala görüyor… Göğsüm kanıyor, ve çok acıyor…

HASAN VARDAR

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar