Umutlar başka bahara... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

Umutlar başka bahara…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Cenevre zirvesine katılmayacağını Kıbrıs Türk kamuoyuna ilk duyuran Hüseyin Ekmekçi soruyordu, “Cenevre Mont Pelerin’den daha büyük bir hayal kırıklığı olur mu” diye…

Felaket habercisi olmak istemeyiz ama, esas karar alıcının olmadığı yerde başarı aramam ben.


Belki en iyi ihtimalle çok taraflı yeni bir sürecin başlangıcı olabilir…

Ama eğer kesin bir çöküş olursa, daha önce de yazdığım gibi, bunun etkisi Kıbrıs’ta çöken süreçlerden daha kötü olur.

Türkiye ile Yunanistan’ın karşı karşıya gelmesi hem Türk-Yunan ilişkilerini bozar, hem de  iki müttefiğinin tam da Suriye’de savaş, enerji hatları falan derken yeni bir krizin içine düşmesi, NATO için iyi olmaz…

Nitekim Cumhurbaşkanı Akıncı’nın adadan ayrılırken, BM Genel Sekreteri Guterres’in Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinden sonra yeni bir değerlendirme yapıldığını söylemesi, BM’nin de endişeli olduğunu göstermiyor mu..? Eğer sonuç alınmayacaksa bile, bunu büyük bir tatsızlık yerine, alt düzeyde bir aksama olarak göstermeye çalışacaklar ve sürecin bir şekilde sürmesini sağlayacaklar.

Bu arada, Türkiye ve Yunanistan liderlerinin zirveye katılmayacağı konusu basına düştüğü halde ne Türkiye’den, ne de Yunanistan’dan resmi açıklama yapılmamış olması da gerçekten düşündürücüydü.

Şu an için anladığımız tek şey, tarafların uzlaşıdan uzak olduğu. Diğer başlıklarda uzlaşma sağlanıp, harita, güvenlik ya da garantilere sıra henüz gelmiş değil. Açık başlıklar olduğu gibi duruyor…

Alt düzeyde yapılan temaslar sonuç vermemiş olacak ki, liderler de katılmaktan vazgeçtiler.

Ha, liderler ve Dışişleri Bakanları meseleyi bir noktaya getirdikten sonra katılabilirler mi..?

O da iyimser bir düşünce olur… Zira mesele sadece Kıbrıs’ın kendi iç konuları değil…

Heyetler bizi  yanıltır mı..?

Umarım… Ama bu bir mucize olur…

 


KİM VERMİŞ ZAMANINDA O HAKKI..?

Hasan Taçoy sosyal medyada sendikalar yasasındaki değişikliği savunuyor.

“KTÖS ve KTOEÖS’de görevli sendikacıların profesyonelliğini kaldırmak amacıyla Öğretmenler Değişiklik Yasa Önerisi’ni hazırladık… Görev sürelerince öğretmenlik görevi yürütmeyen ve ödenekli izinde olan KTÖS ve KTOEÖS’te görevli profesyonel sendikacıların yerine, öğretmenlik görevi yapması için yeni istihdam yapılmak zorunda kalınıyordu. Bu yasal düzenleme ile bu sorun çözülüyor”.

Yasa maddesine bakayım dedim. Zamanında kim vermiş bu hakları diye. Çok ilginç bir tarih çıktı ortaya…

1 Ocak 1994…

Ne alaka diyebilirsiniz.

Çok alaka…

O tarihten bir kaç hafta önce seçim olmuş. UBP birinci parti çıkmasına rağmen, DP ve CTP hükümet kurmaya çalışıyor. Tam da iki arada bir derede bu yasa değişikliği geçiyor. Anlaşılan, 1993 seçimleri öncesinde tasarı hazırlanmış, seçim sonrası düşük hükümet, bu kıyağı geçirmiş…

Yani kim yapmış o yasayı? Taçoy’un “Abisi” Derviş Eroğlu….

İşte alaka bu…


 

YERİN KULAĞI VAR

NE İLHAK NE YAMA:

İlhak edebiyatı başladı başlayalı, konuşması gereken siyasilerde sessizlik hakimdi. Fakat aniden baktık iki ciddi odaktan net tavır geldi. Biri Cumhurbaşkanı Akıncı. “Bizim ne Güney Kıbrıs’a yama, ne de Türkiye’ye 82. vilayet olmak gibi bir siyasetimiz yoktur. Akıncı’nın Tayfur Sökmen olma düşüncesi de yoktur, olamaz” diye konuştu. Çok açıktı. Kıbrıs-Hatay benzetmelerinin karşısında olduğunu açık bir şekilde ortaya koydu. Diğeri Serdar Denktaş’tı. Denktaş da “Rumlara yama olmayı kabul etmeyeceğim gibi bu noktaya geldikten sonra Türkiye’nin vilayeti olmayı da kabul etmem” şeklinde koydu tavrını. En azından kimin nerede durduğu görüldü…

 

ŞAPKA KONUSU:

Rum Yönetimi başkanı Anasatasiadis, Cenevre’ye 2 şapkasıyla birlikte gideceğini açıklamış. Birisi Rum toplumu lideri, diğeri ise Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı şapkası. Hatırlarsanız bu 2 şapka konusunu cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında, CTP adayı Sibel Siber dile getirmiş ve “Cumhurbaşkanı’nın iki şapkası var. Bugüne kadar halk Cumhurbaşkanlarını toplum lideri şapkasıyla gördü ve öyle baktı. Ben seçildikten sonra sorunlarla iç sorunlarla ilgilenen bir cumhurbaşkanı profili çizeceğim. Halkın buna ihtiyacı var” demişti. Şimdi Anastasiadis, Siber’in o günlerde söylediği “şapka” konusunu kendi literatürüne almış anlaşılan…

 

KAŞIKLA VERDİĞİNİ:

Hükümet, yeni yıl öncesi kamu çalışanlarına vereceğini açıkladığı artışı daha vermeden yaptığı zamlarla fazlasıyla geri aldı bile. Sadece akaryakıt ve tüp gaza yapılan son zamlarla, hükümet kaşıkla verdiği artışı, kepçeyle geri aldı. Hani diyorum bari bekleselerdi de memurlar birkaç ay olsun artışlı maaşın keyfini sürseydi…

 

İYİ BAŞLADIK:

Önce kötü yönetimin ürünü elektriğe, toplamda öyle dedikleri gibi yüzde 23 falan değil, yüzde 46 gelen zamla en az 100-200 lira fazla ödeyeceğiz. Biz bunu düşünürken, tüp gaza ve akaryakıta da zam, nereden baksan ortalama bir aile ayda fazladan 200-300 lira daha ödeyecek. Asgari ücrete vereceği artışın herhalde iki misli olacak. Nereden çıkacak bu? Ekmeğinizden, aşınızdan kısacaksınız. Nereye gidecek? Makam arabalarına, dostlar alışverişte görsün diye yapılan kuru tarımın kuraklık ödemelerine, arka kapıdan alınan eşin, dostun, kardeşi çocuklarının maaşlarına… Ödeyin de hükümetçilik oynayacak çocuklar…

 

“ALNINI KARIŞLARIM”

CTP milletvekili Birikim Özgür, “akaryakıttaki 20 kuruşluk fahiş zam, sadece petrol fiyatlarındaki oynamalarla açıklanamaz. Bu yalana sarılacak olanı alnından karışlamak lazım. Borçlanarak cari harcama yapma, maaş ödeme ve zamlarla açıkları kapatmaya çalışma devrine geri dönmüş bulunmaktayız” değerlendirmesinde bulundu. Doğru, maaşlardı, 13. maaşlardı, piyasaya borçlardı derken para suyunu çekti. Şimdi zamlarla, verdiklerini geri alıyorlar…

 

SİZ DE ONLARINKİNİ ALIN:

Bir akademisyen arkadaşımız, olası bir çözümde dört özgürlüğün kabul edilmesi halinde, zaten Annan Planından daha çok toprak verdiğimiz Rumların, Türk topraklarının peşine düşerek, bir şekilde satın alacaklarını iddia ediyor. İyi de satmayın o zaman, aksine siz gidin Rumların topraklarını alın alabiliyorsanız. Siz toprağınıza sahip çıkıp satmazsanız, zorla mı elinizden alacaklar. Ha korkunuz başka sizin, keşke “kendimize güvenmiyoruz, parayı bastırırlarsa hepimiz satarız diye korkuyorum” deseydiniz…

 

 

 

 


ZİRVEDEKİLER

Mete Hatay: “Uzun yıllardır ‘idare etme’ taktikleri geliştirmiş Kıbrıs Türk halkı, daha önceden de siyasetçilerin Türkiye’deki iktidarlarla olan bulanık ilişkilerinden biliyordu zaten. Yani şaşırmamıştık. Tabii ki Kuzey Kıbrıs gibi TC’ye bağımlı bir yerde, bu tip TC’ye karşı yapılan ‘siyasi şirinliklerin’ bir yere kadar görmemezlikten gelindiği bilinmektedir. Çünkü bu tür ‘şirinliklerin’ bazı ekonomik ve siyasi getirileri olduğunu bilerek birçok siyasetçi, inanmasa da bazı konularda ‘mış’ gibi yapmayı adeta bir yaşam biçimi haline getirmiştir…”.

 


DİPTEKİLER

Arpaya var, narenciyeye yok: Arpa üretiminin ekonomi açısından verimsizliğini, buna verilen desteğin, teşviğin havaya atıldığını yazar dururum. Dünkü Kıbrıs gazetesinde Cypfruveks’in sermaye olmadığından alım yapamadığı haberi vardı. Pazar var, ancak pazarlamayı yapacak olan kurumda üreticiden ürün alacak para yok. Bu ülkede önceliklerin nasıl saptandığını görmemek için kör olmak lazım. Bir yanda sonsuz desteklenen arpa, diğer yanda birinci ihracat ürünü narenciye… Artık siz düşünün…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar