Ülkemizdeki son iç siyasi gelişmelerin sonuçları - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Ülkemizdeki son iç siyasi gelişmelerin sonuçları

 

Bu hafta başka bir konuda idi yazım. Ancak perşembeden beri Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında tırmanan gerginlik sonucu devletin zirvesini temsil edenler arasında cereyan etmekte olan açıklamaların dozu ve erken seçim konusundaki partilerin birbirlerine karşı ağır eleştirileri, perşembe günü Meclisimizdeki hakaret dolu konuşmalar, beni konumu değiştirmeye yönlendirdi.
Benim anlamadığım, Meclis’teki muhalefet partilerinin ve UBP’den bir grup milletvekilinin kamuoyuna yönelik istediği erken seçim ve mevcut hükümetin değişmesi değil mi idi?
Peki 28 Temmuz 2013 tarihi en erken bir seçim tarihi olarak belirlendiğine göre ve iki ay sonra halk iradesinin göstereceği şekilde yeni bir hükümet şekli için yol açıldığına göre ve normal prosedürde yasalar çerçevesinde en erken tarih olarak 28 Temmuz ortada iken, erken seçim isteyenlerin bu defa seçimlerin ille de Eylül ayı sonunda yani daha sonra yapılması yönündeki ısrarlarının ve birbirlerine hakaret dolu sözler ve davranışların ne anlamı olabilir? Bir de birbirlerine bu derece hakaret edenler birlikte nasıl çalışacaklar?
Güvensizlik önergesine gelince, erken seçim iki ay öne çekilerek daha erken seçim kararı çıktığına göre, güvensizlik önergesinin gündeme alınmasının anlamı kaldı mı? Bunun da bir uzlaşı konusu olması gerekirdi. Çünkü yeni gelinen aşamada iki aylık süre içinde istedikleri yeni hükümetin kurulması mümkün olabilecek miydi? Ve yeni ekibin hükümette uzlaşma ümidi ne derece olacaktı ? 29 Temmuz 2013 tarihi ile birkaç gün içinde seçim yasakları yürürlüğe gireceğine göre, yeni bir menfaat sağlama konusundaki kuşkular, seçime girecek partiler tarafından bu süreçte sıkı bir takibe alınabilir. Gerekçe bu ise. Gerek zaman gerekse dağınık oluşumu itibarıyla, kurulması çok zayıf bir ihtimal olan geçici yeni bir hükümet bir ayda ne getirip ne götürecek bu ülkeye? Bir kaos daha mı iyi olur? Partilerin bunu düşünerek mantıklı ve sağduyulu düşünmesi gerekir. 2010’dan beri iktidardaki hükümetin iki ay daha kalması, ne fayda veya zarar sağlar? Ancak konunun bunlar olmadığı, iddialaşmaya dönüştüğü ve mantığın yetersiz kaldığını görüyoruz. Bazı siyasi partilerin içyapısını ve delege ve örgütlenme yapılarını çok iyi tanıdığım için geçen yıl daha ilk Kurultay seçimleri yapılmadan parti içi yarışta parti başkanının yani gücü elinde tutan tarafın kazanacağını ve “bu işin bittiğini” yazmıştım. Ancak arka arkaya parti içi seçimler yetmedi ve klikleşmeyi sertleştirerek devam ettirdi. Üst düzeydeki güç dengeleri çatıştıkça, ülke ve halk menfaati bir kenara itilmiş ve hizmetlerin aksatılması uğruna bu yarış devam ettirilmiştir.
En son diğer bazı siyasi partilerin de iştirakiyle Meclis’e intikal eden erken seçim ve güvensizlik önergesi konusunda halka dönük açıklamalarda amaç erken seçim iken ve en erken seçim kararı alınmışken Meclis’te yapılan karşılıklı ateşli tartışmalar ve konuşmaların içerikleri, başka niyet ve tasarıların da birlikte var olduğu sorularını çoğaltmıştır. Bazı yasaların geçirileceği gerekçesi ise, hiç de inandırıcı bir gerekçe değildir. Yıllardır geçmeyen yasalar bir ayda ve bu karmaşa içinde mi geçirilecek? Kamuoyunun bunları görmediğini sanmak saflık olur.
Geçen hafta pazartesi günü için gündeme alınan Güvensizlik önergesi ile hükümetin düşürüleceği konusunda genel ve kesin bir kanaat olmasına karşılık, tecrübelerim ve hislerim dolayısıyla geçen haftaki yazımın son cümlesinde, bunun gerçekleşeceği konusunda “şüpheli olduğumu” yazmıştım.
Esasen, sorunların ve mahkemelere kadar ulaşan kavgaların ve son oluşum 8’lerin, devletin zirvesinde yaşanmakta olan çekişmelerden kaynaklandığını bilmeyen kalmadı. Geçen haftalardan 8’lerin güvensizlik önergesi verilmeden önce, önergeyi imzaladıktan sonra UBP’den ihraçlarının gündeme geleceğini tahmin ettiklerinden herhalde, erken seçime katılabilmek yönünde, başka alternatifler aramakta oldukları ve DP ile de görüştükleri haberleri yayılmaya başlanmıştı.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları ve içeriği bu haftanın esas gündemini oluşturmuş, günlerce televizyonlardan yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı’nın çok uzun açıklamalarının, 3 ana esas üzerinde olduğunu görüyoruz. Bir tanesi Cumhurbaşkanlığı’nın 3 yıldan beri yaptığı faaliyetlerle ilgili bir izahat verme ihtiyacını duyması. İkincisi Başbakan’ın yaptığı ABD ziyareti konusunda duyduğu rahatsızlık ve küçümseme yönünde ifade ettikleri, bunu yansıtmaktadır. Üçüncü ve üzerinde en çok durduğu husus ise, ne kadar UBP’li olduğu ve başından beri UBP kurultaylarında ve milletvekilleri arasındaki anlaşmazlıklarda ve UBP liderliği veya başkanlık adayları konusunda ne kadar müdahil olduğunu, izah etmesidir.
Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’a, Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’na açıklamalar yaparak, birbirlerine gönderiler ve verdikleri cevaplardan, devletin en üst zirvesinde cereyan eden açık, sert ve aşırı rekabeti ortaya koymaktadır. Aslında tarafsızlık içinde olması gereken makamların direkt olarak siyasi partilerin veya bir siyasi partinin iç seçimlerine bu kadar müdahil olması ve bunu açıklamakta mahzur görmemesi, sistemin ne kadar zedelendiğini de açıkça ortaya koymaktadır.
Özellikle de Meclis’in 1994’te alınan bir kararla genel kurul çalışmalarının kamuoyuna açık olarak yapılması, halkın o zamandan beri perde arkasını daha rahat görmesine yardımcı olmaktadır. Eskiden yalnız belli kişilerin açıklamalarıyla sınırlı kalan ve yanıltılan kamuoyu, şimdi daha fazla bilinçlenme imkânını bulmaktadır.
Bazı kesimler, ille de olayların istedikleri doğrultuda cereyan etmesini, aksi olduğu zaman karşı tarafa en ağır hakaretleri yapmayı mahzurlu görmüyor. Gittikçe, siyasi kademelerde, en küçük konuda dahi uzlaşı kültürü diye bir şey kalmadı. Daha önceki dönemlerde de milletvekilleri arasında menfaat düşkünleri, makam düşkünleri, makam için her kılığa girenler, yıllarca beraber işbirliği yaptığı veya çalışma arkadaşlarına şahsi menfaat uğruna her türlü gayri etik, gayrı ahlaki ve gayri yasal türlü muamelelerde bulunanlar, bilgili görünerek aslında bilgi tabanı çok sığ olanların bilgisizliklerini, fikir tartışması yerine işi kavgaya çevirerek ses gürültüsü ve dangalaklıkla yenmeye çalışanlar, kurnazlar, her dönemde ve her yerde olduğu gibi, vardı. Ancak sayıları bilinirdi ve bu insanlar bu vasıflarıyla tanınırlardı. Şimdi gittikçe bu kapsamın oldukça genişlediğini herkes görmektedir.
Bu gün bir hedef yarın başka hedef veya saf değiştirmeler o kadar çoğaldı ki kim nerede, asıl düşüncesi veya hedefi nedir? kestirmek mümkün olamıyor. Önceleri bazı idealler ortaya koyarak öne çıkanlar ve karşı tarafın icraatlarına karşı sert direniş koyanlar, bir süre sonra aynı insanlarla tam ters istikamette kucaklaşmış durumda olabiliyorlar. Dolayısıyla özellikle halkımızın seçimlerde oy kullanırken dikkat etmesi gereken husus, milletvekillerinin, halkın ve ülkenin sorunlarına hakim olması ve şahsi menfaatleri değil halkın genelinin ve ülkenin menfaatlerini koruyacak bilgili ve duyarlı olması yanında, en önemlisi, güvenilir olmasıdır. Toplumun aynası olarak temsilcilerin seçiminde halkın en çok dikkat etmesi gereken birinci vasıf, güvenilir olmalıdır.
Siyasi partilerin ortaya koydukları konularda da tutarlılık çok önemlidir. Ancak geçen hafta cereyan eden olaylar ve açıklamalar bize bu hareketlenmenin nedeninin, bazı parti veya grup veya belli makamların dar zümre veya şahsi güç yarışının kazanılması uğruna, kamu yararına mantıklı çareler veya uzlaşının dahi sağlanmasına imkân vermediğidir.
Dünyada tüm demokratik ülkelerde, üst yönetimdekilerin ve belli makamların, ve siyasi yapılaşmanın üst düzey görev sürelerinin sınırlandırılması, her zaman söylediğim gibi, rastgele değildir. Yüzyılların tecrübesiyle çıkan sonuçtur. Çünkü belli kademelerde ve siyasi partilerde uzun yıllar aynı pozisyonların tutulması, yönetimleri şahsileştirmekte ve demokratik kuralların uygulanmasına fırsat bırakmamaktadır. Uzun sürede bu makamların etrafında menfaat gruplarının da kümelenmesine ve menfaat bağlarının güçlenerek yeni bir güç oluşumuna imkân tanımaktadır. Dilerim seçimlerden sonra gelecek Meclis’in ilk görevi bu yasaları düzenlemek ve bu tür menfaat ilişkilerini asgariye indirecek yönde önlemlerin alınmasıdır. Tabii burada da halka önemli görev düşer.


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar