PROAKTİF CUMHURBAŞKANI: Havadis’e konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Aktay, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanacağını belirterek, “Sayın Erdoğan seçilmesi halinde proaktif bir Cumhurbaşkanı olacak. Başbakanlığı da çok farklı yapmıştı, Cumhurbaşkanlığı’nı da farklı yapacak” dedi
HAKLI DAVA: Kıbrıs konusunda Türkiye’nin müzakere sürecine destek verdiğini ve Kıbrıs’ta bir çözümden yana olduğunu bildiren Aktay, “Kimse Türkiye’nin Kıbrıs Türkü!nü haklı davasında yalnız bırakacağı yanılgısına kapılmasın. Türkiye, Avrupa Birliği ya da başka bir şey elde etmek için Kıbrıs’taki haklı davadan vazgeçmez, Kıbrıs Türklerini terk etmez” diye konuştu
AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay Kıbrıs konusunda ve Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerle Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı sürecini Havadis Gazetesi’ne değerlendirdi. Ankara’da Havadis Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Aktay Kıbrıs konusunda AK Parti’nin “bir adım önde olma” siyaseti sürdüreceğini bildirirken Türkiye’nin AB için Kıbrıs’tan vazgeçmesinin söz konusu olmadığının altını çizdi. Genel Başkan Yardımcısı Aktay, Türkiye’de 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda kazanacağına inandıklarını kaydederek, “Erdoğan proaktif, sahada sorunlarla doğrudan ilgilenen bir Cumhurbaşkanı olacak” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Profesör Doktor Yasin Aktay ile yapılan söyleşinin tam metni şöyle:
Havadis: 20 Temmuz 1974’ün üzerinde 40 yıl geçti. Kıbrıs meselesinde gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasin Aktay: AK Parti’nin Kıbrıs meselesine bakışı ve bugüne kadar yaptıkları ortada. Kıbrıs konusunda bizden önceki hükümetlerin yapamadığı birçok şeyi biz AK Parti hükümetleri olarak yaptık. Ve bunu yaparken de en önemlisi Kıbrıs meselesindeki haklılığımızı dünyaya Dünya’ya anlattık. Daha önceki dönemlerde hükümetler Kıbrıs davasında haklı olmamıza rağmen bu haklılığımızı dünyaya anlatamamışlardı. AK Parti hükümetleri ile birlikte Kıbrıs konusunda haksız olan tarafın Rumlar olduğunu Dünya’ya gösterdik. AK Parti Kıbrıs konusunda ‘bir adım önde olma politikası’ izledi ve izlemeye devam ediyor. AK Parti her konuda meselelere sorun çözme odaklı yaklaştı. Kıbrıs’ta da bunu yaptı. Kıbrıs meselesini çözme iradesini Türkiye ortaya koydu. 2004 Annan Planı referandum sürecinde Dünya’ya Türk tarafının çözüm istediği net bir şekilde gösterildi. O gün çözümü reddeden tarafın Rum tarafı olduğu da referandumla birlikte ortaya çıkmış oldu. Gelinen aşamada Türkiye Kıbrıs’ta devam etmekte olan müzakere sürecine tam destek veriyor. Yine sorunu çözme konusunda irade ortaya koyuyor ve de bir adım önde olma yaklaşımını sürdürüyor. 20 Temmuz 1974 öncesinde Kıbrıs’ta Türklere dönük yaşananların bir daha yaşanmaması bizim için çok önemlidir. 1974 öncesi Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türkler tehdit altındaydı, can güvenlikleri kalmamıştı. Türkiye 1974’te Kıbrıs’a dönük gerçekleştirdiği harekatla birlikte sadece Kıbrıs Türk toplumunu değil, Kıbrıs Rum toplumunu da koruyacak bir adım attı. Kıbrıs’ta daha vahim olaylar yaşanmasını engelledi. Türklerin ve Rumların daha çok zarar görmelerinin önünü aldı. Eğer Türkiye müdahale etmemiş olsaydı, Kıbrıs’ta Türklere dönük soykırım yaşanacak, önüne geçilemeyecek vahim olaylar olacaktı. 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a dönük alınan müdahale kararı çok yerinde ve zamanında alınmış bir karardı ve birçok vahim olayın yaşanmasını engelledi. Geçmişte yaşanan olaylar Kıbrıs’ta bir daha yaşanmamalı. Gelinen aşamada iki taraf arasında Kıbrıs meselesinin çözümüne dönük müzakereler devam ediyor. Türkiye olarak beklentimiz bu müzakerelerin olumlu bir şekilde sonuçlanmasıdır. Ancak bize gelen bilgilere göre özellikle Rum tarafının geçmişte varılan mutabakatları kabul etmemekteki tavrı ve çözüm yönünde ortaya gereken iradeyi koymamakta direnmesi işi zora sokmaktadır. Türkiye Kıbrıs’ta iki tarafın eşitliğine dayalı bir çözüme ulaşılmasını desteklemektedir. Kıbrıs’ta çözüme ulaşılabilmesi için Rum tarafının tutumunu değiştirmesi gerekmektedir. Kimse Türkiye’nin Kıbrıs Türkünü haklı davasında yalnız bırakacağı yanılgısına kapılmasın. Türkiye, Avrupa Birliği ya da başka bir şey elde etmek için Kıbrıs’taki haklı davadan vazgeçmez, Kıbrıs Türklerini terk etmez.
Havadis: Kıbrıs’taki mevcut durum sizce sürdürülebilir mi?
Yasin Aktay: Kıbrıs’taki mevcut durumda bir ada içerisinde iki devletin olması Dünya açısından çok iyi bir durum değil. Ancak yine de bu, işin sosyolojisine, psikolojisine bizi bakmaktan alı koymuyor. Sonuçta Kıbrıs’ta birlikte yaşama iradesini kim sergiliyor, kim sergilemiyor diye bakıldığı zaman, Kofi Annan planı sürecinde Türk tarafı %60’ın üzerinde irade ortaya koyarak “evet” demişken, Rum tarafı bu oranın üzerinde bir yüzdeyle “hayır” demiştir. Demek ki Rum kesiminde hala daha Türkleri kabul etme yönünde bir irade söz konusu değildir. Gelecek için sorumsuzca yapılacak bir birleşmenin de geleceğinin olmadığı başka bir gerçektir. Onun için Kıbrıs’ta iki eşit egemen devlet, yapı veri olarak kabul edilmelidir. Kıbrıs’ta aslında bundan başka bir çare kalmıyor. Tabi ki, taraflar ada üzerinde ortak bir kadere ve geleceğe sahip olduklarını da kabul etmek durumundadırlar. Bu ortak kader dolayısıyla, aynı adayı paylaşıyor olmak, aynı kaderi paylaşıyor olmaktan mütevellit hem imkanların hem de sorumlulukların paylaşılması konusunda bir şeylerin yapılması gerekmektedir. Türkiye başından itibaren bu çerçevede iki eşit devlet ve aynı zamanda birlikte hareket edilebilecek bir yapılanmaya kapıyı kapatmayan formülleri her zaman öngördü ve destekledi. Kıbrıs konusu tek taraflı iradelerle çözülebilecek bir mesele değil. Çözüm için ilgili taraflarda irade olması gerekir. Kıbrıs meselesi çözümlenmeden Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’ı içine alması büyük bir hataydı. Buna karşın AB’nin Türkiye’ye karşı ortaya koyduğu isteksizlik Rum kesimini şımartmakta ve çözümsüzlük yönünde cesaretlendirmektedir. Bu da Kıbrıs’ta çözüm arayışlarını olumsuz etkilemektedir. Ben burada şunu da söylemek istiyorum. Türkiye AB pahasına Kıbrıs’tan vazgeçmez. AB’nin Kıbrıs meselesi çözümlenmeden Rumları içine alması belki de Türkiye ile ilişkilerini içinden çıkmaz bir hale sokmak için atılmış bir adımdır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı bir isteksizliğin ifadesi olarak da değerlendirilebilir. Sonuç itibarı ile bu kulvar içerisinde hem Türkiye’nin AB’ye giriş süreci devam etmektedir hem de Kıbrıs’taki müzakereler sürmektedir. Kıbrıs’ta devam etmekte olan görüşmeler umarım bu sorunda yeni bir sayfa açar. Türkiye Avrupa Birliği’ne girmemesine rağmen ekonomi konusunda önemli başarılar göstermektedir. Bu arada Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ise çok ciddi ekonomik krizler içerisinden geçmektedir. Bu krizler AB’yi de zora sokmaktadır. Bu gelişmeler de Kıbrıs konusunda müzakerelerin başlamasına ve çözüm arayışlarının artmasına neden olmuştur.
Havadis: Gazze’de yaşananlarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Yasin Aktay: Bizim İslam dünyasında kardeşler bir vücudun azaları gibidir, organları gibidir. Eğer bir organ bir acı yaşarsa diğer organlar da bunu hisseder. Bir vücut, bir organın çektiği acıdan kendini muaf tutamıyor. Gazze’de yaşananlar tam bir insanlık dramıdır. Bu drama karşı Dünya’nın sergilemekte olduğu sessizlik ibretlik bir sessizliktir. Bu insanlık adına utanılması gereken bir sessizliktir. Gazze’de insanlar ölüyor ama buna seyirci kalmak suretiyle de insanlık ölüyor. İsrail saldırganlığının bütün Dünya önünde bu kadar açık bir şekilde sergilenmesi ve buna sessiz kalınması Dünya’nın bir şekilde esir alındığını da göstermektedir. Uluslararası medya bu konuda yaşananları daha gerçekçi bir şekilde kamuoylarına aktarmalıdır. Ancak baktığınız zaman medya gözümüzün önünde yaşanmakta olan vahşetin, bir katliamın Dünya’nın dikkatinden kaçmasını sağlayabiliyor, insani değerlere sahip çıkmıyor. Bu da ibretlik bir başka durumdur.
Havadis: Türkiye’de halk ilk kez Cumhurbaşkanı seçmek için sandıklara gidiyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Yasin Aktay: Türkiye son 10 yılda güçlü AK Parti hükümetleri periyotları sonucunda ekonomide, demokratikleşme sürecinde önemli adımlar attı. Bunların sonucunda cumhurbaşkanını halkın seçeceği bir noktaya geldi. Cumhurbaşkanını halkın seçecek olması hiç kuşkusuz demokratikleşme sürecinde önemli ve ileri bir adım olacaktır. Şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı seçimleri birçok vesayet unsurlarına, müdahalelerine açık olan bir süreçti. Her seçim sürecinde büyük sancılar yaşanırdı. Bugün de cumhurbaşkanlığı seçimi bir takım sancılarla oluyor, bir takım mihraklar müdahalelerde bulunmaya çalışıyorlar ancak bu müdahale süreçlerinde seçimin kendisine kimse müdahale edemiyor. Seçimin sonucuna kimse etki edemeyecek. Seçim sonuçlarına, seçim kampanyalarına yönelik yapılan bir takım müdahalelerle etki edilmeye çalışıldığını da görüyoruz. AK Parti olarak hedefimiz ilk turda bu seçimin kazanılmasıdır.
Havadis: Sayın Erdoğan’ın seçimi kazanması ve Cumhurbaşkanı olması halinde AK Parti sorun yaşar mı?
Yasin Aktay: Bazı sorunlar olabilir ama biz genel anlamda bir kaos beklemiyoruz. Ciddi bir sorun beklemiyoruz. Gelinen aşamada Sn. Erdoğan sonrasıyla ilgili ne olacağı konusunda belirsizliğin getirdiği bir takım duygusallıklar olabilir ama sonuçta bir sorun beklemiyoruz. Sayın Erdoğan seçilmesi halinde proaktif bir Cumhurbaşkanı olacak. Başbakanlığı da çok farklı yapmıştı, cumhurbaşkanlığını da farklı yapacak. Proaktif olacak, sahanın içerisinde olacak. Her şeyle ilgilenen, her şeyin yapılmasını bir görev gibi gören bir Cumhurbaşkanı olacak.
Havadis: Son dönemlerde medyaya yansıyan ve tartışılan operasyonlar var. Bu konuda ne söyleyeceksiniz.
Yasin Aktay: Karşımızda bir örgüt var. Bu örgüt dini bir cemaat olma özelliğini yitirmiş, çok fazla dünyevi bir örgüt. Her tarafa adam sokma peşinde olan bir örgüt. Emniyete, orduya adam sokma konusunda sergilemekte oldukları büyük performans onların bir cemaat olmaktan ziyade bir mafya organizasyonu olduklarını düşündürüyor. Biraz da dindar bir mafya organizasyonu, hedefine de Müslümanları koymuş durumda.
