Türkiye Cumhuriyeti bu yıl kuruluşunun YÜZÜNCÜ YILINI kutlayacak. Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye sadece kendi içinde değil, mazlum ülkelerde de büyük bir umut kaynağı oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, emperyalist ülkelere karşı yürüttüğü savaş, emperyalistlerin Lozan’da boyun eğmelerine yol açtı.
Yıkılmış bir Osmanlı feodal devleti, her taraftan işgal edilmiş ve Padişah, emperyalizmle beraber hareket ederken, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının elde ettiği başarılar hiç unutulmamalıdır.
Kıbrıs Türkü ,Anadolu halkının her zaman yanında oldu. Kurtuluş Savaşını başladığı günden başlayarak açıkça destekledi. Mustafa Kemal’in savaştan hemen sonra başlattığı, yazı devrimi, kılık ve kıyafet devrimi, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını heyecanla destekledi.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması sürecinde Kıbrıs Türkleriyle Türkiye politikacıları birlikte mücadele ederek, Cumhuriyetin kurulmasında belirleyici oldular.
Annan Planı sürecinde Türkiye siyasi kanadı ile Kıbrıs Türk halkı beraber hareket ederken,Kıbrıs Türk liderliği , Türkiye’nin de BATILILAŞMA planı olan AB’ye birlikte giriş planını engelledi. Bu engelleme Kıbrıs ile Türkiye yetkilileri arasındaki en büyük kırılma noktalarından sayılabilir.
Annan Planı sürecinde Denktaş etkisiz hale getirildi.Türkiye, Kıbrıs’ta çözüm isteyen güçlerle birlikte hareket etmeyi sürdürdü.
Rumların ANNAN PLANI’na son dakikada HAYIR söylemesi, buna rağmen AB nin Rum tarafına karşı etkili bir yaptırıma yönelmemesi ve Kıbrıs Türkü ile Türkiye’ye karşı mesafeli duruşu,Türkiye’nin adım adım siyaset değişikliğini yaratan ana etkiler arasında sayılabilir.
2016-2017 yılları arasında Montana’da yapılan görüşmelerde BM birçok konuda ilerleme sağlamasına rağmen, son anda özellikle Anastasiadis’in görüşmeleri baltalayan tavrı ve görüşmelerden ayrılması, Türkiye politikalarında belli bir değişikliğin başlangıcı oldu.
Türkiye, Montana sürecinin başarısızlığa uğramasından sonra Rumlara karşı uzlaşmaz bir çizgi izlemeye başlarken, Kıbrıs Türk toplumu içerisinde çözüm isteyen Kıbrıs Türklerini de karşısına aldı.
Türkiye’nin Kıbrıs Türk toplumunun siyasi yapısına ve ekonomik yapısına müdahalesinde çöken Montana sürecinin önemli katkısı vardır. Anastasiadis ÇÖZÜMÜ TORPİLLEMESİ yanı sıra, politikasıyla da adım adım Kıbrıs Türklerinin siyaset sahnesinde özne olmasının engellenmesini de sağladı.
AB sürecinden uzaklaşan Türkiye, her alanda klasik milliyetçilik sürecine yeniden döndü.
Gerek Kıbrıs Sorununda gerekse KÜRT SORUNUNDA çözüm yerine, olayı zaman yayma ve Kıbrıs Türkleriyle Kürt siyasetçilerini etkisiz hale getirme politikalarına yöneldi.
Türkiye, AB sürecinden uzaklaşırken, ister istemez demokratikleşme sürecinden de adım adım uzaklaştı.
Türkiye ekonomisi, özellikle dövizin devamlı değer kazanmasıyla kırılgan bir hale dönüşürken, Kıbrıs Türkleri de süreçleri pasif izleyiciler olarak takip etmeye başladı.
Türkiye’nin yeniden AB sürecine dönüşü, komşularıyla yeniden iyi ilişkiler kurması, Kıbrıs sorununu yeniden çözme sürecini başlatabilir.
Doğu Akdeniz’de bulunan enerjinin AB ye taşınması sürecinde Türkiye üzerinden nakli, bölgemizde birçok ekonomik ve siyasi süreçleri yeniden şekillendirebilir..
Bunun dışında Türkiye politikalarını doğru temelde değiştirebilecek bir süreç uzakta görülmektedir..
