Türkiye ekonomisi ve Kıbrıs konusundaki bakış açıları… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Türkiye ekonomisi ve Kıbrıs konusundaki bakış açıları…

Konulara bakış açısına göre değerlendirmeler çoğu zaman farklıdır. Bunu günlük hayatımızda da her an yaşamaktayız.
Örneğin son zamanlarda en çok gündemde olan Kıbrıs konusunda ve Türkiye’deki ekonomik konularda değişik bakış açısıyla değişik yorumlar görmekteyiz. Bu tabii ki içten veya dıştan bakışa veya ilgilendiği alandan baktığına göre değişim gösterebilir, düşünce ve niyet veya gerçekçilik açısından bakış çok önem taşır.
Gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de en çok odaklanılan konuların başında, TL’deki düşüşün ne kadar süreceği ve 2014 yılında Türkiye’de ekonomik büyüme ve gelişmelerin, faizlerin, enflasyonun ne olacağı konusundaki paylaşılan endişelerdir. Bu hafta en çok tavan yapan husus TL’nin yabancı paralar karşısında özellikle de en çok ilişkili olduğumuz ABD Doları, sterlin ve Euro karşısındaki beklenenin üstünde değer kaybıdır. Dolar 2.2’yi, Euro’da 3TL’yi ve sterlinde 3.6’yı bulmuş, hatta gün be gün geçmiştir. Nerede duracağı konusunda da yetkili makamlar da bir tahmin yapamamakta, ancak bu dalgalanmanın devam etmeyeceği ve duraklayacağı ifade edilmektedir. Geçenlerde Sn. Babacan ve Sn. Şimşek belirsizliği kabul ederek tahminlerden kaçınmış ancak bu belirsizliğin geçici olduğunu ifade etmiştir. Bazı yabancı finans ve değerlendirme kuruluşlarından benzer yorum ve değerlendirmeler mevcuttur.
Gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de her kesimi yakından ilgilendiren ve direkt yaşamına etki yapan kur artışlarının, enflasyonu ne kadar arttırarak alım gücünü düşüreceğini, cari açık ve dış sermaye azalması halinde yatırımları ve üretimi ne kadar menfi etkileyeceği, sonuçta geçim sıkıntısı ve her ülkenin en çok üzerinde durduğu gibi, zaten var olan işsizlik sorununu ne kadar daha büyüteceği ve sosyal ve ekonomik sonuçların ne olacağı hususunda, gerek yabancı gerekse yerli analistler, piyasa yorumcuları ve devlet yetkililerinin farklı beyanatları olsa da benzer endişeler üzerinde birleşilmektedir.
Son haftalarda genelde yurt içi ve yabancı yorumcuların, Türkiye’de mevcut siyasi ve hukuki konularda yaşanmakta olan sorunların demokratik, hukuk ve kuvvetler ayrılığı esaslarına dayalı biçimde çözümlenmemesi halinde, ekonomik sorunların çoğalacağı yönünde uyarılarının çoğaldığı bir gerçektir. En son 17 Ocak’ta genelde tüm iş alemini ve çalışanları kapsayan geniş bir kesimi ilgilendiren İşveren Kurumları ve İşçi Sendikalarının yaptıkları ortak açıklamasında da aynı uyarılar yapılmakta, ekonominin belirsizliğe sürüklenmemesi için demokrasi, ve kuvvetler ayrılığının kuvvetler çatışmasına dönüşmesinden duyulan kaygı dile getirilerek yetkililere, iç barışın sağlanması çağrısı yapılmıştır.
Dıştan bazı uluslararası kuruluş temsilcileri de, iç siyasi olayların riskine işaret ettikten sonra, Türkiye ekonomisinin sağlam temeller üzerinde olduğu, yabancı yatırımların, dış sermayenin devam edeceği yönünde açıklamalar yapmaktadırlar. Geçen hafta uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da açıklamaları, ekonomik gelişmeleri iç siyasi çatışmaların yatışması halinde şimdilik endişe edici pozisyona koymadılar.
Bu hafta Maliye Bakanı Şimşek’in açıkladığı rakamlar kamu maliyesinde 2013’te önemli başarı sağlandığını bütçe açığının GSYIH içinde % 1.2’ye düştüğünü göstermektedir. Bu oran OECD ülkelerinin ortalaması olan % 4.8’e göre çok düşük. Ayrıca yurt içindeki dövizle borçlanmaların 2012’de % 60 iken, 2013 yılında döviz kredilerinin toplam krediler içindeki oranının % 27’ye düşürüldüğünü açıkladı. Bu da içte dövize bağlı borçlanmaların oldukça düşürüldüğünü göstermektedir. Ancak dış borçlanmalarda özel sektör, şirketler borçları oldukça yüksektir. Toplam dış borçların (kamu-özel) ¾’ü özele aittir. Bu da olumsuz bir nokta. Cari açık da öyle. Diğer yandan olumlu olan MB döviz rezervleri de, TL’deki dalgalanmayı yavaşlatmak için son aylarda yapılan döviz satışlarına rağmen, TL düşüşünü önleyecek koruyucu önlemler için rezervin 109.7 milyar$, iyi seviyede olduğu görülüyor. Şimdi piyasalarda beklenen MB’nin, kurların ateşinin alınması için faizlerde alacağı karardır. Yabancı dış sermaye akımının içe doğru kısa sürede gelişmesi zor olduğuna göre faizlere dokunulmazsa kurlar daha yükselebilir. Gelecekteki belirsizliklerin düzeltilmesinde mutabık olunan ortak nokta, “siyasi istikrar ve iç barışın sağlanması ve demokratikleşme” olduğu görülmektedir.
IMF’nin raporunda da Türkiye ekonomisinin 2013’de bazı tavsiyelerle iyi bir gelişme sağladığı kanaati yansıtılmıştır. Dış finansmana olan bağlılığa dikkat çekilerek, cari açığı arttırmadan büyümeyi hızlandırma gereğine değinilmekte ve reformların hızlandırılmasına, tüketici harcamalarındaki hızlı büyümeye rağmen, 2013 hedeflerinin yerine getirilmesinde ilerlendiği değerlendirilmiştir. Kamu maliyesinde sağlanan ilerleme, bankacılığın sağlamlığı, iyi yolda ilerlendiği ve iş dünyasındaki atmosferi iyileştirmek için yeni adımların atılmasının önemine işaret edilmiştir.
Farklı bakışlar açısından diğer bir gündemdeki konu, Kıbrıs konusundaki açıklamalardır. Bazen açılım ümitleri vermekte, bazen bu iş 50 yıl daha devam eder görüşünü güçlendirmektedir. Liderler seviyesinde yapılan karşılıklı açıklamalardan olumlu bir ilerleme görülmüyor. Uzunca bir zamandan beri ortak metin adı verilen kısa bir anlaşma metni üzerinde bile mutabakat sağlanamadı! Müzakere sürecine dahi girilemedi. Ortak metin çerçevesinde ele alınan başlıklar zaten müzakere sürecinde tartışılıp detaylandırılacak ve müzakere edilerek kabul edilecek veya edilemeyecek konulardır. BMGS Kıbrıs özel danışmanı Downer kendisine karşı özellikle Rum tarafının tavrından ve mevcut durağanlıktan rahatsız olduğu için ziyareti liderler seviyesinde yapmaktan imtina ettiği söyleniyor ki nitekim Downer, iki tarafın özel temsilcileri ile kısa bir görüşme yapmayı tercih etti. Anlaşıldığına göre hazırlayacağı raporu Güvenlik Konseyi’ne sunacak. Sonuç ne çıkar ne tavsiye edilir belli değil.
Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ve özellikle TC Dışişleri Bakanı ile KKTC Dışişleri Bakanı’nın Kıbrıs konusundaki görüşme metni ve müzakere sürecinin başlatılmasında olumlu ve iyi niyetli bir tutum izlediği açıklamalarından görülmekte, olumlu beklentiler çoğalmaktadır. Esasen gerek Türkiye gerekse Kıbrıs Türk tarafı bir bütün olarak görüşmelere başlamak üzere gayretlerini sürdürmektedir. Uluslararası toplumun ilgili temsilcilerinin açıklamaları da çözüm yönünde gibi görülmektedir.
Rum lider Anastasiadis’in aşırı çekimser tutumu dolayısıyla görüşmelere epeyce zaman kaybettirdiği bir gerçektir. ‘Dervişin fikri ne ise zikri de odur’ diye bir deyimimiz vardır. Herhalde Anastasiadis’in de niyeti, Kıbrıs Türk tarafı ile görüşmek yerine alanı genişletmek AB’ni de devreye koymak ve Downer’a karşı takındığı tavırdan dolayı BMGS ile kadrosunu bu işten bezdirip soğutmak ve BM nezdinde konuyu askıya aldırmak olsa gerek. Nitekim diğer temasları yanında Garantör devletlerden ve AB üyesi İngiltere’den destek konusundaki temas ve görüşmeleri ile işbirliği açıklamaları, en son üslerdeki 198 km karelik alanın imara ve kalkınmaya açılacağı konusundaki anlaşmaları, özel yakınlaşma belirtileridir. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının herhalde bu anlaşmaya yönelik bir tavrının olacağı beklenmektedir. İlgili garantör devletlerin ve bölgede enerji kaynakları dahil stratejik konumu ile ilgili olan devletlerin, Güney Kıbrıs üzerinde etkili telkini olmazsa müzakereler için hareketlenme kolay görülmüyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar