“Bu b.k kuyusu ülkelerden niye göçmen kabul edelim?” gibilerinden bir şeyler söyledi Amerika Cumhurbaşkanı Donald J. Trump. Bununla Afrika ülkelerini ve bazı Latin Amerika ülkelerini kastetmişti.
Bu tür bir söylem, aklı başında bir Amerikalı muhafazakâr için bile ırkçılık tohumları barındırmaktadır. Michael Wolff, “Fire and Fury: Inside the Trump White House” (Alev ve Hiddet: Trump’ın Beyaz Sarayı’nın İçinde) adlı kitabında Trump’ın ırkçı bir yanı olduğuna işaret etmektedir. Irkçılık aile içinde yaygın bir virüstür. Wolff’a göre, Trump’ın babasının Ku Klux Klan ile sıkı ilişkileri vardı.
Trump, Amerika’ya kabul edilmesi gereken göçmenlerin beyaz Hristiyan olmaları gerektiğini savunur. Kura çekimi ile göçmen kabul etme sisteminin beyaz olmayan Obama tarafından uydurulduğu görüşündedir. Bu sistemin kaldırılması ve Meksika sınırı boyunca bir miktar da olsa duvar çekebilmek uğruna hükümetinin devre dışı kalmasını göze alacak kadar da gözü karadır.
Trump’ı destekleyen Fox TV’nin muhafazakâr yorumcularından Sean Hannity “Trump bir Frankestein oloabilir” diyor Başkan için “ama onu yaratan sağ cenahtır. Adam sağcıdır, hem de orijinal bir sağcı”. Cumhuriyetçi ileri gelenleri Trump’ı çoğunlukla küçümserler. Dış işleri bakanı Rex Tillerson’a göre Trump, bir “moron” yani “geri zekâlı”dır. Başkan’a 6 ay dayanabilen Beyaz Saray Personel Şefi avukat Reince Priebus’a göre Trump “idiot” yani “aptal”dır. Baş stratejisti Bannon’a bakılırsa Trump hem “çılgın” hem de “ahmak”tır ve “bir an bile Donald Trump olmaktan vazgeçmiyor”.
Kitabın yazarına bakılırsa ırkçı olması yanısıra Trump, kadın düşmanıdır da (misogynist). Ne var ki Trump iş dünyasında kadınlara erkeklerden daha çok güvenir. Çünkü kadınların üstlerine daha bağlı olduklarına inanır. Beyaz Saray’da da kendisine en yakın çalışma arkadaşları kadınlardır.
Bir kapak kızı ve Ralph Lauren markasının modeli olan Hope Hicks’i, kızı İvanka’nın tavsiyesiyle seçim kadrosuna dahil etti, daha sonra da daha 30’un gelmemiş deneyimsiz bir kız olmasına rağmen Beyaz Saray’da onu iletişim müdürü yaptı. Selâmsız sabahsız Başkan’ın çalışma odasına girebilen sayılı kişilerden biridir. Hope’un esas işi, Başkan hakkında yayınlanan yazıları, ona özetleyip anlatmaktır. Wolff, ikisi arasında daha samimi ilişkilerin bulunduğunu da ima eder ama işin o yanı bizi ilgilendirmez.
Trump iktidara gelince ilk yaptığı işlerden biri, damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’i Orta Doğu temsilcisi atamak olmuştu. Damadına Orta Doğu’ya bir gezi düzenleyip İsrail ve Filistin ileri gelenleriyle görüşmesini ve kendisine bir barış planı hazırlamasını emretti. Kendi de ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a ve İsrail’e düzenledi.
Trump’a göre, kendinden önce gelenler, ister Obama olsun ister Bush’lar olsun, Orta Doğu sorununu anlayamadıkları için Filistin sorununu çözemediler. Onların yaptığı işlerin tam tersini yaparsa başarılı olacaktır. Bu nedenle onların, yapacaklarına dair söz vermiş olmalarına rağmen, yapamadıkları bir işi yaptı. Alay-ı vala ile Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilân etti ve bir çuval inciri berbat etti. Geçenlerde İsrail’i ziyaret eden Başkan Yardımcısı Mike Pence’i, Filistinliler muhatap kabul edip kendisiyle görüşmediler.
Trump’ın anlayışına göre, Orta Doğu’da ka’le alınması gereken dört ülke vardır: İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve İran. İlk üçünü, dördüncünün aleyhine birleştirir, sonra da Mısır ve Suudi Arabistan Filistinlileri bastırarak israil’le bir anlaşmaya ikna ederler, böylece Orta Doğu’daki sorun çözülmüş olur. Bu coğrafyada her taraf süt liman.
Muhammet bin Salman’ın Suudi Arabistan’da iktidarı ele geçirmesiyle ilgili olarak “Bizim adamı en tepeye oturttuk” diyerek övünen Trump oradaki iktidar değişikliğinin kendisinin ve damadının marifeti olduğunu iddia ediyor.
Menahim Begin ile Trump, can ciğer kuzu sarması. Aralarında su sızmıyor. Eh, Abdul Fettah el-Sisi ile de araları fena değil. El-Sisi bir buluşmalarında arkasını sıvazlayarak Trump’a şöyle der: “Harika bir insansınız. Yeryüzünde imkânsızı başaracabilecek tek insansınız.” Trump’ın yanıtı: “Ayakkabılarınızı çok beğendim. Aman anam, ne güzel potinler!”
Karısı Melania zamanının çoğunu New York’ta geçirdiği için Beyaz Saray’da “First Lady”lik görevlerini kızı İvanka üstlenmiş durumda. Bu işlerin girdisini çıktısını bilmediği için belirlediği bazı kişilerden bilgi alıyor. En sık akıl danıştığı kişiler de eski İngiliz başbakanı Tony Blair ve medya imparatoru Rupert Murdoch’tur.
Ne var ki İvanka, bu ikiliyi bir araya getiremiyor. Murdock, Blair’e muhkem küsmüş. Onu üçüncü karısı Wendi Deng ile boşanmasına neden olan kişi olmakla suçluyor. Blair kesinlikle inkâr etmekle birlikte Murdock, onun karısıyla ilişkisi olduğu inancındadır.
Buna karşılık İvanka, her üçüyle de sıkı ilişki içindedir. O kadar ki 15 Ocak tarihli Wall Street Journal gazetesi şu haberi yayımladı: İvanka ve eşi Kushner’in Çin asıllı Amerikalı iş kadını Wendi Deng Murdock ile sıkı dostluk ilişkileri nedeniyle karşı casusluk elemanları, dikkatli olmaları için çifti uyardı. Deng’in Çin’e o ülke çıkarları ile ilgili bilgiler iletebileceği uyarısında bulundular.
Trump’ın Rusya konusu ile zaten başı dertte, bir de Çin belâsı çıkmasın.
