Süper Lig’de geride kalan 2 haftada gösterilen kartlar ve verilen diğer hakem kararlarına yönelik araştırmayı 3 gün önce gazetemizde sizlerle buluşturmuştuk.
2 haftada oynanan 16 maçta 90 sarı kart, 10 kırmızı kart ve 10 penaltı kararı. Bir de kart verilmeyen faul düdükleri var tabi. Ve tahmin edersiniz ki kart gösterilmeyen fauller kart gösterilen faullerin en az 2 katıdır. Tüm bu rakamları maç başına hesaplayıp yaklaşık oyunun durma süresini sizlere sunmuştuk 3 gün önce. Dileyen detaylara tekrar bakabilir.
İşin kısa özeti, yaklaşık bir hesaplamada 90 dakikanın en az 25 dakikası hakem kararları nedeniyle durduğu yönünde oldu. Ve yineliyorum bu en az rakamdır, taç atışları, autlar, kornerler hiç hesapta yok.
Bunları neden mi tekrardan yazıyorum.
Çünkü futbol maçı izlemeye giden taraftar sahada oyun izlemek ister. Mücadele izlemek ister. Güçlü futbolcu görmek ister. Heyecana kapılmak ister.
E bizim geride kalan 2 haftada ortaya çıkan tablo zaten buna izin vermiyor.
Ve üstelik bu yıl futbol severler stadyumlara da geliyor. Geride kalan 2 hafta, ondan önce oynanan Süper Kupa finali bunu gösterdi.
Ancak tüm bu 3 haftalık sürecin sonunda futbol severlerin ortak yorumu “ortam süper, her şey güzel ancak oynanan futbol kötü” şeklinde. Sanırım takip eden herkes benimle hemfikirdir çünkü bende kamuoyu izlenimlerimi aktardım.
Hal böyle iken maçları yöneten hakemlere büyük önem vardır. Hakemler kendi açılarından yönettikleri maçın kontrolden çıkmaması için maç başından sertliğe müsaade etmemekte ve otoritesini ortaya koyma gayretiyle caydırıcı kararlar vermektedir.
Ve sonuç olarak ortaya futbol oyununun izlenmesini doğuruyor. Böyle de olunca kaliteli futbol oynanamıyor.
Şahsi kanaatimce, hakemlerin en az sayıda düdük çalarak ve en az sayıda karar vererek maçın oynanmasına izin verecek yönetim şeklini tercih etmesi gerekmektedir.
Zaten hakem ne kadar çok karar verirse yönetimi de o kadar çok tartışılır. “Doğru karar verdi, yanlış karar verdi veya standardı yakalayamadı”. Geçmişe dönüp bakın hakemler hakkındaki tüm yorumlar bu yöndedir.
Hakemlerin çok karar vermemeleri oyunun da durmaması anlamına gelecek. Elbette rakibi sakatlayıcı pozisyonlarda en ağır kararları versinler ancak bir maçtaki 90 dakikanın 25 dakikasını durduracak kararlar da verilmemeli. Eğer oyun çok durdurulmaz ise daha güçlü olan kazanacak, daha iyi futbol oynayan gol atabilecek, daha çok koşan 3 puanı alacak ve uzun maratonda da daha iyi olan ipi göğüsleyecek.
Sanırım herkesin ortak görüşü de bu yöndedir.
