Tarihe kazınan günler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Tarihe kazınan günler

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçen hafta sadece tarihi olaylara tanık olmakla kalmadıktı. İdlip odaklı savaşı  tam da burnumuzun dibinde solukladıktı!

Ve yıllar sonra bu vesileyle bir kez daha anladımdı: “Biz önce “Ortadoğu’nun malıyız!” Ki bunu iddia edip söylediğimde Kıbrıs Cumhuriyeti henüz kurulduydu..


Filistin sorunu ise çoktan  başlamış, karıları Kıbrıslı  Türk kökenli olan aileler  çoktan  Kıbrıs’a göç etmişlerdi.

Mihver ülkelerle yeni yeni tanışıyorduk! Emperyalizm kelimesini yeni yeni kullanıyorduk. Kapalı kutu Rusya’nın “sosyalizm” adlı rejimini yeni yeni tanımaya çalışıyor bu nedenle Marx ile Lenin’ini keşfe çıkıyorduk..

İŞTE o yıllardı.: Türkiye’de Menderes’lerin,  Deniz Gezmiş’lerin idam edildikleri yıllar! Ki uzun süre sabah kalktık mıydı, birbirimize askeri ihtilal oldu mu diye sorardık..

O günlerde “Biz Kıbrıslılar önce Ortadoğu’nun malıyız” diyordum, sonradan gazetelerdeki köşeme de taşıdığımca.. Ki çok sonraları Kıbrıs’ın “Akdeniz’in şu yöresinde Avrupa ile Ortadoğu’yu birbirine bağlayan köprü olduğunu da öğrenecektim..

İŞTE geçen hafta artık bundan sonra da sönmeyecek ateşleri, dinmeyecek çatışmalarıyla bu Ortadoğu’yu Ortadoğulu olarak yaşayacağız. Muhtemeldir ki içine “Doğu Akdeniz’i de  katarak!.. Nereye kadar? “Arabın demokrasiyi öğrenmesine demokratikleşmesine kadar.”

Ki bu adada onca çatışmalı kanlı badirelerden geçtikten, adayı ikiye böldükten sonra bile eğer komşumuz Rum’larla  barış içinde yaşıyorsak; bunun nedeni iki halkın da “demokrasiye” bağlı olmalarındandır.

Bu nedenle Anastasiadis, öncesinde Makarios, Yorgacis gibi faşistlere karşın iki halk kendi içlerinde “sınır kapılarından” girip çıkarak,  kendi barışlarını kendilerine ait olan kişi hak ve özgürlükleriyle tesis ederlerken, gün gele kapatılan o barikatları yıkacak kadar da ikili ilişkilere, işbirliğine inanmışlığın uygarca ispatını daha dün çaktılardı…  Devam ediyorum:

*****

KAPILAR YIKILIRKEN..                           

Bugünün  gençleri bilmezler ama Kıbrıs Rumlarının tarihleri sadece İngiliz’e yönelik isyanlarıyla kaim değildir!

İngiliz’e yönelik o “isyanları” bile kendi kendilerini, kendi aralarında vurup öldürmeye götürecek kadar “cinayetler” haline soktulardı   ki son örneği 1974’ün hemen öncesinde yaşandıydı:

NİTEKİM Makarios’a yönelik başlatılan darbe harekâtı, kısa sürede “Gekkolarla Komünistlerin” yani “Sağcılarla Solcuların” birbirlerine yönelik çarpışmalarına evrildiydi!.. EOKA’cılar insan avına çıktılardı. (Sayılarını hâlâ bilmediğimiz fakat yüzlerce dediğimiz Rum, Eokacılar tarafından  kurşunlanarak öldürüldülerdi!..)

Kaldı ki darbe, “Anavatanımızdır” dedikleri Yunanistan’ın marifetiyle gerçekleştirildiydi!

KISACA adadaki Rum toplumu, her devrede kendi içinde “kilise ile askeri yönetimlerinin  Sol ile Sağ  fraksiyonlarında çarpışarak birbirlerini öldürerek “kanlı ateşli” olaylarla geldiler bugünlere.

İşte bu sürecin bir yansınmasını geçen hafta sonunda Anastasiadis’in koronavirüs’ü bahane ederek  saçma sapan bir kararla bazı sınır kapılarını geçişlere kapatmasıyla yaşandı!

FAKAT olayın asıl düşünülmesi gereken tarafı şudur: Güney’den Kuzey’e geçemeyen Rumlar Liderleri ve Papazları gibi “Türkler bizim düşmanlarımızdır, eğer kapılar kapatıldıysa vardır bir tehlike” demeden… Lokmacı Barikatı önünde çoğalarak sadece açılması için sürdürdükleri eylemle yetinmediler,  o kapıları kırıp döküverdiler de..

BU nedenle  yazıyoruım: Eğer Rum kilisesi ile Rum liderliğinin Enosis uğruna yarattığı Türklere yönelik kanlı olayları gerçekleşmeseydi, bugün bu adada Türk ve Rum toplumları 1974 Barış harekâtını görüp yaşamadan dolayısıyla bugün de  “sınır kapılarını” kırmak gereğini duymadan, pekalâ da hatta karma köylerinde bile iki komşu halk olarak barış içinde yaşayacaklardı!

Fakat Anastasiadis gibi liderler var oldukça bu adada o barış hâlâ bir hayaldir!

*****

KISACA TAKILDIĞIM: (NE ZAMAN İŞ YAPACAĞIZ?)

Bizim gibi her yılına bir “seçim” düşen başka bir ülke var mıdır bilmiyorum.. Ki ne dedimdi yukarıdaki yazımda “Kıbrıs’ta her iki yakadaki halk eğer onca kanlı geçmişlerine karşın barış içinde yaşıyorlarsa bunu “demokratik rejimlerine” borçludurlar..

FAKAT yok da bu kadar! Yok da her yıl bir seçim yaparak! O zaman sorarlar: “Sizde hükümetler ne zaman görev yaparlar!

Yapmazlar ki!  Şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine   hazırlanıyoruz. Üstelik adayların ikisinden biri, o iş yapacak hükümetin Başbakanı, diğeri de yardımcısı!

VE gazetelerde bir haber: “Sadece Rumlar değil, Rum tüccarlar da Kuzey’den sebze alıyorlar.. Zaten görüp biliyoruz da “peki bu alışverişi fırsata çevirmek için var mı bir “hükümet” çalışması, programı, araştırması yada ilgisi?” Sadece merak ettik!

Ki yıllarca Mersin gümrüğünü aşamadık diye feryat ettikti! Hem de Kıyı ticareti anlaşmasına karşılık.

Şimdi yeni bir fırsat daha düştü. Biz Güney’den et kaçırıyoruz onlar Kuzey’deki  sebze meyvemizi satın alıyorlar. Ki adamlar turistlerine balık sebze meyve yetiştiremiyorlar, bu talep geçici değil..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar