SULH BEDELİ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

SULH BEDELİ!

Sene 1855.

Mart’ın 2’si.
Ayasofya mahallesinden Naim Efendi ile Korkud Efendi mahallesinden Halil Efendi atlarına binili vaziyette Girne Kapısına doğru yol alırlar.
İlkbahar yakındır.
Havada serin rüzgarlar esmekte.
Girne Caddesi toprak yol.
Ortalık tenha.
Günlerden Cuma’dır.
Yolda tek tük insanlar var, onlardan biri de küçük kız çocuğu Hatice’dir…

Naim ile Halil Efendiler atlarının sırtında Girne Kapısına vardıklarında ansızın beygirlerini koşturtma gereği duyarlar…

Eskiden öyleydi.
Henüz motorlu araçlar memlekete girmemiş,
Lefkoşa sokakları atların nal sesleri ile inlerdi toz toprak içinde.
İngiliz, daha sonra bu at trafiğini yasaklayacaktı…

Bugüne kadar Girne Caddesinde hiç araba kazası oldu mu?
Herhangi bir kazada ölen var mı?
Belki ufak tefek kazalar olmuştur ama Girne Kapsı gibi bir yerde şimdiki trafik koşullarında ölümlü bir trafik kazası olması imkansız.

O zamanlar koşullar başkaydı.
Girne Caddesi üzerinde atlarla hız yapılabiliyor ve zamane delikanlıları da bu şekilde eğlenebiliyorlardı.
İşte,
Kazalar Girne yoluna taşınmazdan önce,
Girne Caddesinde olurdu!
Araba değil at kazaları…

Naim ve Halil Efendiler de bir bahar girişinde Girne Caddesinde atlarını koşturturken ansızın bir kazaya neden olurlar.
Yolda bulunan küçük kız Hatice atların ayakları altında kalır.
Küçük kız oracıkta can verir…

Şer’iyye sicillerinde yer alan bu olayda dönemin mahkemesi duruşma yapar.
Olay incelenir.
Davalılar, ölüme sebebiyet vermekle suçlanmalarına karşı bu iddiayı reddederler.
Ve sonuçta mahkeme davalı ile davacıları “sulh bedeli” üzerinde anlaştırır,
Naim ve Halil Efendi Hatice’nin babasına sulh bedeli olarak 2 Bin kuruş ödemekle yükümlü kılınır.

Şer’iyye kanunlarına göre ölüm olaylarında “kısas” yani eşdeğerde bir ceza öngörülmesine rağmen,
Kazara ölümlerde bu cezaya gerek duyulmaz…

Olan küçük kız Hatice’ye olmuştu.
Kim bilir kimlerin nesiydi…

Sulh bedeli olarak bazen para ile birlikte arpa buğday gibi ürünlerin de verildiği olurdu.
Bu şekilde sonuçlanan davalar çoktur.
Genellikle kırsal alanlarda meydana gelen olaylardaki davaların bir kısmı bu şekilde sonuçlanmıştır…

Demek ki,
Öteden beri, bir ölüm kalım meselesi karşısında bile karşı tarafı bu şekilde memnun etmek mümkündü.
Arpayla, buğdayla…

Bu kültürün şu veya bu şekilde sürdüğünü söylemek de mümkündür.
Hele de yeni Osmanlıcılığın hortladığı günümüzde…

Zaten adına “Barış Suyu” demişler.
Kim bilir?
Belki de,
Sulh bedelidir!


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar