Ankara Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen, 7 Şubat’ta bir fezleke hazırlamış. Fezleke, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifade vermeye çağırıyor. Fidan, ifade sonrası tutuklanacakmış. Ardından Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay “vatana ihanet” suçlamasıyla itham edilecekler ve “örgüt kurma” noktasında terörle mücadele kanunu çalıştırılacak ve tutuklanmalarını sağlayacak süreç başlatılacakmış.
Bunu kim ortaya çıkardı?
Hüseyin Görüşen’in yerine göreve başlayan Murat Esen. Görüşen’in hazırladığı 250 dosyanın 249’u bulunmuş. Bir tanesi kayıpmış. İşte bu kayıp dosya Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve MİT müsteşarını derdest edecek dosyaydı.
Peki niye bu dosya hazırlandı?
Neden devletin 3 önemli mevkiinde görev yapanlar derdest edilmek istenmişti?
Kürt sorununu çözmeye niyet ettikleri için.
Siyasi inisiyatif üstlenerek PKK ve onun lideri Abdullah Öcalan ile MİT’i görüştürdükleri için.
Türkiye’nin bu tarihsel sorununa nasıl çözüm bulunur diye mesai yaptıkları için.
Yukarıdaki haberi Star gazetesinin internet sitesinde okuduğumda aklıma Kıbrıs sorunu düştü yeniden.
Üzerinden 10 yıl geçti ve konu küllenip gitti.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” ya Kıbrıs’la ilgili yaşananlar çoktan unutuldu.
Halbuki, Kürt sorunuyla ilgili Başbakan’ı tutuklamaya yeltenen zihniyet, şimdi onuncu yıldönümünden geçtiğimiz 2004 referandumları öncesi aynı başbakana darbe yapmaya yeltenmişti.
“Nisyan ile malül” hafızalarını tazelemek isteyenler Özden Örnek’in “darbe günlüklerini” yeniden okuyup hafıza tazelemesi yapabilirler.
***
Bu yazının amacı yakın tarihi hatırlatıp tartışma konusu yapmak değildir.
Zaten yaratılan manipülasyon ortamında ve militanlaşan tarafların salvolarında böyle bir tartışma yapmak da mümkün değildir.
Türkiye’nin kaderi karşıtlaşma ve yok etme üzerine dizayn edilmekten geçmektedir.
Fakat, tam da bu noktada “uzaktan izleyen” birisi olarak “aklı selime” davet etme ihtiyacı hasıl olmaktadır ki bu yazının da amacı odur.
Recep Tayip Erdoğan’a darbe yapmaya veya Recep Tayip Erdoğan’ı tutuklamaya yeltenen mentalite aslında Türkiye’yi geçmişin karanlık dehlizlerine sürüklemeye çalışan mentalitenin ta kendisidir.
Bunu, Erdoğan savunuculuğu veya Erdoğan karşıtlığı girdabına sürüklenmeden çok basit ve sarih gerekçelerle izah etmek gerekir.
Kürt sorununun çözümünden kim yarar sağlar?
Peki, Kıbrıs sorununun çözümünden kim yarar sağlar?
Soruları farklılaştırarak gerçeklere varmak da mümkündür.
Türkiye’de, bugün, AK Parti dışındaki hangi politikacılar ve politikalar Kürt sorununu ve Kıbrıs sorununu çözmeye adaydır?
“Kıbrıs’ı satıyorsunuz” diye fetva veren CHP’nin eski dışişleri emeklisi milletvekilleri mi yoksa MHP’nin fetihçi zihniyeti mi?
Bu çevrelerin Kürt sorunuyla ilgili ortaya koydukları ise bu sütuna sığmayacak kadar uzun dehşet hikayeleri ile doludur.
***
Yazının başında demiştim ya, benimkisi uzaktan bir gözlemdir.
Kürt sorunu da Kıbrıs sorunu da tam bir turnusol kağıdı testidir.
Bu testten başarılı çıkan sadece Erdoğan’dır.
Sevseniz de sevmeseniz de…