Anastasiadis’li Rum tarafı son günlerde “siyasi şaşkınlık” içine düştü? Bugüne kadar akıllarından bile geçirmedikleri “iki devletli çözüm” olayını, şimdi “federal sistemle” yan yana telaffuz ediyorlar. Üstelik tartışıyorlar da..
Tabi bu “düşünceler” kafalarına ansızın musallat olmadı! Yine Rum muhalefetinin tartıştığınca İsviçre’ye kadar taşınan müzakere süreçlerinin tümü de günahı vebali Anastasiadis’in boynuna asılı olan “olumsuz tutumundan” kaynaklandı.
Aslında Eroğlu döneminden beridir masada gevezelik yapan Anastasiadis periyodik aralıklarla devam eden tüm müzakere süreçlerini dinamitleyen “liderdir” ve artık bu “tutumu” Rum muhalefetinin de oklarına hedef olmaktadır! Özellikle Akel tarafından kıyasıya eleştirilmektedir.
YAŞANAN telaşsa şudur: Zaman, çözümsüzlüğü müzmin hale sokarak geçiyor. Bir yıl önce müzakere masasında görüşülebilecek konular, bir yıl sonra kadük hale gelecek kadar “değişim ve yeni yapılanmalar” gösteriyor. İşin kısası “Kuzey daha çok kemikleşiyor, daha çok yapılanıyor ve “Birleşik Kıbrıs Federasyonundan” uzaklaşıyor.
Nitekim Anastasiadis de gitgide, “iki bölgeli iki toplumlu konfederal bir sisteme kayıldığının” şüphelerini taşıyor. Ama bu durumdan Sn. Akıncı’yı sorumlu tutuyor..
OYSA: KKTC’ye baktığımızda zaten siyasi partiler arasında başından beridir üzerinde uzlaşıya varılan çözüm “iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin etkin garantisinin devamını da içeren bir çözümdür.”
Bu çözüm şekli yıllardır iktidarı muhalefetiyle KKTC’nin tezi olarak kabul görürken; ya bugüne kadar masada Anastasiadis’e iyi anlatılmadı yada Anastasiadis anlamak istemedi ki şimdi Rum tarafıyla birlikte çözümün “konfederal” sisteme kayma olasılığı karşısında şaşırıyor!
BURAYA kadar gelmişken son bir vurgulama yapayım.
“Eğer masaya konursa sorunu beterince karmakarışık hale getirecek Guterres’in “altımaddelik” öneri paketini son zamanlarda ağzına almayan Anastasiadis’in, bunun yerine umacı gibi gördüğü “konfederasyon” benzeri tehlikelerden söz etmesi; bundan sonrası müzakerelerin gerçekten de bu çözüm alternatifine kayabileceğinin emaresi olarak görülüyor!
Çünkü ortada Anastasiadis’in artık “asla Türkiyesizleştirmeyi” başaramayacağı bir Kuzey gerçeği vardır ve Birleşik bir Kıbrıs çözümü de olsa her halu kârda adadaki yerini koruyacağını bilmektedir! Bu nedenle “federalizmin” (Güney çıkarlarına uygunluğunca) sürdürülebilir olacağına inanmamaktadır! Kısaca siyasi misyon ve çapının buna yeterli olmadığını görmektedir!
**********
DENİZ BİTTİ, GEMİ KARAYA OTURDU!
İkide birde başımızı geriye çevirerek “keşke” yapmasaydık” hayıflanmasında günah çıkarmanın bugün ne faydası vardır? Kaldı ki ayni terane devam ediyorsa! Çünkü:
Kırk dört yıldır memleketin Sağ’ı “Türklük, Atatürkçülük, vatan millet” diyerek bugünlere gelirken; kırk dört yıldır Sol cenah da “halkların kardeşliğinden” başlayan izmler ve sloganlarla yoğrula tartışa geldi bugünlere!
Sol kesim, “Sermayesi” olmadığı için ekonomisi de olmayan memlekette muhayyel bir düşünceyle Lefkoşa’nın beş on işinsanına “komprador burjuvazisi” diyerek, tartışarak doktrinel vazifesini yerine getirdi!..
Sağ kesim de Atatürk dedi, Türkiye dedi milliyetçilik gösteriyle şişindi!
Kısaca Sağ Türkiye’ye kapılandı nemalandı!
Sol “doktrinlerinden” beslendi palazlandı! Sonuçta her iki kesim de “işte bugünün KKTC’ sini yarattı! Kına mı yakalım?
NEDEN hatırıma geldi bu kırk yıllık süreç? Oysa çoktan unutmuştuk, “gelip geçti” diyorduk. Ama delerek geçti!
Çünkü bu tartışmaları yaparken her devrede araya “Türkiye ile ilişkiler de sokuşturuldu!” Sol kesim “TC-KKTC mali ve ekonomik protokollere” karşı çıkarken, Sağ da savsakladı uygulamadı!” Kaybeden hep KKTC oldu ki şimdi bakıyoruz dörtlü koalisyon hükümeti TC ile bir yeni “protokol” daha imzalayacak! Çünkü deniz bitti gemi karaya oturdu! Nitekim:
DENKTAŞ ne diyor? Battık! Şu anda yaptığımız diyor sadece “ekonomik krizi yönetmek!” Zaten KKTC’e baktığımızda bunu görüyoruz çünkü “dirlik düzen” gitti yerine “kaos” geldi!
Önemsediğim için Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın şu açıklamasını özetle aktarıyorum: “Biz gelsek TC’den para koparırız diyen zihniyet halen etkin durumda. Bizim IMF’ miz olmadığına göre sadece Türkiyemiz var… Türkiye zaten her zaman eksikleri giderme açısından yardımcı olduğunu yine olacağını gösterdi…”
Buna karşılık biz ne gösterdik? Cevabı yukarıda. “Biz gelsek TC’den para koparırız!” UBP zihniyeti işte! “Ver, ver” üzerine 44 yıl geçti hâlâ iktidara gelirlerse TC verecek Kıbrıs Türk halkı yiyecek hikâyesine devam! Böyle bir anlayışla kendi ayaklarımızın üzerinde durabilir miyiz?
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (MARİFERT İKTİDARDA KÜKREMEKTİR!)
Bir arkadaşım hatırlattı. Bir devrelerde bugün Eğitim Bakanı olan Cemal Özyiğit ayni zamanda gözü pek bir sendika başkanıydı da. Öyle öğretmen yada araç gereç eksiklikleri mi olacak! Yahut onarım bekleyen okullar mı onarılmayacak. Hemen yollara düşer polisle bile çatışırdı!
Devran döndü, dünün sendika başkanı Eğitim Bakanı oldu!
Oldu ama Eğitim yine ayni! Okullar bu yıl da her yıl hangi eksikliklerle açılmışlarsa, yine öyle başladılar ders yılına!
Demek ki neymiş efendim? Her zaman muhalefet yapmak kolay, iktidar olmak zormuş! Ve demek ki muhalefette, sendikalarda kükremek değil, asıl marifet iktidarda kükremektir “başardık” diyerek!