PAZAR SOHBETİMDİR: (ŞU İNSANLAR!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

PAZAR SOHBETİMDİR: (ŞU İNSANLAR!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

      KÖŞEMDEN:

İnsanlar sohbet toplantılarında “tekil birinci şahıs” olmayı çok severler..


Bazen başlarını hafif öne eğerler, gözlerine çok uzaklara bakarmışcasına bir ifade koyarlar ve    “ben olsam” diye başlarlar konuşmalarına!                                                      Bazen “ben söylediydim” derler bilginç bir derviş kalenderliğinde!

Bazen, “bir zamanlar ben” diye başlarlar konuşmalarına, ilk çağlardan yeni çağlara kadar gelirler anlatımlarıyla!

Bazen çok fena kızarlar: “Kapıyı bile çalmadım, ittim  içeri daldım. Makamında oturuyordu,  açtım ağzımı yudum gözümü…” Derler bir Bakanı nasıl fırçaladığının masalında!

Bazen  dost sohbetlerinde  dayanılmaz bir heyecan basar insana.. Anlatacak çok hatıraları vardır fırsat bulamamaktadır. Bir anlık sessizliği yakaladıkta, yüz metre koşucusu gibi girer  sohbetin tam da  en koyulaşan anına..

FAKAT! İnsan bilir ki “ben olsam Erdoğan’ın  yerinde bak ne yapardım” demekle, asla Erdoğan olamayacağını!

Ne büyük talihsizlik demez misiniz? Yanlış zamanda, yanlış mekânda, yanlış insanlar ve bitmeyen yanlışlar!

HA ben de o insanlardan biriyim! Anlatacak pek çok hatıram vardır, anlatamayacağım sırlarımla!

Yeter ki bir insan buluna: Sabırla dinleyen yada dinler gibi görünen!

Tutun ki buldunuz! Adamın dünyada gitmediği memleket kalmamış. Hayatını dolu dolu  yaşamış..  Öylesine yemiş içmiş ki burnuna kadar tok! Hele o sevdaları kadınları..

Siz başlamışsınız anlatmaya, tereciye tere satarcasına! Auta düşmüşsünüz, değilmişsiniz farkında!                                                                 *****

BUNDAN  bir süre önce bir kitap okudumdu. Ha, kitap dedim de önce okumaya çalıştığım fakat okuyamadığım bir başka kitaptan söz edeyim.

Yazarı Türkiye’de çok da sevilmemesine karşın dehşetli bir araştırmacı ve düşünür olan Yalçın Soyer! “Kitabının adı “Kara Kutu!”

Ama nasıl bir kitap! Dünya ilaç mafyasıyla Türkiye uzantılarını gerçek olayları ile anlatıyor. Ki kapsamında “ölümler, kanlar, entrikalar ve tıbbi anlatımlarla ilaçlar var!

Dünyanın en zenginlerinden olan bir zamanların Rockfeller’i ile  başlayan ve “özne olan “hastanın” yerine  “Endüstriyel ilacın” nasıl “özne” haline getirildiğini anlatıyor. Fakat asıl anlattığı “ilaç kartellerinin” dünya piyasalarını  ahtapot kollarıyla sarıp silah sanayinden daha büyük pazarlar oluşturması ve tabi “ticari rekabetlerden doğan suikastlar ölümler, kanlı olaylar anlatımları hem de belgeli ispatlarıyla..

KİTABI bana  Türkiye’den yeni getirten ve kendisi bile okumadan okumam için bana veren arkadaşım avukat Mehmet Devrim’di. Ama okuyamadım, yarısına kadar gelmeden arkadaşa iade ettim.. Çünkü bilgim,  “ilaç, doktor, eczane, piyasaları falan…” Gibi kelimeler etrafında gelişen olayları dünyasallık taşıyan alavere dalavere ve yolsuzlukları anlamama yetmedi! Bizim küçük dünyamızın en kabadayısından bilim ve irfanımız Güney Rum’unun siyaset diye üzerimize serdiği maskaralıklarla uğraşmak kadardır!                                                                                             *****

FAKAT ben asıl   Brezilyalı yazar Paulo Coelcho’nun okuduğum bir kitabından alıntı yapacaktım. Maria adlı bir fahişenin hayatını anlattığı kitap.. Ki Maria’ya göre “her şey (ya da o şey)  “onbir dakikada” olup bitmektedir. Nitekim kitabın adı da “On Birdakika”dır..

Bir erkekle bir kadının sevişme süresi.. Onbir dakikada olup bitmektedir ama dünya da bu onbir dakikalık zaman diliminde anlamlaşıp dönmektedir…                                HER neyse kitabın bir yerinde Romanın  kahramanı şöyle der:                                      “Tutku beklenmedik olanın verdiği heyecanla ateşle hareket etme istediğinde bir hayali gerçekleştirmeyi başaracağını kesin olarak bilmektedir..  Tutku hayatımıza kılavuzluk eden işaretler gönderir ve ben bu işaretleri çözmeyi bilmeliyim…”

TUTKU! Hangimiz değiliz ki? Hangimiz “tutkularımızdan” dolayı “pişmanlıklar” yaşamadık ki! Ve hangimiz tutkularımızın peşinde koşarken “kaybetmedik” ki kazandıklarımız da olsa…

…“İnsanoğlunun amacı mutlak aşkı anlamaktır. Aşk başkasında değil kendimizdedir. Onu biz uyandırırız. Ama uyanması için bir başkasına ihtiyaç duyarız. Evren sadece heyecanlarımızı paylaşacak biri olduğunda anlam kazanır…”

UNUTMAYIN ama! Aşk ne her zaman bir kadın- erkek  sevgisinde büyüyüp tekilleşir ne de  onbir dakika ile kaim olur! “Sevgiyle bağlanılan sevgilerde devam eden her şey “aşk” olmalıdır.. “Tanrı aşkı” ise en ulvisi olmalı.      Pazar tatiliniz sevgiler aşklarla dolsun..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar