KÖŞEMDEN
Geçtiğimiz Cuma günü.. Sabah, yavaştan başladı. Gitgide yoğunlaşırken öğleden sonraya sarktı… Fakat asıl yoğunluk ondan sonra başladı! Şöyle ki artık yollarda önlü artlı ilerlemeye çalışan arabaların bir ucu aramandaydı bir ucu karamanda ki nerede koptuğu bilinmiyordu!
Kendimi eve dar attım! Hani Şu Amerikalıların bilim kurgu filmleri var. Kıyamet günü gelmiş de dünya battı batacak! Yada uzaydan “uçan daireleriyle” yarattıklar gelmişler dünyanın üzerine serilmişler ki güneşi, gök yüzünü görmek ne mümkün!
Ve dünyadaki insanlar ilk kez, ayni kader birliğinde, milyarlarcasıyla, sadece “kaçıyorlar!” Nereye nasıl gittiklerini bilemeden! Çılgınlar gibi! Ezilenler, ayak altında kalanlar, türlü çeşitli motorlu araçlarla kaçarlarken çarpmaları sonucu havalara savrulan insanlar, anne babalarını kaybettikleri için ayaklar altında kalıp ezilirlerken çığlık atarak ağlayan çocuklar…
“Kaos, felâket, facia!” Hayır hiçbir kelime o “kaçışları, can korkularını izah edemez. Yaşamak gerek ki zaten dünya insanlığı hep beraber yaşamakta. Kimsenin kimseye yardımda bulunacak tek fiskelik hali yok! Çünkü insanlık ölüme yokluğa an kala felaketi, o kıyamet gününü birlikte yaşıyor!
*****
(GEÇEN haftanın “Cuma gününe” de döneceğim. Fakat senaryo da olsa önce şu yazdıklarımı tamamlayım.) Yukarıdakiler tabi ki Amerikan filmlerinin uydurması ama insanı beyaz perdeye çivilemeye yetiyor üstelik düşündürüyor da..
Çünkü “Dünyada baki kalan Allah’tır!” Diğer tüm canlılar “fani”dir! Doğarlarken ölerek, ölürlerken doğarak.. Ta ki dünya uzaydaki vadesini doldurana kadar. Ki Şimdilerde 1 derece ısındı diyen de var 2 derece’ye çıktı diyen de.. Eğer bir iki derece daha ısınırsa, dünya batacak diyen de…
Tabi ki henüz “Amerikan filmlerinin” öylesi kıyamet günü figüranları olmadık. Ama dünya yuvarlığında gitgide daha bir iç içe geçtik. Artık dünya insanlığı olarak sadece savaşmıyoruz. Dijitalleştikçe ayrı gayrı dilleri, ırksal özellikleri, dinleri kültürleri de aşarak, ortak yaşam ve ayni “akımların” insanlık dünyası haline geliyoruz.
İki dünya savaşı yaşamış insanlık artık dirsek dirseğe, yan yana, bir araya gelebiliyorlar. Birbirlerini taklit edebiliyor, birbirlerini etkileyebiliyorlar..
Neyse Amerika’da Avrupa’da “moda” Afrika’nın Baluba kabilesinde de öyle olmakta!
Dillerin, dinlerin, ırkların, ayrılık gayrılıkların yerine artık dijital ilişki ve iletimleri yer alıyor. İnsanlık gitgide bütünleşiyor.
Giysilerden şarkılara kadar tek tip insanlık modaları, tercihleri, yaşam biçimleri doğuyor. *****
(NİTEKİM bu nedenle bütün pantolonlarımın paçalarını (nisbeten) daraltırken, demode oldu denilen giysilerimi de dar gelirli insanlara verdim.. Ve evet Müzeyyen Senar’ın, Münir Nurettin’in falan şarkılarından kopamıyorsam da artık ben de rap müziği dinleyebiliyorum hatta sevmeye başlıyorum. Mesaj yayınlamasam da feyisbuka giriyor, Tiviteri izliyorum…)
*****
GEÇEN Cuma’ya gelince: Evet insana o kâbus dolu “son anı” hatırlatırcasına arabalar kuyruklar halinde sabahtan akşamın ilerleyen saatlerine kadar dükkânlardan dükkanlara koştular.
Meğer tüm dünyada “Black Friday” dedikleri “indirimli satışlar” varmış. “Cadılar bayramından” sonra gördük bunu da. Tüm dünyada aynen cadılar bayramı gibi ayni gün ayni indirimli satışlar kampanyaları. HİÇ mahzuru yok diyorum. Nitekim önceleri “cadılar bayramına” da ters ters baktıydım. Ama tüm dünya insanlarının hep birlikte gülüp eğlenecekleri böylesi bir olayı, hele gülmeyi unutmuş KKTC’de insanların kahkahalarla güldüklerini de gördükte, “işte mucize budur” dedim..
Büyüyüp geliştikçe “küçülen dünya!” Belli ki o dünyada biz de kendimize bir yer bulmuşuz. Ne güzel..